Antalya’da Susa Şehitleri için anma programı düzenlendi

Antalya’da Susa Şehitleri için anma programı düzenlendi
Antalya Peygamber Sevdalıları Derneği, 26 Haziran 1992’de Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Susa Köyü camisinde PKK tarafından şehit edilen 10 Müslüman için anma programı düzenledi.

Derneğin seminer salonunda düzenlenen programa, derneğin üye ve gönüllüleri katıldı. Sunuculuğunu Zekeriya Şahin’in yaptığı program, Rasim Karabulut’un Kur’an Kerim tilavetiyle başladı.

Programa Umut İlahi Grubu sanatçılarının Susa Şehitleriyle ilgili Kürtçe ve Türkçe olarak seslendirdikleri marş ve ezgilerle devam edildi.

Programa konuşmacı olarak katılan Doğruhaber Gazetesi Yazarı Muhammet Şerif Durmaz, günün anlam ve önemine dair bir konuşma yaptı.

“Susaları anlamak için o dönemin şartlarını da bilmek gerekir”

Susa katliamını ve şehitleri anlatacağını belirten Durmaz, “Susa şehitlerinin yapmış olduğu fedakârlıkları, ortaya koymuş oldukları tavır ve davranışı konuşacağız. Susa şehitlerini konuşmadan evvel neden katliam gerçekleşti, neden o gün Susa hedef seçildi? Susa köyünde o dönemin Müslümanları neler yapıyorlardı da İslam düşmanlarının hedefinde oldular. Bundan ötürü Susa’dan önce o dönemde yaşanılanları ve o karanlık dönemin zorlu şartlarını da konuşmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Susaları anlamak için o dönemin şartlarını da, o dönemde yaşanan baskı ve zulümleri de bilmek gerekmektedir. 90’lı yılların zorluk ve zahmetini hepimiz biliyoruz. O dönemde İslam’ın sesinin kısılması için Marksist Leninist yapılar Müslümanların çalışmalarına engel olmak için her yolu deniyorlar. Ellerinde bulunan bütün imkânları fırsata çevirmeye çalışıyorlar. Müslümanların İslami çalışmalarına engel olmak için, toplumun İslam ile tanışmasına engel çıkarmak için her türlü yola başvuruyorlar. O dönemde PKK İslami çalışma yapan bütün yapıları ortadan kaldırma hedefindedir.” şeklinde konuştu.

“O dönemde insanların İslami çalışmaları kabul etmesi PKK ve türevlerini memnun etmedi”

PKK’nin kendisine boyun eğmeyen bütün muhalifleri kontrolü altına almak istediğini söyleyen Durmaz, “Bunun için de baskı, zulüm ve aklınıza gelebilecek her türlü engeli çıkarmak için çalışmalarını yoğunlaştırıyor. O dönemde onlara boyun eğen çok yapı oldu. Birçok yapı onlara boyun eğdi ya da çalışmalarını durdurdu. Ama o dönemde yoğun çalışmalar yapan İslami Camia, İslam düşmanı oluşumların baskılarına, zulümlerine karşı onurlu ve izzetli bir yaklaşım ortaya koyarak tebliğ ve irşad faaliyetlerini sürdürdü. O dönemde insanların gerçekten İslam’a ihtiyaçları vardı. İslam’ın sesinin ve mesajının toplum tarafından bilinmesi ve kitlelere ulaşması için çalışmalar yapılması gerektiği bilincindeydi İslami Camia. Bunun için öncelikle üzerlerine düşen mesuliyetleri yapmak gayretinde oldular. Cadde cadde, sokak sokak gezerek İslam’ın evlere girmesi, ailelere ulaşması, gençliğin İslam ile ve İslami dava ile tanışması için uğraş verdiler. Bu uğraşları neticesinde elbette onların bu davetine lebbeyk diyen, onların bu davetini kabul eden nice insan oldu. İnsanların İslami çalışmaları kabul etmesi ve çalışmalarda aktif olmaya başlaması, birilerini memnun etmedi. Birileri bu çalışmalara engel olmak için bütün imkânlarıyla örgütlü ve organizeli kötülüklere başvurdu. Öyle bir duruma getirdi ki Müslümanlara yönelik baskılarını artırdı ve o dönemin İslami çalışma yapan Müslümanlarına bir gözdağı vermek istedi.” dedi.

“Camiler o dönemde İslami Camianın çalışmalarının merkeziydi”

Kürdistan’ın birçok yerinde PKK’nin Müslümanlara hayat hakkı tanımadığını vurgulan Durmaz, “Allah’ın aziz davası için bütün bedelleri göze alan İslami Camia, önüne konulan bütün engelleri aşmak adına çalışmalarını sürdürdü ve bunun için de çalışmalarının merkezine camileri yerleştirdi. O dönemde camilerde yapılan çalışmalar Allah’ın davasının sesinin daha gür çıkması içindi, başka bir şey için değildi. Ama emperyalistlerin uşaklığını yapanlar Müslümanlara hayat hakkı tanımak istemedi. O dönemde bazı yerlerde İslami Camianın fertlerine yönelik saldırılar gerçekleşti. O saldırılardan, o yapılan zulümlerden biri de Susa (Yolaç) Köyünde yapılan katliamdır. Tarih 26 Haziran 1992, vakit yatsı vakti. Kürdistan, tarihinde asla unutulmayacak bir vahşete şahitlik etti. İslami çalışmaların önüne geçmek için ellerindeki imkânları seferber edenler köydeki işbirlikçileri aracılığıyla asker kılığında köye baskın veriyorlar. Gerçek yüzlerini göstermekten çekiniyorlar, korkuyorlar, cesaret edemiyorlar. Asker kılığındaki katiller, camide ibadet edenleri katlediyorlar. Siyonist katillerin el Halil camisinde yaptıkları gibi bir katliam gerçekleştiriyorlar. Ellerini arkadan bağladıkları Müslümanları otomatik silahlarla tarıyorlar. Toplamda 10 Müslüman o gün karanlığın askerleri tarafından hunharca şehit ediliyor. Tarih Susa’da yapılan katliamı asla unutmayacak. Biz Müslümanlar, Susa’da yaşanan katliamları asla unutmayacağız.” ifadelerini kullandı.

“Susa katliamı sonrası devlet ortada yoktu”

Devletin kolluk kuvvetlerinin katliam zamanında ortada olmadığının altını çizen Durmaz, “Katliamdan sonra ortaya çıkması gereken kimlerdir? Devlet. Ama katliam sonrası devlet ortada yoktu. Köy ilçeye çok uzak olmamasına rağmen, köyde masumlar otomatik silahlar dakikalarca taranmasına rağmen ne köye bir asker geliyor ne de bir yetkili geliyor. Ne acı ki devletin kolluk kuvvetleri o dönemde yoktu mesuliyetlerini yerine getirmedi. Tıpkı 6-8 Ekim olaylarında olduğu gibi. Susa’da şehit edilenler elbette unutulacak değiller. Çünkü şehadet bir kayıp değil bilakis kazançtır. Şehitler bedenen aramızda olmayabilirler ama manen aramızdadırlar, çünkü onlar diridirler. Şehitler; Allah’ın davasının mesajını yükseltmek için, Kur’an’ın yeryüzünde hâkim olması, İslam şeriatının bu topraklarda hüküm sürmesi için Allah’ın davasına yardım yapmak üzere çalışmalar yaparken, mücadele ederken İslam düşmanları tarafından şehit edilenlerdir. Şehitler bazen Musap B. Umeyr oluyorlar, bazen Hubeyb. Kimi zaman Hamza oluyorlar, kimi zaman Ali. Kimi zaman Muhammet Ata oluyorlar, kimi zaman Veysi. Kimi zaman Ubeydullah oluyorlar, kimi zaman Yasin, Aytaç, Sacid oluyorlar. İşte Susa’da Hüseyin, Abdulhaluk, Zeki, Meki, Medeni, Adnan, Ahmet, Emin, Said, Ali oluyorlar. Adları, şekilleri, yaşadıkları dönemler farklı olsa da ortak paydaları Allah yolunda mücadele ederken şehit olmalarıdır.” diye konuştu.

“Şehitler unutulmasın istiyorsak gece gündüz demeden dava için çalışmalıyız”

Şehitlerin davasına sahip çıkmanın en büyük mesuliyet olduğunu dile getiren Durmaz, “Çünkü onlar bugün bizler İslam’ı daha rahat yaşamayalım diye bedel ödemeyi göze aldılar. Bugün bizler sokaklarda rahat yürüyelim diye, İslam davasını gerçek anlamda yaşayalım diye o günün şartlarını göze alıp bedeller ödemekten çekinmediler. Şehit olmak için ben şehid olmak istiyorum demek yeterli olmaz. Şehid olmak için şehid gibi yaşamak lazımdır. Onlar Allah’ın rızasını merkeze alarak sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Onlar için biz ne diyoruz; cami yarenleri. Cami yarenleri, camilere sahip çıktıkları için şehit edildiler, camileri çalışmaların merkezine aldıkları için şehit edildiler. Kitlelerin sindirilip uyuşturulduğu dönemlerde toplumu pak ve temiz kanlarıyla uyandırdılar. İşte onlar cami yareni şehitlerdir. Bugünün Müslümanlarının hedefi de o şehitlerin yolundan yürümektir. İslami çalışmaları en güzel şekilde yapmaktır. Bize düşen şehitlerin açmış olduğu çığırdan yürümektir. Sadece yılda bir kez 26 Haziran gedildiğinde onları anmak yeterli gelmez bizler için. Biz onları şehadetlerinin seneyi devriyesinde minnetle, özlemle anacağız ama bununla beraber davalarına da, ortaya koymuş oldukları çalışmalara da sahip çıkacağız. Eğer biz onlar unutulmasın istiyorsak gece gündüz demeden, zaman mefhumu gözetmeden Allah’ın davası adına çalışmalar yürütebilmeliyiz. Her an ve her zaman, davaya hizmet etme düşüncesi aklımızda olmalıdır. Çünkü o şehitler bunu yaptılar. Camiler bizim için olmazsa olmazlarımızın başında gelmektedir. İslami sohbetlerin ve İslami çalışmaların yapıldığı ortamlar bizim için olmazsa olmazların başında gelmektedir. Bizler ya cami yolunda olmalıyız ya hizmet yolunda. Çünkü şehitler öyleydiler.” şeklinde konuştu.

“Susa haykırışımızın toplum tarafından duyulmasına vesile oldu”

Susa’nın zalimlerin kirli maskesini ortaya çıkaran bir meşale olduğunu söyleyen Durmaz, şöyle devam etti:

“Susa’da şehitlerin ortaya koyduğu tavır, bir Müslümana yakışan tavırdı. Susa’daki mazlum şehitlerin ortaya koyduğu davranışlar bir dava erinin zalimlere karşı zorda kaldıkları zaman bile nasıl davranılması gerektiğini gösterdi. O yüzden Susa bizim için meşaledir, yolumuzu aydınlattı Susa. Susa bizim için zulme başkaldırıdır, çünkü Susa’daki kardeşlerimiz İslam düşmanları yapıların zulümlerine boyun eğmediler. Susa bizim için bir feryat oldu, çünkü mazlumiyetimiz, masumiyetimiz Susa’daki katliamla ortaya çıktı. Susa bizim feryadımızın, haykırışımızın toplum tarafından duyulmasına vesile oldu. Susa bizim için şeref oldu. Çünkü orada ortaya konulan İslami tavırlar bir Müslüman için olmazsa olmazların başında geliyor. Susa bizim için bir kıyamdır, gerçekten zulme karşı bir kıyam, zalimlere karşı bir kıyam. Cami içinde mazlumları ve mustazafları katleden karanlık yapılara karşı boyun eğmemenin simgesidir Susa. Susa izzettir, Susa onurdur. Susa zulme karşı teslim olmayıştır. Eğer bugün bazı kazanımlarımız varsa, eğer bugün biz İslam davası için mücadelemizi korkusuz bir şekilde verebiliyorsak o günkü cefakâr, fedakâr fertlerin ortaya koymuş olduğu mücadelelerden ötürüdür. O yüzden biz nasıl unutalım o zor günlerde izzetli bir şekilde mücadele eden insanları, biz nasıl unutalım o mazlumları, o mustazafları. Biz nasıl unutalım onların ortaya koydukları örnek davranışları. Onlar toplum değerlerinden uzaklaştırıldığı zaman toplumu tekrardan özlerine döndürmek üzere bir mücadele ortaya koyanlardı. Onlar İslam davası uğruna mübarek ve Müberra kanlarını döktüler. Niçin döktüler? Bu çorak topraklar yeniden yeşersin diye. Tüm Müslümanlar İslam’ı en güzel şekilde yaşasınlar diye. Bu yüzden Susa asla unutulmayacaktır.”

“Şehitler ‘Bu dava çok büyüktür en iyileri feda etmek gerek’ diyerek tarihe yön verdiler”

Bir dönem İslami değer ve kavramların içlerinin boşaltıldığını belirten Durmaz, son olarak şunları söyledi:

“Toplum İslam’dan uzaklaştırılmak istenmişti. Ama Susa’daki kardeşlerimiz, buna engel oldu, toplumu yeniden değerleriyle tanıştırmak için aracılık etti. Susa bize bir kez daha izzeti tattırdı. Zillet bizden uzaktır mesajını bize verdi. Bir Müslümana zulme boyun eğmek yakışmaz. Şehitler acıları lezzete çeviren şehadeti seçtiler. Salihlere koşmayı kolaylaştırdılar. Yalnızlığı ve unutulmuşluğu Allah’a ulaştırarak giderdiler. Ölü kalplerde arzu ve istekler meydana getirdiler. Mahrumiyet ve ayrılığı lezzete çevirdiler. Kimi zaman “Bu dava çok büyüktür, en iyileri feda etmek gerek” diyerek tarihe yön verdiler. Özgürlüğü giden yolun öncüleri olarak geleceğe büyük bir miras bıraktılar. İslami dava için mücadele ederken karşılaştıkları baskı ve zulümlere boyun eğmediler. Camide kurşunlanırken zalimlere teslim olmayıp izzetlice ve onurluca şehadeti seçerek bizlere aziz bir miras bıraktılar. Bize düşen o aziz mirasa sahip çıkmaktır. Bize düşen o şehitlerin yolundan yürümektir. Çünkü şehitler Allah’ın en çok sevdiği kullardandırlar. Şehitlik Allah’ın yanında en ulvi makamdır. İslam’da şehitlik en güzel mertebelerdendir. Şehadet Allah’a giden en kestirme yollardan biridir. Bu hakikatler ortadayken, bu gerçekler göz önündeyken günün Müslümanları şehadeti, şehitleri, Susa’da mazlumca katledilenleri nasıl unutsun. Elbette unutmaz.”

Yapılan konuşma sonrasında program Umut İlahi Grubunun ezgi ve marşlarıyla devam etti. Duygulu anların yaşandığı anma etkinliği, dua ve temennilerin ardından sona erdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.