Bölgede “İhtiyatlı İyimserlik” Hâkim!
Terör rejiminin Gazze’de 7 Ekim’den beri uyguladığı soykırım ve yayılmacı işgal politikası ile Suriye’de ve bölgede yaşanan gelişmeler sonrası Türkiye, “iç cepheyi tahkim edelim” düşüncesiyle “Kürt meselesi” ile ilgili yeni bir süreç başlatmaya karar verdi.
Bu süreç 1 Ekim’de, Meclis açılışında Bahçeli’nin DEM sıralarına gitmesi ve ardından MHP grubunda yaptığı “Öcalan gelsin DEM grubunda silah bırakma çağrısı yapsın” şeklindeki tarihi çağrısı ile başladı. Bu yeni süreç sonrası DEM Parti’de “İmralı Heyeti” oluşturulup Abdullah Öcalan’la görüşmeler sonrası siyasi partiler, Kandil, Irak, Suriye ve Avrupa’daki oluşumlarla çeşitli görüşmeler sonrası nihayetinde 27 Şubat 2025 tarihinde Öcalan, PKK'ya ve bağlı tüm gruplara silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yaptı. Öcalan çağrısında, “…Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” şeklinde açık bir irade ortaya koydu.
12 Mayıs 2025 tarihinde PKK, Öcalan'ın çağrısı doğrultusunda kongresini toplayıp silah bıraktığını ve “örgütsel yapısını” feshettiğini duyurdu.
Bu gelişmeler kamuoyu tarafından olumlu olarak değerlendirilip sürecin sekteye uğramadan başarıyla yol alacağı şeklinde bir umut oluşturdu. Ancak süreç beklendiği gibi değil, çok ağır ilerliyordu. Sürecin hassasiyeti yanında geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması adına ince elenip sık dokunduğu bir gerçek. Lakin ortada yolunda gitmeyen durumlar olduğu süreci takip edenler tarafından fark ediliyor.
Sürecin ilk günlerinde, “…Önceki süreç Suriye’de ABD’nin hayali devlet vaadi ile bitirildi. Şimdi bu sürecin başarılı olması isteniyorsa önce Suriye sorununun çözülmesi gerekir…” diye yazmıştım. Ne yazık ki, yine aynı noktaya geldik.
Öcalan’ın çağrısı sonrası 10 Mart 2025 tarihinde Suriye PKK’sı PYD/YPG lideri Mazlum Abdi, SDG adı altında ile Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile anlaşma imzaladı ve sözde sürece dahil oldu. Ancak bu anlaşmaya rağmen anlaşmanın şartlarını yerine getirmiyor, işi savsaklıyor ve israil terör örgütü (İTÖ) ve ABD’nin projesine göre pozisyon alarak farklı hazırlıklar içerisine giriyor.
Durum bu kadar hassas ve dengelerin her an değişebileceği bir ortamda önce MİT Başkanı İbrahim Kalın, Suriye’de Şara ile görüştü. Ardından sürpriz bir şekilde Şara, hafta sonu İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun bir görüşme yaptı ve sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile heyetler arası toplantılar yaptılar. Bu görüşmeler ve toplantılar bir şeylerin ayak sesleri olabilir. Bunu yakında göreceğiz.
Bizi asıl şaşırtan konu ise süreç bu kadar belirsizlikler taşımasına rağmen sanki bütün süreç başarıyla tamamlanmış gibi haber ve yorumlar yapılmasıdır. PKK’nın açıklaması sonrası mizansen davul zurna eşliğinde halay çekilmesi ile “bölge halkı sevinçten uçuyor” “bölge ekonomisi ve turizmi tavan yapacak” gibi abartılı yorumlar ve haberler yapılarak algı yapılıyor. Öncelikle şunu söyleyelim ki, süreci yakından takip eden biri olarak memleketim Batman’da da bölgede de bırakın sevinçten uçanı, zıplayanı dahi ne gördüm ne duydum. Bölge halkı rutin yaşantısını devam ettiriyor. Tabi ki bir umut ve sevinç var lakin abartıldığı gibi değil, sadece “ihtiyatlı bir iyimserlik” havası ve düşüncesi var. Halk umutlu ancak yeniden bir hayal kırıklığı yaşamamak adına sonucu görmek istiyor. Süreç başarıyla tamamlanmadan sanki her aşama tamamlanmış gibi, olmamışı olmuş gibi göstermek yanlış sonuçlar doğurur. Benden söylemesi. Vesselam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.