Bosna gazisi Şahin: Şehidlerin yolunu gerçekten sürdürmeyi başarabiliyor muyuz?
22 Ağustos 1992'de Bosna'da şehid olan Selami Yurdan için bir anma etkinliği düzenlendi. Kudüs Gönüllüleri Derneği'nde düzenlenen etkinliğe, Bosna gazileri, şehidin arkadaşları, sevenleri, ağabeyi Recai Yurdan ve çok sayıda kişi katıldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programın açılış konuşmasını gerçekleştiren şehid Selami Yurdan'ın ağabeyi Recai Yurdan, "Şehidlerin bize ihtiyacı yok. Bizim şehidlere ihtiyacımız var. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. Aramızda 2 yıldır bulunmayan Mehmet Ali Tekin ağabeyimiz var. Allah ona gani gani rahmet eylesin. Tüm şehidlerimizi her zaman anan, her zaman davetimize icabet eden, Kur'an okuyan, Kur'an ehli bir insandı. İmam hatip dâhil olmak üzere şu anda gençlerimiz maalesef sembol şehidlerimizin isimlerini dahi bilmiyorlar. İmam hatiplerde bırakın Selami Yurdan ve diğer şehidleri, Metin Yüksel'i bile bilmeyen insanlarımız var. Şehidlerimizi çocuklarımıza, nesillerimize anlatmalıyız." dedi.
Programda bir konuşma yapan Akıncılar Onursal Başkanı ve aynı zamanda Bosna gazisi Mehmet Şahin, Müslümanların özellikle son 10 yılda uğradığı değişim, değerlerden uzaklaşma ve zayıflayan hassasiyetlere yönelik önemli konulara temas etti.
"Acaba şehidlerin yolunu gerçekten sürdürmeyi başarabiliyor muyuz? Sorusunu kendimize sormalıyız"
Şahin, "Kardeşler! Bizler şehidleri anlatabiliriz. Özelliklerini, mücadelelerini, hayata bakışlarını, cephelerde gösterdikleri kahramanlıkları anlatabiliriz. Emin olun kitaplar, sayfa sayfa makaleler yazılabilir, seminerler de yapılabilir. Ancak bu yaşadığımız zaman diliminde dikkatinizi başka şeye çekmek istiyorum. Bizler, şehidlerimizi anarken 'şehidlerin yolunu sürdüreceğiz' diye slogan atarız. Peki, acaba şehidlerin yolunu gerçekten sürdürmeyi başarabiliyor muyuz? Bu soruyu kendimize sormalıyız. Çünkü yaşadığımız zaman diliminde Müslümanlar arasında o kadar dezenformasyon, çürüme, yozlaşma ve bozulma var ki emin olun aziz şehidlerimizin bize bıraktığı emanetlere, bıraktıkları o kutlu yola layık olan insanlar görünümünde olmadığımız kanaatindeyim. Şehidlerimizin yolunu nasıl sürdürebiliriz? O şehidlerimiz ki hangi değerler uğruna en değerlilerini, canlarını feda ettiler? O şehidlerimiz ki hangi değerleri hayata geçirmek, yaşatmak ve savunmak adına canlarından vazgeçtiler? O şehidlerimiz ki hangi ilkelerin, prensiplerin yolunu sürdürerek şehadet sürecine girdiler ve şehadet şerbeti içtiler? Bunu bir kere daha sorgulamalıyız." diye konuştu.
"Şehidlerimizin yolunu sürdürebilmek için hepimizin öncelikle ümmet, vahdet bilincini kuşanmamız gerekir"
"Bugün İslam coğrafyasına baktığımızda ne yazık ki hiç iç açıcı bir manzara göremiyoruz." diyen Şahin, "Küresel güçler, emperyalistler, ya da Rabbimizin kitabı keriminde ifade ettiği müstekbirler, İslam coğrafyasında öyle oyunlar oynuyorlar ki Müslümanları birbirine düşürmekte, düşman etmekte ve topraklarını yine Müslümanların eliyle istila etmekte çok mahirler. Yaşadığımız böylesi bir zaman diliminde acaba şehid Selami Yurdan'ın ya da şehid Metin Yüksel'in ve şehid Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun yolunu sürdürmeyi başarabiliyor muyuz diye kendimize sormalıyız. Özellikle son 10 yıldır Türkiye coğrafyasında Müslümanlar olarak sınıfta kaldık. Hiç kimse kusura bakmasın. Rabbimiz, kitab-ı keriminde Müminlerin kardeş olduğunu buyuruyor. Mümin erkek ve mümin kadınların birbirlerinin velisi olduğunu buyuruyor. Oysa bizler bazı gelişen olaylar karşısındaki düşünce ayrılıklarımızdan dolayı birbirimiz neredeyse tekfir edecek kadar işi götürdük. Kardeşler! Metin Yüksel, Selami Yurdan, Hüseyin Kurumahmutoğlu, Salih Kara, Gürsel Kabadayı, Erdoğan Tuna, Tekin Ertayfun, Bahattin Yıldız bunun için mi şehid oldu? Birbirimize düşelim mi istediler? Kardeşler! Bu gece hepimiz kendimizi, aile yapımızı, ticaretimizi, siyasetimizi, insanlarla, toplumla olan ilişkilerimizi gözden geçirelim. Kendimize bir çekidüzen verelim. Allah bizi kardeş kıldıktan sonra hangi sebep kardeşliğimizi iptal edebilir? Kardeşler! Emperyalist kafirler ve işbirlikçileri İslam coğrafyasında farklı oyunlar sergiliyorlar. Genel olarak bizi tuzağa düşürdükleri şeyler belli. Etnik kimliğimizle, coğrafi sınırlamızla, mezhebimizle bizi birbirimize düşman etmeyi başarabiliyorlar. Şehidlerimizin yolunu sürdürebilmek için hepimizin öncelikle ümmet, vahdet bilincini kuşanmamız gerekir. Yalandan birbirimize sarılmak değil gerçekten, candan sarılmayı gerektirir. Yine cihad bilincini, şehadet bilincini kuşanmamız gerekir." şeklinde konuştu.
"Askeri eğitimlerin verilmesi ve özel birliklerin kurulmasıyla savaşın seyri Bosna'nın lehine döndü"
Bosna'da verilen mücadele hakkında şahit olduğu süreci anlatan Bosna Gazilerinden İsmail Gacal da şu ifadeleri kullandı:
"1992'de rahmetli Selami ağabeyimizin şehadetiyle beraber Türkiye'de de büyük eylemler yapıldı. İstanbul bu eylemlerin merkezi sayılırdı. Bununla birlikte insanlar daha duyarı hale geldi. Allah nasip etti biz de yorucu bir yolculukla gece gündüz yürüyerek 15 günde şehid Selami Yurdan'ın mücadele ettiği cepheye ulaştık. Gördüklerimiz çok farklıydı. Silah ve mühimmat konusunda çok eksik vardı ama inanç ve akideleriyle herkesten dirayetli insanlardı. Bosna'da savaşın seyri değişmeliydi. Müslümanlar çoğu yeri kaybediyordu. Her gün bir kasaba bir şehir kaybediliyordu. Bu da moral olarak insanı etkiliyordu. O dönemde yaklaşık bir milyon 500 bin Bosnalı göç etti. Gıda malzemesi, tıbbi malzeme, mühimmat eksikliği vardı. Savaşın seyri böyle bir süreçte devam ederken birliklerin hazırlanması lazımdı. Önce eğitim, bilgi eksikliğinin giderilmesi ve kaybedilen yerlerin geri alınması gerekiyordu. Aliya İzzetbegoviç'in misyonu buydu. Aliya bunun için özel birlikle hazırlamaya çalıştı. Güvendiği asker kökenli veya istihbarat teşkilatında görev yapmış insanlarını örgütleyerek onlara özel imkânlar tanımaya çalıştı. Özel imkânlar kaybedilen yerlerin tekrar geri kazanılması, operasyon birliklerinin hazırlanması gerekiyordu. Onlara askeri teçhizat, lojistik destek sağlanması gerekiyordu. Bunun yapılabilmesi için yolun açık olması gerekiyordu ama maalesef Split yolu da kapandı. Hırvatlar da Müslümanlara karşı savaşmaya, hatta katliamlar yapmaya başladı. Bosna Hersek'te eğitim eksikliği için benim de bulunduğum Travnik, Zenitsa, Niseko, Pazariç, Sarayova gibi yerlerde İran, özel askeri eğitim alanları hazırladı." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.