Diyarbakır'ın fethinin 1383'üncü yıl dönümü coşkuyla kutlandı
639 yılında İslam orduları tarafından Diyarbakır'ın fethedilişinin 1383'üncü yıl dönümü münasebetiyle çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
Merkez Sur ilçesinde bulunan ve İslam ordularının Diyarbakır'a girdiği Hazreti Süleyman yerleşkesinde Sahabe-Der tarafından düzenlenen program, Ömer Akgül'ün Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Özlem Ajans sanatçılarının Diyarbakır'ın fethine ithafen seslendirdikleri ilahi ve ezgilerden sonra günün anlam ve önemine ilişkin konuşan Şehitler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik, fetih-işgal kavramları arasındaki farkı açıklayarak dünyanın farklı coğrafyalarında İslam orduları tarafından fethedilen toprakların kavuştuğu huzur ortamı ile İslam düşmanlarının işgalleri sonrası yaşanan mağduriyetlerden örnekler verdi.
Ömer Çelik
"İslam orduları bir beldeyi fethettiği zaman orada maddi ve manevi kalkınmayı esas alır"
Diyarbakır’ın fethini anlatmadan önce fetih ile işgal arasındaki farkın bilinmesi gerektiğinin altını çizen Çelik, "Fethin gayesinde 'Resulüm! Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman, insanların Allah’ın dinîne akın akın girdiğini gördüğün zaman, artık Rabbini övgülerle yücelterek tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile! Çünkü O, tövbeleri çokça kabul edendir' ayet-i kerimesi yatar. Dolayısıyla İslam bir yeri fethettiği zaman orada 2 şeyi göz önünde bulundurur. Birincisi hem kendi askerlerinin az bir zayiatla fethetmesi hem de fethedeceği bölgedeki gerek askeri gerekse sivil kayıpların en asgari düzeyde olmasına dikkat eder. Nitekim Peygamberimizin 10 yıl süren Medine hayatında yaklaşık 17 gazve ve 55 seriye olmak üzere meydana gelen 72 farklı savaşta Müslümanlardan şehid olanların sayısı 316 ila 330 arasında olması ve düşmanlardan da ölenlerin sayısının bin 200 olması bunu açıkça gösteriyor." dedi.
Çelik, "İkincisi, İslam bir beldeyi fethettiği zaman o beldede maddi ve manevi kalkınmayı esas alır. Bundan dolayıdır ki Dımaşk ve Şam Bölgesi fethedildikten sonra imar ve kalkınma açısından çok daha iyiydi. Kudüs, fethedildikten sonrası önceki halinden çok daha iyiydi. İstanbul fethedildikten sonra çok daha iyiydi ki önceki hali birkaç surun içerisinde hapsolunmuş iken çok kısa bir zaman da metropol haline dönüştü. Hakeza Diyarbakır’da gerek ticaret, ahlaki, tarihi ve gerek sanatsal olarak zirveleri görmüştü." ifadelerini kullandı.
"İslam'ın varlığını kabul etmeyenler yıllarca Müslümanlara iftiralar attılar"
İşgali 'bir yeri tahrip etmek, yok etmek, tarihinden, dininden uzaklaştırmak' olarak tanımlayan Çelik, "Bunu Haçlıların tarihinden ve şu içinde yaşadığımız dönemden çok iyi anlıyoruz. Haçlılar, işgal ettikleri İslam beldelerinde kadın, çocuk ve yaşlı demeden önüne gelen herkesi katletmişlerdir. İspanya, Müslümanlar tarafından fethedildiğinde karanlık bir çağdayken 400-500 yıl süren İslam hakimiyetinde gerek sanatta gerek edebiyatta, felsefede bütün Avrupa’ya yön veriyordu. Endülüs Haçlıların eline geçtikten bir yıl gibi bir zaman geçtikten sonra Müslümanları dinlerini değiştirmeleri için çarmıha gerip canlı canlı yakıyorlardı." şeklinde konuştu.
Son 30 yılın içerisine bakıldığında Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve Hollanda’nın yapmış olduğu katliamların halen tazeliğini koruduğunu belirterek Irak işgal edildiğinde sadece 500 bin çocuğun katledildiğine dikkat çekti.
İslam ordularının Diyarbakır kapılarına dayanmadan önce Diyarbakır’da Sasani ve Bizans gibi 2 süper gücün olduğunu söyleyen Çelik, "Müslümanların buraya hakimiyetini sindiremeyen insanlar kendi haklarını tekrar bir Bizans’ın uşağı etme ve Bizans’ın kültürüne yamama ya da Yunan kültürüne yamamak için elinden gelen her şeyi yaptılar. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethini kötü göstermek, onunla ya da fetihle alay etmek işgalin bir neticesidir. Bin yıllık kültürün ve tarihin bir gecede harf İnkılabı ile özel bir topluluğun bir anda cahil olması kendi kültürünü uygulayanlara ceza vermesi, camilerin ahıra çevrilmesi bu karşı işgalin bir neticesidir." diye belirtti.
"Kendi tarihinizden habersiz olursak bizi bekleyen çok ciddi tehlikeler var"
Çelik, "Diyarbakır için de aynı şey söz konusudur. Kendi putperestliklerine veya ateşperestinkilerine özlem duyanlar Diyarbakır'ın fethini, sahabelerini ve İslam'ın kutsallarını halkın gözünde küçük düşürmeye, iftira ve yalanlarla insanları kandırmaya çalıştılar. 'Arap orduları Diyarbakır'a girdiklerinde 100 binden fazla kürdü öldürdü, kadınların saçlarını kesip köle pazarlarında sattı, Arapça konuşmayanların dillerini kesti' şeklinde iftiralarla maalesef gençlerimizi inandırdılar." dedi.
Atılan iftiraları nüfus kayıt oranları ile yalanlayan Çelik, Müslümanların bu tür yalan ve iftiralara inanmaması için tarihine sahip çıkması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Oysa bugün Osmanlı nüfus kayıtlarına baktığımızda 1870-1871 yıllarda Diyarbakır'ın nüfusu 21 bin 850, bir kısım batılı kayıtlarında ise 40-50 bin gösteriliyor. 21 bin 850 olan nüfusun 11 bin 550’sini Ermeni, Ermeni Ortodoks, Rum, Rum Ortodoks, Süryaniler, Kenaniler ve Yahudiler oluşturuyor. Bu nasıl bir katliam, nasıl bir zorla din değiştirmedir ki fetihten bin 150 sene sonra bile şehrimizdeki gayrimüslimlerin sayısı Müslümanlardan daha fazla oluyor. Bizler kendi tarihinizden habersiz olursak bizi bekleyen çok ciddi tehlikeler var. Bizler ya İslam’ın ağırlığını omuzlarımıza yükleriz ya da fırsat ellerinde geçtiklerinde bize Endülüs’ü yaşatırlar. 6-8 Ekim olaylarında azıcık bir fırsat ellerine geçtiklerinde yaptıkları vahşet Endülüs’ten az değildi. Bugün bile bazı Kürt bölgelerinde Kürt çocuklarını İngilizlere ve Amerikalılara askere edip onların uğruna öldürdükleri gibi."
Konuşmanın ardından Özlem Ajans sanatçılarının tekrardan sahne aldığı program Ercan Şenol'un yaptığı dua ile sona erdi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.