"Avrupa yaşadığı çöküşü bizlere de yaşatmak istiyor"
Avrupa'da büyük bir ahlaki çöküntünün yaşandığını, aile kurumunun yok olmak üzere olduğunu ifade eden yazar ve sosyologlar, Avrupa'nın, dayattıkları kanunlarla yaşadıkları çöküntüyü kendilerine de yaşatmak istediğini belirtti.
2012'den bu yana yürürlükte olan 6284 sayılı Kanun, kadın cinayetlerini ve boşanmaları artırırken, toplumun temel yapı taşı olan aileyi ise parçalıyor. Kadına şiddeti önleyemeyerek daha hazin vakaların meydana gelmesine yol açan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, mağduriyetlere yol açmaya devam ediyor.
Avrupa'nın ahlaki ve ailesel anlamda çöküşün eşiğinde olduğunu, Avrupa'da ailenin yok olduğunu belirten Yazar Arzu Demir, Avrupa'nın dayattığı yasaların aileyi tehdit ettiğini söyledi. Demir, yetkililerin bu yasaları gözden geçirerek derhal iptal etmeleri gerektiğini belirterek, aksi takdirde Avrupa'daki çöküşün Türkiye'de de yaşanacağı uyarısında bulundu.
Sosyolog Merve Bozan ise kadına yönelik hukuksuzlukların Batı'dan ithal edilmiş kanunlarla değil Türkiye halkının toplumsal değerlerini yansıtan kanunlarla düzeltilmesi gerektiğini savundu.
Batı'dan alınan kanunların toplumu birleştiren kanunlar değil tam aksine toplumu dağıtan, yozlaştıran kanunlar olduğunu vurgulayan Bozan, "Bizler ithal olan kanunlarla değil bizden olan kanunlarla yönetilmeliyiz." diyerek, hükümetin aileyi yıpratan, onları dağıtan kanunlarla değil onları birleştiren, bir arada tutan kanunlar çıkaracak adımlar atması gerektiğini söyledi.
"Aile toplumun yapı taşıdır"
Ailedeki iletişim toplumu da etkilediğini aktaran Demir, "Toplumun yapı taşı anne, baba ve çocuklardan oluşan ailedir. Çocukların yetiştirildiği yer, yetiştirilme tarzları, yaşadıkları ortam toplumu etkiler. Aile bağları ne kadar kuvvetli olursa toplum da o denli kuvvetli olur. Çünkü aile toplumun yapı taşıdır. İlk toplumlardan günümüze kadar aile müessesesi vardır. Aile içerisindeki iletişim, aile bireylerinin birbirlerine karşı göstermiş oldukları saygı, sevgi, yardımlaşma, sorumluluk bilinci direk toplumu da etkiler. Eğer ailede mutlu bir hayat varsa bu toplumu da etkiler. O yüzden hem İslam dininde hem de Avrupa toplumlarında aileye çok önem veriliyor." dedi.
"Avrupa'da büyük bir çöküş yaşanmaktadır"
Avrupa'nın kendi elleriyle ailenin temeline dinamit yerleştirdiğini vurgulayan Demir, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Avrupa toplumunda 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupalılar kadınları iş sahasına sürerek aslında aile temeline dinamitleri kendi elleriyle yerleştirdiler. Çünkü Avrupalı liderler iş imkânları fazla olduğu için kadınları da iş sahasına sürdüler. Böylelikle kadının anneliğini ondan aldılar. Anneliği alınan kadın tabi ki iş sahasındayken aileyi, çocuğu ihmal etti ve günümüz Avrupa portresi ortaya çıkmış oldu. Amerika'da ve Avrupa'da boşanan çiftlerin sayısı fazla, genç nesil çok az, çocuk yapılmıyor. Yapılan çocuklar da gayr-ı meşru ilişkilerden olma çocuklardır. Bu nedenle Avrupa'da büyük bir çöküş yaşanmaktadır."
"Türkiye, Batı'nın çöküşünü ithal etti"
Türkiye'nin, Avrupa'nın çöküşüne neden olan tüm dinamikleri ithal ettiğine dikkat çeken Demir, "Özellikle 6284 sayılı 'Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' yasası Türkiye üzerinde uygulanmaya başlandı. 2012'den beri yürürlükte olan bu yasa aslında çoğu ailenin çöküşünün başlangıcı oldu. Yaklaşık 7 senedir bu yasa Türkiye'de yürürlüktedir. Bu yasa nedeniyle boşanan çiftlerin sayısı çok fazla olmuş durumda. Bu yasanın maddeleri arasında aileyi bir arada tutma adına herhangi bir madde yoktur. Sadece şiddet olduktan sonra erkeğe bazı yaptırımlar yapılmaktadır." diye konuştu.
"Olumsuzluğa sebep olan yasa kaldırılmalı"
6284 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinden beri Türkiye'de kadın cinayetleri sayısında artış yaşandığının altını çizen Demir, "Bu da bize gösteriyor ki aslında bu yasanın Türkiye şartlarında çok da başarılı bir yasa olmadığıdır. Mademki bu yasayla Türkiye'de yıllardır herhangi olumlu bir çözüme ulaşılamadı, bu yasa kaldırılmalı veya bu yasa üzerinde bazı değişiklikler yapılmalıdır. Özellikle Türkiye, Avrupa Birliğine girebilmek için bazı yasaları Avrupa'dan direk alıp ülkesinde uygulamaya çalıştı. Hâlbuki Türkiye yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkedir. Buranın gelenek ve görenekleri, İslami hassasiyetleri vardır. Bu yasa Türkiye'de uygulanmaya çalışıldığı için çok da başarılı olunmadı. Bu yüzden yetkililerin bu yasayı tekrar gözden geçirip yasa üzerinde oynama yapmaları gerekir." ifadelerini kullandı.
"Avrupa'nın, Batı'nın çöküşünün en büyük sebebi aile müessesesinin ortadan kalkmasıdır"
Hiçbir hukukun İslam hukuka kadar aile müessesine önem vermediğini belirten Demir, "İslam dini evliliğe çok büyük önem vermektedir. Evliliğe teşvik yönünde Allah'ın birçok ayetinde ve Resulullah'ın sünnetinde bunu görebiliyoruz. İslam'da aile hukukunun düzenlenmiş olması Allah'ın aile müessesine ne kadar değer ve önem verdiğinin göstergesidir. İslam hukuku incelendiği zaman hiçbir hukukta olmayan ayrıntılar evlilik, aile hukukunda mevcuttur. Bu da Yüce Yaradan'ımızın aileye, insana verdiği önemi göstermektedir. Avrupa'da birçok çocuk aile ortamından uzak bir yerde yetişmektedir. Aile ortamından uzak büyüyen çocuklar manen çökük oldukları için psikolojik sorunlar yaşamakta, bunalıma girmektedir. Bu tür çocukların uyuşturucuya bağlanmaları daha kolay oluyor. Yapılan araştırmalarda özellikle Avrupa'nın, Batı'nın çöküşünün en büyük sebebi aile müessesesinin ortadan kalkması, gayr-ı meşru ilişkilerin yapılmasıdır. Avrupa bunun farkında, bilincinde ve yeni tedbirler almakta; ama aldığı tedbirlerin insanlar üzerinde şu ana kadar herhangi olumlu bir iyileşme olmamış." şeklinde konuştu.
"Avrupa yaşadığı çöküşü bizlere de yaşatmak istiyor"
Demir, devamla şöyle konuştu: "Aile birdenbire yok olmamakta, aileyi yıkan, çöküşüne sebep olan birtakım sebepler vardır. Türkiye'de de maalesef bu sorunlarla karşılaşmaktayız. Maalesef inancımızın zayıflaması, gelenek, görenek, örf ve adetlerimizden uzak kalmak yine ailenin çöküşüne zemin hazırlamaktadır. Bunlar birden olmayan, zamanla olan şeylerdir. Ama Avrupa bu çöküşü yaşıyor ve kendisi yaşadığı gibi bizlere de bu çöküşü yaşatmak istiyor. Bizler ivedilikle tedbirler alıp aileyi bunların pençesinden kurtarmamız gerekiyor. 6284 sayılı yasanın maddeleri incelendiği zaman bizim İslami hassasiyetlerimize, gelenek ve göreneklerimize de uygun olmadığı görülecektir. Bu yasa incelendiği zaman en çok da göze çarpan feminist zihniyetli insanların oluşturmuş olduğu bir yasa olduğu görülecek."
"Sadece kendileri değil eşleri ve çocukları da cezalandırılıyor"
Genç yaşta kurulan yuvaların 6284 sayılı Kanun'la dağıtıldığını anımsatan Demir, "Bunun mağduriyetleri çoktur ve on binleri bulan mağdurlar vardır. Sadece kendileri değil eşleri, çocukları cezalandırılıyor. Çocuklar babanın olmadığı ortamlarda yetişiyor. Bu kadar mağduriyetlerin olması ve bu mağduriyetlerin son bulması için seslerin çıkması aslında yasanın derhal iptal edilmesi için zemin hazırlıyor; ama üç maymunu oynayan bir hükümet, siyasi parti liderleri var. Bu konuda bazı STK’ların girişimleri var, onun haricinde ciddi bir adım atılmamıştır. Mağdur olanların mağduriyetleri devam ediyor. Bu mağduriyetlere herhangi bir çözüm getirilmediği takdirde mazlumların çığlığı onları apansız yakalayacaktır." ifadelerini kullandı.
"Aile nasıl ayakta kalır?"
Sosyolog Merve Bozan ise aile kurumunun toplum içerisindeki önemine değindi.
Aile kurumunun toplumu ayakta tutan önemli bir kurum olduğunu söyleyen Bozan, "Aile kurumu bir toplumu geçmişi ve geleceğine dair beklentileriyle ayakta tutan önemli kurumlardan bir tanesidir. Bizler biliyoruz ki aile mefhumunun varlığı bir toplumun geleceğine dair olan beklentilerini artırır. Bir ailenin olması toplumda geleceğin olacağını gösterir. Aile nasıl ayakta kalır? Sorusuyla bizler şunu söyleyebiliriz; aile kendi içerisinde yaşayan bireylerin birbirlerine karşı olan hak ve hukuklarına riayet etmeleri, aynı zamanda saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde birbirlerine kenetlenmeleriyle ayakta kalır." diye konuştu.
"Hukuksuzluklar toplumsal değerlerimizi yansıtan kanunlarla düzeltilmeli"
Kadına yönelik hukuksuzlukların Batı'dan ithal edilmiş kanunlarla değil Türkiye halkının toplumsal değerlerini yansıtan kanunlarla düzeltilmesi gerektiğini kaydeden Bozan, "Bizler biliyoruz ki eğer aile içerisinde bireylerinin hak ve hukuklarına riayet edilmiyorsa, hele ki eğer bu kadınsa bu toplum cahiliye devrini yaşamakta, cahiliye devrini yaşamakla beraber ailesi çöküntü altında olmaktadır. Aile olarak çöküntü yaşayan bir toplum da maalesef geleceğe dair beklentileri de yıkılmış durumda olur. Bizler kadına yapılan şiddetin insanlığa yapılmış en büyük şiddet olarak kabul ediyoruz ve şunu ilave ediyoruz; kadına yapılan bu hukuksuzluklar Batı'dan ithal edilmiş olan kanunlarla değil bizim toplumsal gerçekliğimizi taşıyan ve bizim toplumsal değerlerimizi yansıtan kanunlarla düzeltilmesi gerektiğini savunuyoruz." açıklamasında bulundu.
"8 bin aile ve 16 bin çocuk mağdur durumda"
6284 sayılı Kanun'un oluşturduğu mağduriyetlere vurgu yapan Bozan, "6284 sayılı Kanun 8 bin aileyi ve ardından 16 bin çocuğu mağdur etmektedir. 8 bin aile erken evlilik yapmış, fakat bu evlilikleri aile cüzdanıyla resmi bir meşruiyet kazanmış durumda. Fakat bunlar maalesef ki cinsel istismarcılar olarak cezaevinde tutulmaktadır. Maalesef toplumda hiçbir meşru tarafı olmayan zina serbest bırakılmaktadır. Bizler şunu savunuyoruz; toplumda resmi bir meşruiyet kazanmış bir eylem varsa bunların serbest kalması gerekir. Aynı şekilde hiçbir meşruiyeti olmayan bir eylem serbest bırakılıyorsa bizim toplumsal değerlerimize hiçbir şekilde uygun olmayan hareketler var demektir." ifadelerini kullandı.
"İthal kanunlarla değil bizden olan kanunlarla yönetilmeliyiz"
"Bizler ithal olan kanunlarla değil bizden olan kanunlarla yönetilmeliyiz." diyen Bozan, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Bizden olmayan kanunlarla eğer yönetilirsek maalesef ki toplumun temeline dinamitler yerleştirilmiş olacak. Bir an önce bu huzursuzlukların sona ermesi ve toplumun ıslahı için bizden olan kanunlarla bizim yönetilmemiz gerekiyor. Ayrıca bu sıkıntılara son verilmesi gerekiyor. Bizler Batı'da aile mefhumunun çok da sağlam olmadığını biliyoruz. Genç nesiller yok. Genç nesil olmadığı için Bundan dolayı onların geleceğe dair çok da fazla beklentileri yok. Türkiye'ye dayatılmak istenen de geleceğe dair olan beklentileri bitirmektir. Bizim toplumsal değerlerimize uymayan bütün kanunların kaldırılması gerekir. Bugüne kadar Batı'da sağlam bir aile temeli kurulmuş değil. Batı bunun farkında olduğu için aile temelleri sağlam olan bölgelere savaş açmış durumda."
"Batı'nın amacı bizi dağıtmak, aileyi yok etmeye çalışmaktır"
Batı'dan alınan kanunların toplumu birleştiren kanunlar değil tam aksine toplumu dağıtan, yozlaştıran kanunlar olduğunu söyleyen Bozan, "İstanbul sözleşmesiyle gelen feminist hareketler kadını kadınlığından çıkarıp aileyi dağıtmayı hedef almıştır. Bizler bizim gerçekliğimiz olmayan bu anlaşmaların aileyi ve toplumu dağıtacağını savunuyoruz. Batı da zaten bu amaçla bu tarz anlaşmaları aramıza koymaya çalışmaktadır. Batı'nın tamamıyla amacı bizi dağıtmak, aileyi yok etmeye çalışmaktır." dedi.
"Hükümet aileyi koruyacak adımlar atmalıdır"
Ailenin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Bozan, "Bunun yok olmaması, ailenin tekrardan değer kazanabilmesi için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Her toplumun kendine dair değerleri, asla vazgeçilmez unsurları vardır. Bizler toplum olarak bunlara yapışmalıyız. Evlilik toplumun olmazsa olmaz bir gerçekliğidir. Bu gerçekliğe birbirimizin hak ve hukukuna riayet edecek şekilde sımsıkı sarılmalıyız. Aileyi koruma adına her türlü fedakârlığı göstermeliyiz. Bu sadece bireye dayalı bir fedakârlık değil aynı zamanda hükümette bireye destek vermelidir. Hükümet aileyi koruma adına her türlü çalışmaya öncülük etmeli ve aile desteklenmelidir. 6284 sayılı Kanun maalesef aileyi dağıtmaya yönelik kanundur. Aileyi yıpratan, onları dağıtan kanunlar değil onları birleştiren, bir arada tutan kanunlar yapılmalıdır." diye konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.