ABD elini yıkayarak soykırım suçundan kurtulamaz?
Son bir hafta içinde baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Önce, 19 Nisan’dan beri ABD ve İngiltere’nin yoğun hava saldırıları ile vurdukları ancak çelikten iradesini kıramadıkları Yemen ile anlaşmak zorunda kaldılar. Yemen, bu anlaşmanın Kızıldeniz ile sınırlı olduğunu ve İTÖ (israil terör örgütü)nün Gazze katliamları devam ettiği sürece hedefleri olacağını açıkladı. ABD-İngiltere şer ittifakı, daha önce yok edecekleri tehdidinde bulundukları Yemen karşısında mağlup olup diz çöktüler.
Öte yandan iktidara geldiği günden beri İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıktan geri durmayan Hindistan’ın ırkçı Başbakanı Modi, önce İndus Su Anlaşması'nı askıya aldı, ardından Chenab Nehri'nden Pakistan'a olan su akışını durdurdu. Ve 6 Mayıs Salı günü Pakistan’a ve Azad Keşmir’e saldırı başlattı. Hindistan’ın Netanyahu versiyonu olan Modi, tabi ki en büyük desteği İTÖ’den aldı. Pakistan’ın doğal müttefiki Türkiye başta olmak üzere aldığı destek ve yıllardır hazırlık yapmasının karşılığını alarak Hindistan ordusunu bozguna uğrattı. Çok güvendiği İTÖ’nün verdiği dron ve SİHA’ları patır patır dökülen Hindistan, ABD arabuluculuğunda ateşkese boyun eğdi.
Dünya kamuoyu bu haberi henüz hazmetme aşamasında iken Rusya lideri Putin, pazar günü akşam sürpriz bir şekilde Ukrayna ile doğrudan müzakerelerin 15 Mayıs'ta İstanbul'da ön koşulsuz yeniden başlatılmasını önerdi. Bu teklif ABD ve Ukrayna tarafından olumlu karşılandı. Olumsuz bir durum yaşanmazsa perşembe günü İstanbul tarihi bir zirveye ev sahipliği yapacak.
Tüm bu olaylar ne hikmetse ABD Başkanı Donald Trump’ın 13 Mayıs Salı günü başlayacağı Suudi Arabistan, BAE ve Katar ziyareti öncesi yaşandı. Ve Trump geçen hafta Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un yemin töreninde “dünyayı sarsacak olumlu” bir duyuru yapacağını açıkladı. Tam herkes acaba neyi açıklayacak? diye konuşurken ABD ve işgal basınında “Trump, Netanyahu’dan bıktı, üzerini çizdi” şeklinde haber ve yorumlar çıkmaya başladı. Acaba bütün bunlar Trump’ın ziyaretleri öncesi göz boyama ve Arap liderlerden para koparmak için yeni bir oyun mu diye düşünmeye başladık?
Tam bu sırada pazar günü akşam HAMAS liderlerinden Yahya el-Hayye adına HAMAS’ın resmî açıklaması geldi. HAMAS, ABD yönetimiyle görüşmesi sonucunda, “ateşkesin sağlanması, Gazze'ye girişlerin açılması, insani yardımların girişinin sağlanması için ABD-israil çifte vatandaşı esir asker Idan Alexander'ın serbest bırakılacağını” duyurdu.
Açıklamanın devamında, HAMAS olarak, “Gazze Şeridi'nin bağımsız ve profesyonel bir komite tarafından yönetilmesine” de hazır oldukları belirtildi ve arabulucu ülkeler Katar ve Mısır'ın yanı sıra Türkiye'ye süreç boyunca çabalarından dolayı teşekkür edildi.
Şimdi Gazze Şeridi’ni yönetecek bağımsız ve profesyonel komitenin hangi ülkelerden oluşacağı merak ediliyor? Bu komitede caydırıcı güç olarak Türkiye’nin olması şarttır. Yoksa Mısır ve Katar ile İTÖ’ye dur denilemez.
Durum bu merhalede iken işgal medyası, Trump'ın Özel Temsilcisi Witkoff’un siyonist esir aileleriyle görüşmesinde, Netanyahu’yu sert şekilde eleştirdiği ve Gazze'deki savaşı uzattığını söylediğini yazdı.
Trump’ın ziyareti ve İTÖ ile çekiştiği haberleri bize şunu anlatıyor: Trump yönetimi artık Netanyahu’yu sırtında taşımak istemiyor ve onu harcayarak sözde elini yıkayacak ve Müslümanlar ile dünya kamuoyuna, “Bütün bu soykırımı yapan Netanyahu idi. Bakın ben onu hallettim, bu işi ben çözdüm” diyerek ABD’yi temize çıkaracak. Mesele sadece Netanyahu değil, mutlak kötülük olan siyonizm devam ettiği sürece sorun bitmeyecektir. ABD ne yaparsa yapsın bu vahşet ve soykırımın ortağı ve sponsoru olduğu gerçeğini gizleyemez ve bu sorumluluktan kaçamaz.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.