28 yıldır dinmeyen acı: Barın Katliamı
Çin'in 5 Nisan 1990 tarihinde Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleştirdiği katliam hafızalardaki yerini korurken yüreklerdeki acısını da hissettirmeye devam ediyor.
İşgalci Çin ordusu 5 Nisan 1990 yılının ramazan ayında Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayetine bağlı Aktu ilçesi Barın kentinde büyük bir soykırıma imza atmıştı.
Barın halkı Çin'in bölge halkını bekasını yönelik büyük tehdit oluşturan aile planlaması adı altında başlatılan doğum yasağı siyasetinin kaldırması ve Çinlilerin Doğu Türkistan’a gayri meşru göçü ve yerleşiminin durdurulması gibi bir takım haklı taleplerini dile getirmişti.
Bu talepler Çinliler tarafından ret edilmesi üzerine halk buna tepki göstererek sokaklara dökülmüş ve hükümet konağına doğru yürüyüş yapmıştır.
Kalabalığın artmasından korku ve telaşa kapılan Çin işgal yönetimi jandarma ve askerleri birliklerini toplayıp masum insanlara karşı ateş açarak karşılık verince Barın halkı da binlerce ağır silahlı işgal ordusuna karşı direnişe geçmiştir.
Zeydin Yusuf Liderliğinde başlayan bu direniş hareketi önce sopalarla başlayıp daha sonra da Çinlilerden ellerine geçen silahlarla karşılık vererek direnişini halkı savunma bir meşru müdafaa pozisyonuna getirmiştir.
Çinin başlattığı tek taraflı ve orantısız bu savaş, bölge halkından birçok gencin katılmasıyla milli kurtuluş savaşına dönüşmüştür, durumun gittikçe aleyhine geliştiğini gören Çin yönetimi bölgeye 22 bin 750 silahlı asker, tanklı birlik, helikopter ve uçakları sevk ederek bölgeyi ablukaya almış ve 20 bin nüfusu olan Barın kentine doğru büyük bir taarruz başlatarak büyük bir katliam yapmış ve yıkım gerçekleştirmiştir.
Çin, Barın köyünü yerle bir etti
On gün devam eden bu orantısız çatışmada Çin Barın köyünü yerle bir etmiştir. Katliam sonrası Çin yönetiminin açıklamasında 170 kişinin öldürülüp 350 kişinin esir alındığı yönünde bir yalan uydurulmuştur. İlkel tüfekler ve sopalarla ayaklanan 300-400 kişiye karşı bir başka ülkeyi işgal edecek kadar tank, uçak ve helikopterlerin destek verdiği 20 binin üzerinde ağır silahlarla donatılmış büyük bir ordunun yaptığı katliam ve tahribatın nedenli ağır ve büyük olduğunu tahmin etmek mümkündür.
Bir bebeğin vücudundan 70 tane mermi çıktı
Barın mücahidi Zeydin Yusuf, İshak Hoşur, Muhammad Turdi, Muhammad Tursun başta olmak üzere binlerce Barın gençleri ve masum kadın ve çocuklar acımasızca şehit edilmiştir. Büyük bir hınç öfke ve nefret psikolojisi ile hareket eden Çinli katillerin şehit ettiği Beşikteki bir bebeğin vücudundan 70 tane mermi çıktığı gözlemlenmiştir. Çin bu büyük soykırım cinayeti sonrası güvenlik bahanesiyle Doğu Türkistan’ın Kaşgar, Artuş, Aksu ve Hoten illerini abluka altına almış ve 10 binden fazla Uygur genci isyanla ilişkilendirilerek tutuklanarak idam ve ömür boyu hapis cezalarına çarptırılmıştır.
İstanbul Valiliği basın açıklamasına izin vermedi
Doğu Türkistan STK'lar Birliği, katliamında yıldönümünde, Sarıyer'deki Çin Konsolosluğu önünde düzenlemek istedikleri basın açıklamasına İstanbul Valiliği tarafından izin verilmemesi üzerine yazılı bir basın açıklaması yaptı.
Birlik adına açıklama yapan Hidayet Oğuzhan, Çin'in Barında, Urumçi’de, Hoten’de, Gulca’da, Yarkent’de yaptığı katliamlarını, kahraman şehitlerini asla unutmayacakları belirtti.
5 Nisan 1990 tarihinin hafızalarında halen acı hatıralarıyla yaşamakta olduğunu vurgulayan Oğuzhan, "Bu tarih insanlığın ve insan onurunun ayaklar altına alındığı bir tarihtir. Binlerce masum insan bu tarihte modern silahların kurşunlarına hedef olmuş, darağaçlarında canını teslim etmiş ya da Çin zindanlarında akıl almaz işkencelere duçar olmuştur. 1990 yılı 5 Nisan'ında Barın'da bunlar yaşanırken 20'nci asrın demokrasi bekçileri bu katliamı, bu insanlık ayıbını duymamış, görmemiş veya duymazlıktan ya da görmezlikten gelmiştir. 2009 yılında Urumçi’de yaşanan olaylar nasıl ki Çin Devletinin yanına kâr kalmışsa, 1990'da Barın’da, 1995'te Hoten’de ve 1997'de Gulca’da yaşanan vahşet de Çin’in ekonomik, siyasi ve askeri gücü karşısında sesini hiçbir dünya devletine duyuramamıştır." dedi.
"1949 yılından günümüze kadar milyonlarca masum zalim Çin katliamlarında hayatlarını kaybetti"
Oğuzhan, "1949 yılından günümüze kadar milyonlarca masum kardeşlerimiz zalim Çin katliamlarında hayatlarını kaybetmiş ve bu gün de aynı melun devletin sistematik asimilasyon politikalarının kurbanı olmaya devam etmektedir. Çin'in korkunç etnik asimilasyon oyunu Türk-İslam Dünyasın bir parçası olan Doğu Türkistan’ımızda şu an işgalci Çin 1 milyondan fazla kardeşlerimizi süresi belirsiz bir şekilde sözde terbiye kampı olarak adlandırılan Çin Nazi kamplarında tutarak beyin yıkama ve sindirmeyle Çinlileştirmeye çalışmaktadır. Çin işgalindeki Doğu Türkistan'da Uygur, Kazak ve Kırgız olmak üzere bütün Doğu Türkistan toplumunun büyük bir kısmı Çin nazi kamplarında esir tutulurken sözde 'Kardeş aile' projesiyle Çinli göçmen erkekler onların ailelerine evlere yerleştirilmektedir." ifadelerini kullandı.
"Doğu Türkistan'da yaşananları artık görün"
Uluslararası kurum ve kuruluşlara seslenen Oğuzhan, şu çağrıda bulundu: "Eğer iddia ettiğiniz gibi demokrasi ve insan hakları güçlüden değil haktan yana ise Doğu Türkistan'da yaşananları artık görün. Şayet bu durumu görmez ve gereğini yerine getirmez iseniz yakın bir gelecekte Çin sizin başınızda musallat olacaktır ve sizlere ve dünyaya büyük tehdit oluşturarak ortaya çıkacaktır. Emin olunuz ki, şayet gereken önlemler alınmaz ise yaşanmış, yaşanan ve muhtemele yaşanacaklardan sizler de en az zalim Çin iktidarları gibi mesulsünüz."
"Mücadelemiz 'Tam Bağımsız Doğu Türkistan' için devam edecek"
Barın'da yaşanan acıların bir daha yaşanmaması için başta Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere Türkiye, uluslararası İnsan hakları kuruluşları ve dünya devletlerini göreve çağıran Oğuzhan, "Barın’da, Hoten’de, Gulca’da, Urumçi’de, Yarkent’te ve halen Doğu Türkistan'ın dört bir yanında yaşanmakta olan baskı ve katliamlarda hayatlarını kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyor ve şehitlerimizi minnetle anıyoruz. Bu vesile ile 1949 yılından bu güne, Doğu Türkistan'da yaşanan tüm insanlık dışı eylem, katliam ve acıların takipçisi olacağımızı ve hadsizlikte sınır tanımayanlardan bir gün mutlaka hesabının sorulması noktasında elimizden geleni yapacağımızı ifade ediyoruz. Mücadelemizin 'Tam Bağımsız Doğu Türkistan' için son neferimize kadar azimle devam edeceğinin bilinmesini arz ederiz." değerlendirmesinde bulundu.(İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.