Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: Zekat, İslam toplumunun harcıdır
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi tarafından İstanbul’da düzenlenen “Zekat Kongresi”ne katıldı.
Kongrenin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, zekat ibadetinin insan ile Allah arasındaki iman bağının somut bir göstergesi ve Allah’ın insana bahşettiği sayısız imkan ve nimetlere karşı bir şükür vesilesi olduğunu söyledi.
“Cimrilik hastalığının ilacı zekattır”
Erbaş, Allah’ın hırslı ve tamahkar olan insanlara, dünya malını süslü ve sevimli gösterdiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de; ‘Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline! O, malının, kendisini ebedileştirdiğini sanır’ ayetiyle, insanın mal ve servete karşı bir düşkünlüğünün olduğunu açıkça ifade buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de ‘Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur.’ hadisiyle aynı gerçeğe işaret etmiştir. Hiç şüphesiz insanı cimriliğe ve nankörlüğe sürükleyen bu zafiyetten kurtulmanın yolu paylaşmaktır. Demek ki cimrilik çok kötü bir hastalık. Peki cimrilik hastalığını ortadan kaldıran ilaç nedir? Paylaşmaktır, infaktır, zekattır, sadakadır.”
Erbaş, infak, ihsan, ikram ve sadaka gibi yardımlaşma yöntemlerinin Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayette teşvik edildiğini anımsatarak, “Bu hususta ihmal ve gaflet gösterilmesi de olası bir tehlikedir. Onun için Cenab-ı Hak, kesin bir sorumluluk olarak müminlerden hiç olmazsa mallarının cüzi bir miktarını imani bir ödev mahiyetinde yoksullara vermelerini farz kılmıştır. Zekatın Kur’an-ı Kerim’de genellikle namazla birlikte zikredilmesi ise onun Müslümanlar için ne denli önemli bir ibadet olduğunun nişanesidir.” dedi.
Zekat ibadetinin insanlardaki tamahkarlığı ve hırsı törpülediğine dikkati çeken Başkan Erbaş, zekatın hem veren hem de alan kimse için iyileştirici, onarıcı ve arındırıcı bir işlevi olduğunu dile getirdi.
“Zekat faziletli toplum idealine hayat verir”
Erbaş, zekatın insanlar üzerindeki yararından bahsederek, “Zekat, insanda şefkat ve merhamet duygusunu geliştirir; kişiye yardımlaşma ve dayanışma bilinci kazandırır. İktisadi ve ekonomik anlamda farklı sosyal katmanlarda bulunan Müslümanların arasında bir ülfet, muhabbet ve kaynaşma sağlar. Böylece İslam’ın adalet, hakkaniyet ve merhamete dayalı faziletli toplum idealine hayat verir. Nitekim söz konusu değerlerle inşa edilen ve İslam medeniyetinin nüvesini teşkil eden asrısaadet, bu anlamda bizim için tarihi bir örnektir.” diye konuştu.
“İslam medeniyeti, bir merhamet medeniyetidir.” diyen Erbaş, “Şefkati, merhameti, paylaşmayı ve yardımlaşmayı erdem kabul eden bu medeniyet, rahmet Peygamberinin rehberliğinde, Rahman ve Rahim olan Allah’ın yeryüzüne hayat veren ölçüleriyle inşa edilmiştir.” açıklamalarında bulundu.
Erbaş, İslam’ın bir denge dini olduğunu ve insanlar arasında dengesizlikler olmasın diye zekatla denge kurulmaya çalışıldığını belirtti.
“Zekata vermeyen toplumlarda insan, insanın kurdudur”
“İnsanı, insanın kurdu” olarak gören anlayışın aksine İslam medeniyetinde “İnsan, insanın yurdudur” anlayışının egemen olduğunu kaydeden Erbaş, “Zekatla, sadaka ve infakla işi olmayan, hayatında bunlara yer vermeyen toplumlarda insan, insanın kurdudur. ‘Benim daha iyi yaşamam için senin ölmen lazım.’ Kapitalist sistemde böyle. ‘Onu nasıl iflas ettirebilirim?’ düşüncesi var. Ama zekat gibi güzel bir ibadete inanan bir toplumda ‘O insanı zor durumdan nasıl kurtarabilirim?’ endişesi var. Yani o dünyanın insanıyla bu dünyanın insanı birbirinden çok farklı.” ifadelerini kullandı.
Erbaş, ibadetlerdeki asıl gayenin Allah’ın rızasına nail olmak ve O’na yaklaşmak olduğunu ifade ederek, “İbadetler, aynı zamanda imanın ve dini düşüncenin bir eylem olarak hayata yansımasıdır. Bu bağlamda İslam’ın 5 temel esasından biri olan zekat ibadeti, her yönüyle tam da böyle bir amaca matuftur. İslam’ın sosyal adalet idealinin bir tezahürü olarak zekat, bireysel açıdan imanın kemalinin göstergesi, sosyal açıdan da İslam toplumunun harcıdır. Çünkü dinin toplumsal boyutunun temeli, yardımlaşma ve dayanışmadan ibarettir.” şeklinde konuştu.
Zekat’ın miktarından cinsine, verilecek yerlerden ifa etme usulüne kadar her aşamasının Kur’an ve sünnet bütünlüğü içerisinde ayrıntılı bir şekilde ortaya konduğunu işaret eden Erbaş, zekat konusunda son derece hassas olunması gerektiğinin altını çizdi.
Erbaş, 8 milyara yakın dünya nüfusunun ötekileştirilmiş yarısına hayatın zindan edildiği bir çağa tanıklık ettiklerine dikkati çekerek, “İşgallerin, savaşların ve terör olaylarının kıskacında kalan milyonlarca insan, yaşamak için en temel gereksinimlerinden bile mahrum vaziyettedir. Oysa bu gezegen, mevcut nüfusundan kat kat fazlasını doyuracak kadar büyük bir doğal zenginliğe sahiptir. Yeter ki insanlar, paylaşmanın tadını bilsin.” dedi.
“Dünyanın doğal kaynakları azınlık bir kesimin ihtiraslarıyla fütursuzca heba edilmekte”
İnsanlığın, sömürge devletlerin merhametten yoksun, adaletten ve hakkaniyetten uzak politikalarının acı sonuçlarını yaşadığını kaydeden Erbaş, “Bir yanda yoksulluk, açlık, hastalık, savaş ve menfaat çekişmelerinin cenderesinde hayatta kalma mücadelesi verilirken diğer yanda dünyanın doğal kaynakları azınlık bir kesimin ihtiraslarıyla fütursuzca heba edilmektedir.” ifadelerini kullandı.
Erbaş, Dünyanın, İslam’ın sosyal adalet, merhamet ve paylaşma ahlakına muhtaç olduğunu belirterek, “Çünkü İslam ahlakında, hiçbir ayrım yapmaksızın, dinine, ırkına, coğrafyasına ve rengine bakmaksızın muhtaca ve mağdura yardım eli uzatmak bir erdem olarak görülmektedir. Öyleyse barış ve esenlik dini İslam’ın müntesiplerine düşen, bu ideali tüm yeryüzüne hakim kılmak için çalışmak; merhamet elçisi olmaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kongre, 20 Kasım’a kadar devam edecek.(İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.