20 Nisan 2024
  • İstanbul12°C
  • Ankara11°C
  • İzmir14°C
  • Antalya18°C

CÜBBENİN ALTINDAKİ KİN!

Selman URUK

03 Mayıs 2020 Pazar 13:50

DEKİ: KİNİNİZDEN KAHROLUN! ALLAH, KALPLERDEN GEÇENİ BİLİR.” (Al-i İmran 119)

Kendilerine adalet temsilcisi! diyen bir avuç zavallı insan Müslüman mahallesinde salyangoz satan papaz olmaya karar vermiş. Saçma cübbeleri ve saçma akıllarıyla kendilerini tüm toplumun üstünde gören bu zevat en sonunda devletin kanuni bir temsilcisi konumundaki Diyanet İşleri Başkanlığı/Başkanı’na da saldırma cüreti göstererek nihayetinde kendilerini devletten de üstün gördüklerinin işaretlerini vermişlerdir. Bu cüretin kanun nezdinde ne kadar ciddi problemler ortaya çıkardığı aşikârdır. Devlet ve devleti temsil eden kurumlara başka bir kurumsal yapının haksız yere saldırması devlette ne kadar büyük bir çatlak ve açmaz ortaya çıkarır siz düşünün. Bu işin tartışmasını hukuki çevrelere bırakıp, işin bizi yani toplumu ilgilendiren kısmı ile ilgili birkaç kelam edelim.

İnsan hakları kavramı çok kadim bir kavram olmasına rağmen günümüzün en çok manipüle edilen kavramlarından biri olmuştur. Bütün dinlerde, düşünce ve felsefelerde, siyasi ve toplumsal dünya görüşlerinde insan ve insan hakları kavramı çok önemsenmiş ve bunun üzerine çokça görüş beyan edilmiştir. Aslında bütünüyle tüm dini ve dünyevi düşüncelerin merkezinde insan vardır denebilir. Yani bazılarının sandığının aksine insan hakları kavramı yeni çıkarılmış modern bir kavram değildir. Dolayısıyla, bazı çevrelerin kendilerinin tekelinde sandıkları insan hakları kavramı tüm insanlığın ortak paydasıdır.

Diyanet işleri başkanının yaptığı açıklamanın bu minvalde insana ve insan haklarına aykırı hiçbir tarafı yoktur. İnsanca yaşamanın ortalama ölçütü bellidir. İnsan olmanın tüm ahlaki öğretilerdeki tanımı bellidir. Beyinlerinde sapkınlık bulunan birkaç beyinsizin kendi doğalarına dahi aykırı bir çirkinliği medeniyete insan hakları olarak yutturmaya hiçbir hakkı yoktur. Bu bağlamda İslam, eşcinselliği tam bir hastalık ve tam bir çirkinlik olarak kabul eder. Asalet, temizlik ve güzel ahlak dini olan İslam’ın bu çirkinliği mazur görmesi elbette imkânsızdır. Dolayısıyla bir Müslüman bu tip çirkinliklerin İslam’da haram olduğunu, bu tip iğrençliklerin kabul edilebilir olamayacağını zaten bilir.

Gel gelelim kendilerine kitap yüklenilmiş bazı merkeplerin kıt bilgileri ile İslam’ı yargılamaya kalkışma cüretlerine. Evet, asıl mesele budur: İslam’a saldırmak. Bugün Diyanet İşleri Başkanı üzerinden İslam’a saldıranlar geçmişte başka noktalardan saldırmıştı, gelecekte de başka noktalardan saldıracaklar.

Lanse etmeye çalıştıkları gibi dertleri insan veya insan hakları değildir.  Eğer bu olsaydı herhangi bir sapığın eşcinsel olmasına şu an ne devletin ne de şahısların bir müdahalesi olmamıştır.  Söylenen şey tamamen ahlaki bir gerçekliğin ikrarıdır. Yani bu işlemin haram olduğunu İslam’a göre belirtmişler.

Yoksa falan şahsın hakkını gidin gasp edin diye bir görüş söylenmemiştir. Bu çirkin iş lanetlenmiş ama şahıslar üzerinden görüş belirtilmemiştir. Ama anlaşılan mesele şahıs değil, bu çirkinliğin toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılması meselesidir. Ve sözde çözmeye çalıştıkları şey de ayrımcılık değil; çirkinliği ve fesadı daha çok yaymaktır.  Ayrımcılığın en ayan beyan olanını Müslümanlar arasında fitne çıkarmakla kendileri yapıyorlar. Çünkü asıl dertleri İslam’dır. Dolayısıyla bulabildikleri tüm fırsatlarda aile kavramına, adalet ve ahlak kavramlarına, toplumsal düzen ve örtünme biçimine kadar bütünüyle tüm İslami kavram ve müesseselere saldıracaklar.

Şeytani bir kibirle cübbelerine sakladıkları kin budur.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.