Çaplık: "Şehadet bir çağrıdır tüm çağlara ve nesillere"
HÜDA PAR Gercüş İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen "Şehit ve Şehadet" konulu programa katılan Eğitimci-Yazar Kenan Çaplık, Şehitlerin yaşadıklarını ve kendinden sonraki çağlara ve nesillere bir çağrı olduğunu söyledi.
Batman'ın Gercüş ilçesinde HÜDA PAR Gercüş İlçe Başkanlığı tarafından "Şehit ve Şehadet" temalı program düzenlendi.
Gercüş YİBO Konferans Salonunda düzenlenen programa Eğitimci Kenan Çaplık, HÜDA PAR Gercüş İlçe Başkanı Mehmet Dursun, Şehit Molla Gıyasettin Barlak'ın babası Molla Ahmet Barlak, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Sunuculuğunu Seyfettin Yıldırım'ın yaptığı program, İsmail Çakıllı Hoca'nın okuduğu Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Ardından, derin devlet tarafından Bitlis'te şehit edilen Gercüş'lü Şehit Molla Gıyaseddin Barlak'ın hayatından kesitler sunuldu.
Ses ve ilahi sanatçısı Mustafa Altıntop'un Şehit Molla Gıyaseddin ve 6-7 Ekim şehitleri Yasin Börü ve arkadaşları için bestelenen ezgileri seslendirmesi ve şehitlerle ilgili sinevizyon gösteriminin salonda duygulu anlar yaşattığı görüldü.
Programda konuşan Eğitimci Kenan Çaplık, Şehit ve şehadetin tanımını yaparak, Şehitlerin yaşadıkları ve kendinden sonraki çağlara ve nesillere bir çağrı olduğunu, bu çağrının Müslümanlar tarafından çağlardan çağlara, nesillerden nesillere aktarılması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: "Şehit, şahitlik etmektir, tanıklık etmek demektir. Çağlara, yaşadığı zamana tanıklık eden demektir. Şehadet ise bir müminin sırf Allah rızası uğruna davasını anlatırken mücadelesini anlatırken davasını bütün insanlara ulaştırma noktasında mücadele verirken, dünyada onun için en değerli olan şeyini yani canını feda etmek ve ortaya koymaktır. Ve bunu seve seve, bile bile, sırf Allah rızası için ortaya koymasıdır."
"Küfrün amacı Müslümanlara her zaman Şubat soğuğu yaşatmaktır"
Özellikle bölgede yakın dönemde şubat ayında yapılan zulümleri ve şehitleri anlatan Çaplık, her dönemde küfrün ayyuka çıktığını zulüm ve ihanetlerini aylarca, yıllarca ve asırlarca devam ettirmek istediklerini ancak şehitlerin kanlarıyla buna engel olduklarını şu sözlerle anlattı:
"İnsanların sakallı olarak sokakta gezmeye, bayanların örtüleriyle dışarıda dolaşmaya korktuğu bir dönemden bahsediyoruz. Küfür, toplumu adeta böyle avucunun içine almış, toplumu kasıp kavuracak bir durumdaydı. İşte Molla Gıyaseddin gibi Müslümanlar kendilerini feda ederek, camiye adayarak camilerde Kur'an dersi veriyorlardı. Tıpkı Mus'ab bin Ümeyr gibi Medine'de öğretmenlik yaptığı gibi, Kur'an öğretmesi gibi. Tatvan Camii'nde geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın Muhammedi bir bilinçle yetişmelerini sağlayan Molla Gıyaseddin gibi. Bu dönemde Rabbine verdiği sözden dolayı Rabbine koşmuştur. Küfrün ihanet unsurlarının hedefi olmuştur. Niçin? Çünkü küfür istiyordu ki şubat soğuğu 12 aya yayılsın. İstiyordu ki zulümleri ve ihanetleri bu İslam coğrafyasında bir asır boyu, asırlar boyu devam etsin. Ama aziz şehitlerimiz buna müsaade edemezlerdi. Çünkü onların imanları vardı. Çünkü onların Allah'a verdikleri ahitleri vardı. Onlar, küfür sokaklarımızda dolaşırken, küfür beldelerimize hâkim olmaya çalışırken, küfür çocuklarımızı alıp, kendine kurşun asker yaparken, onların imanları onlara rahat durmalarını o yataklarında uzanıp kalmalarına müsaade etmedi. Zira onlar oturmuş olsaydı biz bugün onların bu çağrılarına cevap verememiş olacaktık. Görevimizi yapamamış olacaktık."
"Şehadet bir çağrıdır tüm çağlara ve nesillere"
Şehitlerin İslam için canlarıyla verdikleri mücadelelerinin nişanesi olan şehadetlerinin tüm çağlara ve nesillere İslam ve Kur'an'ın davası uğrunda mücadele etmek için bir çağrı olduğunu ifade eden Çaplık sözlerini şöyle sürdürdü: "Nasıl ki Hazreti Hamza'nın şehadeti günümüze kadar gelmiş bir çağrı ise aynı şekilde Şehit Molla Gıyaseddin ve onun gibi aziz İslam şehitlerinin şehadetleri de bizden sonraki çağlara ve nesillere bir çağrıdır. Bir müjde ve hatırlatmadır. Aman ha! Davanızdan vazgeçmeyin. Aman ha! Hazreti Hamza'nın şehadeti boşa gitmesin. Bizim de kanımızın ve şehadetimizin boşa gitmemesi gerekiyor. Sizler Allah'a verdiğiniz söze, Rabbimize verdiğiniz ahitte dimdik duracaksınız. Dik duracaksınız ki küfrün size yapabileceği bir şey olmasın. Sonraki nesillere vereceğimiz bir sözümüz olsun. Biz diyeceğiz ki seleflerimiz gibi nasıl onlar şehitlerinin davasına sahip çıktılar. Şehitlerinin yaşayışlarını ve ideallerini yaşatmak için kendilerini ortaya koydular. Onlar, kanlarıyla bu mirası bize bıraktılar."
Şehitlerin davasını sonraki çağlara ve nesillere aktarmanın önemine vurgu yapan Çaplık, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Bizim dönemimiz neyin dönemidir? Karanlık bir asırdır. İnsanın sihirlerinin iğfal edildiği bir dönem. Ve bu dönemde bizim yapmamız gereken elbette bizden önceki insanların onların bize bıraktığı mirası olan Allah'ın davasını yeniden yaşayarak, insanlara somut bir şekilde gösterebilmek. Bunu yapacağız. Çünkü o şehitler gece gündüz çalıştılar, gece gündüz tebliğ ve ibadet ettiler. Ve en nihayetinde canlarını ortaya koyarak bu mirası bize bıraktılar. Bu bayrağı bize devrettiler. Bizim de nasıl ki şu an şehitlerimizin o güzelliklerini biz birbirimize anlatıyoruz ve iftihar ediyorsak değerli kardeşlerim, sizler de kendinizden sonraki neslinizin anlatabileceği bir iftihar tablosu bırakmalısınız. Bir davanız, bir çalışmanız, bir Kur'an anlatımınız olmalıdır. Eğer varsa Allah'ın izniyle gelecek nesillere bıraktığımız bu miras, Şehit Metin Yüksel'in dediği gibi bütün nesillere ve çağlara, tıpkı Muhammed aleyhisselamdan geldiği gibi kıyamete kadar tevhit erlerinin yolunu aydınlatacak olan bir çağrıdır. Bu çağrı bütün Müminlerin bayrağı olsun. Bütün inananların gidebileceği bir yol olsun. Bu çağrı uyuyan müminlerin uyanışına vesilesi olsun."
Program katılımcılara yapılan ikramın ardından, Murat Demir Hoca'nın yaptığı dua ile sona erdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.