26 Nisan 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara26°C
  • İzmir22°C
  • Antalya24°C

SOL DEVRİMCİLER NE İŞ YAPAR?

Selman URUK

05 Ekim 2020 Pazartesi 09:36

Gençken (çok gençken 16 -17 yaşları) devrimci hikâyeleri, devrim ile ilgili kitapları çok okurdum. Çok ta severdim. 68 kuşağı denilen şeyin en ufak bir örneğini dahi görsem hemen bilgi sahibi olmaya çalışır oralardan dersler çıkarmaya çalışırdım. Ahh neden bizim mahallenin de (Müslüman entelektüellerin) böyle devrimci kuşağı yoktur diye içerlerdim. “Darağacında üç fidan” sembolünün genç kuşakları nasıl etkilediğine şahit oluyor, emperyalizme, faşizme ve adaletsizliğe olan nefretimi depreştiren bu hikâyeleri epey bir inceliyordum. Yalan yok, ben de etkileniyordum. Malum gençtim, sıcaktım, rol model ihtiyacı hissediyordum.

Ama sonra bunun bir balon olduğunu anladım. Allah’a şükür ki çabuk anladım. Türkiye’de sol devrimcilik diye bir şeyin olmadığını çabuk anlamış ve kendi mahallemin gerçek devrimcilerinden ilhamımı yüklenip bugünlere attım kendimi. Tarihten Hz. Hüseyin (r.a) efendimizi okumaya başladım. Devrim nedir, gerçek devrimci kimdir O’ndan öğrenmem çok uzun sürmedi. Zaten, Kur’an’da Hz. İbrahim (as) ve ondan sonra gelen Peygamberlerin (as) nasıl gerçek birer devrim ve adalet mücadelesi verdiklerini okuyordum. Ama Hz. Hüseyin gibi kendi mahallesinden işkenceye ve zulme maruz kalmış bir şahsiyetin devrimci mücadelesi beni baştan aşağıya şekillendirmişti. Neyse bu başka bir konudur. Asıl önemli olan şey Türkiye’deki sol cenahın içler acısı durumudur.

Yıllarca heykel yapmaktan başkaca bir “devrimcilik” bilmeyen Atatürkçü-Halkçı-Milliyetçi cenah ve Zerdüştlükten ta eski Sümer rahip devletlerine kadar her türlü dine ve düşünceye saygı ve tazim gösteren ama bunun karşısında İslam’a ve Müslümanlara nefret ve kin beslemekte tarihte eşi görülmemiş bir şiddet gösteren PKK-HDP solculuğu tek başına 100 yıllık bir hezimetin açık sebebidirler. Bu solcular yıllarca kendini halka gerçek adalet savunucuları olarak lanse etmiş ve bu miras üzerinden tüm kaymağı yiyip yiyip bitiriyorlar.

Şimdilerde artık bu sözüm ona sol devrimciler, yıllarca mücadele ettikleri, daha doğru bir ifadeyle mücadele ediyormuş gibi yaptıkları ABD’ye sempatilerini ayyuka çıkarmış durumdalar. Açıktan açığa ABD’yi destekliyor ve kalplerinin gizli mahzenlerinde saklı tuttukları İslam nefreti sebebiyle ABD’yi İslam’a ve Müslümanlara müsamahalı olmamaya davet ediyorlar. Sözde bir numaraları emperyalist düşmanları olan ABD ve batıyı tutkuyla savunur hale gelen Kürt ve Türk sol tarihin en utanç verici karaktersizlik örneğini gösteriyorlar. Erdoğan’ın şahsı üzerinden büyüttükleri İslam’a olan nefretlerini açıktan açığa serdetmekten çekinmedikleri bir yana ABD’yi ve batıyı da İslam’a neden daha fazla saldırmamakla suçluyorlar.

ABD’nin ve batı dünyasının Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştıkları bir kukla devletin veya yapılanmanın, Türkiye'nin müdahalesi sonucunda akamete uğraması devrimci solcuları sevindireceğine aksine bir hayli üzmüş görünmekte.(Burada Türkiye’nin de Suriye konusunda sınıfta kalmış bir politika izlediğini belirtmek lazım. Türkiye bu konuda adaleti değil, milliyetçi şovenizmi şiar edinmiş bir politika öncüllemiştir. Bu da İslami ıstılahta kabul edilebilir bir tavır değildir. Ama en azından diğer İslam ülkelerinden daha fedakâr ve merhametli olduğu göçmen politikasından anlaşılabilir. Bu takdir edilmesi gereken bir politikadır.)  ABD’nin kısmen ve de sembolik anlamda dahi yenilmiş olması solcu devrimcileri zafer şarkıları söylemeye sevk etmesi gerekirken, tersine ağıt yakar hale getirmiş. Gerçek bir doğu devletinin ABD’ye ve komple bir blok olarak batıya karşı tavır sergilemiş olması ve hatta kendi bildiğini okutmuş olması gerçek anlamda büyük bir devrim iken bizim devrimciler, bunun ABD ve batının bir ikramı ve aslında son tahlilde yine ABD ve batının bir zaferi olarak okuyor ve öyle olduğuna insanları ikna etmeye çalışıyorlar.

Ülkenin kendi kendine yeterli hale gelmek adına başardığı her hamleye karşı cephe alan bu cenah artık alenen bu toprakların düşmanı olduklarını belli etmişlerdir. Sözgelimi İHA ve SİHA başarılarını her fırsatta karalamaya ve küçümsemeye çalışmaları bu satılmışlığın en bariz örneğidir. Eğer böyle değilse bu askeri başarıların neden alkışlanmadığını açıklamak durumundadırlar.

Söz böylece uzayıp gider ama sözün kıssası; Türkiye solculuğun bir masaldan ibaret olduğudur.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.