Diyarbakır'da Aşura etkinliğine yoğun ilgi
Diyarbakır’da gerçekleşen Aşura etkinliğinde, yeryüzünde İslam ile barışık olmayan hiçbir sistemin adaleti ve saadeti tesis edemeyeceği vurgulandı.
Mustazaflar Cemiyeti tarafından Diyarbakır’da "Hz. Hüseyin ve Yarenlerini Anma ile Mücadelelerini Anlama, Aşura etkinliği" düzenlendi.
Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başlayan etkinlik, Diyarbakır Kültür ve Kongre Merkezinde yoğun katılımla gerçekleşti.
Kürtçe, Türkçe ilahi ve ezgilerin okunduğu etkinlikte sık sık tekbirler getirildi.
Türkçe bir konuşma yapan Özgür Kudüs Platformu Bölge Sözcüsü Sertaç Tekdal, Kerbela ve benzeri olayların tarihin dönüm noktası niteliğini taşıdığını ve destanla dolu olduğunu söyledi.
6-8 Ekim Kobani bahaneli saldırıları hatırlatan Tekdal, “Miladi olarak Kerbela’nın gerçekleşme tarihi 10 Ekim’dir. Miladi olarak 10 gün sonradır. Yine ona yakın tarih olarak 7 Ekim’de Kobani olaylarında şehit Yasin ve arkadaşlarının şahsında özdeşleşen bir mücadele, mazlumiyet ve kahramanlık destanı daha vardır. Yine Kerbela'da olduğu gibi ikisi bir aradadır. Ve 2 gün sonra yâd edeceğiz. Hatırlayacağımız, 2 Ekim’de gerçekleşen Selahaddin’i Eyyubi’nin fethi, Kudüs’ün özgürlüğüne kavuştuğu tarih 2 Ekim’dir. Bu olayda da bizler tarihi kayıtlardan şahitlik etmekteyiz ki, bir yandan haçlıların gerçekleştirdiği vahşi bir yüz vardır Kudüs’te, öte yandan Selahaddin’i Eyyubi’nin İslam’la getirdiği bir adalet ve bir saadet vardır. İkisinin bir arada olduğu olaydır.” dedi.
"Yeryüzünde hiçbir sistem eğer İslam ile barışık değilse adaleti ve saadeti tesis edemez"
İslam ile barışık olmayan hiçbir sistemin adaleti getiremeyeceğinin altını çizen Tekdal, şöyle konuştu:
“Kerbela Allah Resulünün vefatından, sadece takriben 50 yıl sonra gerçekleşmiş olan bir vahşettir. Allah Resulünün vefatından 50 yıl sonra İslam ümmeti nasıl bu hale geldi, vahşileşti. Allah Resulünün güzide torunu, nasıl bu vahşeti yapabilecek hale geldi. İslam’dan tamamen bir kopuş söz konusu. Hilafetin İslam’dan koparılmasıyla beraber zulüm ve adaletsizlik baş göstermeye başladı.
İslam’dan koparıldığı andan itibaren adı hilafet dahi olsa o bir zulüm ve vahşet aracına dönüşür. Yeryüzünde hiçbir sistem, ideoloji eğer İslam ile barışık değilse o adaleti ve saadeti tesis edemez. İslam’dan, Kur’an’dan koparıldığı andan itibaren hilafet, sonra saltanata dönüşecek bu zulme ve vahşete dönüşecek.”
"Hz. Hüseyin ve onun gibileri ümmetin uyanışı için feda olmuşlardır"
Tekdal, Hz. Hüseyin’in kıyamını değerli kılan basiret, anlayış ve olduğunu dile getirerek, ümmet ve mazlumlar için feda olduğunu söyledi.
İslam davası uğruna şehit olan bütün herkesin çıkar ve menfaat gözetmediğini, kendilerini ümmete feda ettiğine dikkat çeken Tekdal, şu ifadeleri kullandı:
“Bu kıyamı değerli kılan iki önemli hususiyet vardır. Biri, bu kıyamı gerçekleştirmiş olan imam Hüseyin’in, onun gibi kıyam eden tüm İslam önderlerinin hiçbir kişisel çıkar ve menfaati söz konusu değildir. Sadece ümmet ve uyanışı için kıyam etmişlerdir. İkincisi ise basiret ve anlayışla hareket etmişlerdir. Rastgele değil bilerek şuurla ve anlayışla bu kıyamı gerçekleştirmişlerdir.
Ama onları zamanında anlamak kolay olmamıştır. İnsanların ve halkın onları anlaması için feda olmaları gerekiyor. Böyle olmaları gerekiyor ki ancak ümmet böyle uyanabilmelidir. Bu durum bizim şehitlerimiz için de aynen geçerlidir. 6-7 Ekim’de şehit edilen kardeşlerimiz içinde aynı durum geçerlidir. Hiçbir kişisel çıkar menfaat taşımadan sadece ümmet için mazlum halk için hareket eden, hizmet eden kardeşlerimiz tamamen ümmet endişesiyle gerçekleştirilen bir faaliyet ve akabinde başlarına gelen vahşet ve şehadettir.
İmam Hüseyin, bu mücadeleyi verirken o kadar ümmet için bir feda olma hali söz konusu ki öyle bir durum hal söz konusu ki kendi ailesini, çocuğunu, yarenlerini feda etmeye hazır vaziyette. Öyle ki 6 aylık Ali Asgarı boğazından oklanacak şekilde kurban olacak ve Allah onu sunacaktır. İşte böyle bir fedakârlık ve kurban olma halidir.”
"İmam Hüseyin zayıf da olsa zalime karşı kıyam etmeyi öğretti"
Tekdal, son olarak “İmam Hüseyin bize şunu gösterdi ki zalimlerin güçlü olduğu bir durumda mazlum da, zayıf da olsa onlara karşı kıyam edebilmeliyiz. O bunu gerçekleştirdi zayıf ve güçsüz olmak kıyam etme konusunda bir engel değildir. İmam Hüseyin bunu yaptı. İzzet ve zillet tablolarını bize gösterdi. İmam Hüseyin bize bıraktığı miras ve mesaj, hayatın her zaman yaşamak olmadığını, bazen hayatın ve güzel ölümlerin hayatın ta kendisi olduğunu bize gösterdi.” şeklinde konuştu.
"İslam âleminin bugün perişan olmasının sebebi adalet ve hakkın olmayışıdır"
Ardından Kürtçe bir konuşma yapan İttihad'ül Ulema üyesi Molla Abdulkuddüs Yalçın, bugün İslam coğrafyasının bugün içinde bulunduğu acı duruma dikkat çekti.
İslam dünyasının bu derece ağır şartlarda olmasının tek nedeninin adaletsizlik olduğunu söyleyen Yalçın, adaletin kaybolmasıyla hayatın zehirlendiğini dile getirdi.
İnsan hırsının yeryüzünde büyük zulümlere neden olduğunu belirten Yalçın, “Bu ümmetin içerisinde, ümmetin evlatları, dünya hırsı için, hak halife Hz. Osman’a karşı ayaklandılar ve Kur’an’ın üzerine kanını döktüler. O günden beri bu ümmet önünü görememiştir. Hiçbir zaman da güzel bir şekilde yaşayamamıştır. Bela üstüne bela, musibet üstüne musibet gelmiştir. Sonrasında ağır hadiseler günbegün meydana gelmiştir. Bu, insanın dünya hırsını her şeyin önüne koymak istemesinin sonucudur. Hırsı, hakkın önüne koymasıdır. hakkı kendi şahsında görmesi, hakkı menfaatinde görmesidir.” dedi.
"Adalet kelimesi kısa ama bir hazinedir"
Adaletin özellikle yönetici ve idareciler için her şeyin başında gelmesi gerektiğine değinen Yalçın şöyle konuştu:
“Bundan dolayı hilafet makamı çok yüksek, çok nazik ve çok dikkat isteyen bir makamdır. Bundan dolayı Allah’tan çok korkanlar, hilafete talip olmamışlar. Olur ki adalet terazisini şaşarlar, Allah’a hesap veremezler diye. Nasıl ki meşhur adil halife Dicle kenarında bir koyunu, kurt kapsa korkuyorum ki Ömer’den sorulur demişse o derece korkmuşlardır.
Bundan dolayı hilafet makamına hiçbir zaman hırsla talip olmamışlardır. Eğer insan hırsla o makama talip olursa bilmeliyiz ki burada dünyevi hırs vardır. O da eğer olursa Allah muhafaza birçok şeye fitne karışacak. Bugün de İslam âleminin hali şahittir. O günden beri nasıl makam, saltanat hilafetin önüne geçti, bakıyoruz ki insan hırsı dünyevi anlamda arttı. Güzel elbiselerden tutun saray, konaklardan ve başka zenginliklere çalışmışlardır.”
Yalçın, özellikle yöneticilerin adaleti ayakta tutarak, yönetilenlere örnek olması ve hakkı sağlaması gerektiğini belirtti.
Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Malumdur ki reis, sultan, padişah bu hale düşerse raiyet de diğer insanların da fikri yavaş yavaş bozulacak. Nasıl ki demişler ki insan padişahının dini üzeredir. Hz. Hüseyin’in şehadetinden sonra saltanat nasıl önde tutulduysa, padişah zulmetti, artık herkes başkasına zulmetti. Kim güçlüyse zayıfa zulmetti. Her insan dünyaya meyletti, ahlak bozuldu, nasıl ki baş bozulduysa artık yavaş yavaş bu, İslam ümmetinin bütün fertlerine sirayet etti. Gün be gün bozulmaya doğru gitti.
Bu elbette ki İslam âleminin hepsi beraber bozulacak anlamına gelmez, ama bu bozulma İslam âleminin üzerine hâkim oldu. İyi insanlar esir oldu, mazlum oldu, muhacir oldu, Allah’ın davasını sürdürmek isteyen, kendi kardeşleri tarafından öldürüldüler. Malları talan edildi, zindanlara atıldı. Hatta çoğu zindanlarda bile belki ruhlarını teslim ettiler. Büyük âlimler, bu zulüm altında gittiler. Said bin Cübeyr gibi, imam Ebu Hanife gibi çok âlim Müslüman kişilerin zulmü altında, iddiası İslam olan reis ve sultanların zulmü altında canlarını verdiler.”
"Adaleti kendi kalbimizde yer edinmesek başımızdakilerden de adalet isteyemeyiz"
Yalçın, İslam dünyası ve Müslümanların bundan ders alması gerektiğine dikkat çekti.
İslam uğruna kıyam edenlerin en önde bir ışık olduğunu kaydeden Yalçın, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Bundan dolayı ders almalıyız, Hz. Hüseyin'in (r.anh) sevgisini gönlünde barındıran, onun yolunu sürdürmek isteyen ve onun için acı çekerse onun yolundan gitmesi gerekir. Onun yolunu kendi şahsında yürümesi lazım. İlk başta o adaleti, kendi kalbine yerleştirecek. Adaleti kendi kalbimizde yer edinmesek başımızdakilerden de adalet isteyemeyiz. İlk başta kendimiz adil olmalıyız. Allah, adaleti emrediyor.
Allah (c.c) bazı insanları ışık ve önder yapar. Belki bazıları dünyada önderlik ederler, siyasette emirlikte. Fakat imam Hüseyin gibileri dünya var olduğu sürece Müslümanların önünde bir ışık ve aydınlık olacaklardır. Müslüman onların hayatından ders ve ibret almalıdır.”
Yalçın, ardından dua ederek konuşmasını sonlandırdı.
Etkinliğe, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Vedat Turgut ve Bahattin Temel, Mustazaflar Cemiyeti Şube Başkanı Osman Aktaş ve birçok STK temsilcisi katıldı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.