Akademisyen Tekdal: Gazze’de yaşanan mücadele, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın mücadelesidir
Mehmet Salih Şimşek’in sunuculuğunu yaptığı program, Dargeçit Vatan İlkokulu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Program, Abdurrakip Özdemir’in Kur’an-ı Kerim tilavetinin başlamasının ardından, Kadri Şengül’ün açılış konuşması ile devam etti.
Programda ayrıca Özlem Ajans sanatçıları tarafından ezgiler seslendirildi.
Hazreti Mus'ab Bin Umeyr’in hayatını anlatan sinevizyon gösterisi ve ilahilerin seslendirilmesi ortamda manevi bir atmosfer oluşturdu.
Programa konuşmacı olarak katılan Akademisyen Dr. Sertaç Tekdal, Mus'ab bin Umeyr’in hayatı, İslami yaşantısı ve Gazze’deki direniş ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Tekdal, “Mus'ab bin Umeyr, hicretlerin adamı olması hasebiyle hayatını dört hicret başlığı altında değerlendirmek lazım. Mus'ab bin Umeyr, Mekke’de 585 yılında doğmuş bir sahabe. Zenginlik içinde, varlıklı bir ailede dünyaya gelmiş; kıyafetleri, güzel kokuları Yemen ve diğer diyarlardan gelen ender bir şahsiyetti. Allah Resulü Aleyhisselam, “Mekke’de Mus'ab bin Umeyr’den daha güzel giyinen ve nimetler içinde olan bir genç görmedim.” diyecektir. Dolayısıyla Mekke’de parmakla gösterilen, genç kızların kendisine hasretle baktığı ve evlenmek istediği ender bir kişiydi. Allah Resulü Aleyhisselam’a simaen benzeyen, ahlak açısından da zirvelerde olan bir gençti Mus'ab bin Umeyr. 25 yaşına kadar bu zenginlik içerisinde büyüdü.” şeklinde konuştu.

Dr. Sertaç Tekdal
Hidayet'in Allah'ın bir lütfu olduğuna dikkat çeken Tekdal, “Normal koşullarda bu zenginlik içinde büyümüş bir insan bu nimetlerle şımarır ve kendini kaybedebilirdi. Ancak Mus'ab bin Umeyr’in bir masumiyeti vardı. İslam öncesi cahiliye döneminde bile iffetini kaybetmemiş bir gençti. Cahiliye devrinde günahlara bakmamış bir gençti. Bu zenginlik içinde oluşu bile onun sapmasına sebep olmadı. Dolayısıyla hidayet Allah’ın bir lütfudur; fakat hidayeti hak etmek insanın kabiliyeti iledir. İnsanın yüreğinde hidayete, hakikate, hakka dair bir istek ve iştiyak varsa Allahu Teâla o hidayeti getirir ve insanla buluşturur. İşte Mus'ab bin Umeyr böyle bir şahsiyetti. İleride büyük zorluklar yaşamasına rağmen içindeki o hakikat duygusu, hidayete ermesine vesile oldu.” ifadelerini kaydetti.
Gazze'de izzetli bir şekilde devam eden direnişe değinen Tekdal “İki yılı aşkın süredir Gazze’de yaşanan mücadele, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın mücadelesidir. Bu mücadele ile Gazze bugün ümmetin izzeti ve şerefi olmuştur. Analar, babalar, çocuklar her türlü bedeli ödüyor. Kassam Tugayları en büyük bedeli ödedi ama İslam’ın izzeti ve şerefi olan Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın mücadelesinden vazgeçmediler. Onlar ümmetin izzeti ve şerefi olarak bu direnişi sürdürüyorlar. Bu izzetten nasibini almayanlar ise maalesef öylece duruyorlar.” ifadelerini aktardı.

Tekdal, “Gazzelilerin izzetli direnişi yanında Orta Doğu coğrafyasında yaşayan Müslüman ve Arap milletinden olan başka devletler de var. Bu izzet ve şeref onlara da nasip olabilecek, onların da bu şerefi kazanabilecekleri bir statüleri vardı; fakat layık olmadıkları için ihanet ve zillet safında yer aldılar. Birileri yüce ve izzetli olurken birileri de yerin dibine batmış, derinlere inmiştir.” dedi.
Son olarak Tekdal, konuşmalarını şöyle sürdürdü: “Bu nedenle biz Mus'ab gibi arayış, istek ve arzu içinde olursak Allahu Teâla bizlere kapıları açar. Mus'ab’ın kalbinde zenginliğe rağmen hep bir boşluk vardı. Bir arayış vardı. Ama Musab’ın yüreği temiz, fıtratı temizdi. Birileri insanlara zulmederken, hayatın doğru bir hayat olmadığına inanıyordu. Kendisi zengin olmasına rağmen diğer insanlardan üstün olmadığına inanıyordu. Çünkü maddiyatla üstünlük olmaz. Hakikatin ve doğrunun bu olmadığına inanıyordu. Gerçek anlamda kalbini mutmain edecek bir hidayetin peşindeydi. Zira Rabbimiz, ‘Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.’ Buyurur. Zenginlik var, mal mülk var ama kalp mutmain değildir.
Program, Zeki Baran’ın duasıyla nihayete erdi.


Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.