Doğu Türkistanlı kadınların yürek burkan hikâyeleri
Komünist Çin zulmü altında inleyen ve adeta yok olmayla yüz yüze kalan Doğu Türkistanlı kadınlar, ülkelerinde yaşanan sıkıntıların dünya kamuoyunda duyulmasını istiyorlar.
Uluslararası hukukun hiçe sayıldığı, on binlerce insanın cezaevlerinde, kamplarda yaşam mücadelesi verdiği ve İslam’la şereflenen ilk Türk devleti olma özeliği taşıyan Doğu Türkistan’da yaşanan onca zulme rağmen sessiz çığlıklarını kimse duymuyor. Çin’in ülkeyi işgal ettikten sonra yaptığı asimilasyon politikaları, nükleer denemeler, nüfus transferi, ekolojik dengeyi bozma, insanların din ve inanç hürriyetlerini kısıtlama hatta yok etmesiyle sonuçlandığı ve çocukların ailelerinden zorla alınarak komünist bireyler olarak yetiştirildiği mazlum coğrafya, İslam ülkelerinden kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyor
Eşleri ve akrabalarından birçoğunun zindanlarda olduğu ve tek başlarına kadın halleriyle çalışarak çocuklarını okutmak zorunda kalan doğu Türkistanlı kadınlar, ülkelerinde yaşananların dünya kamuoyunda duyulmasını istiyorlar.
Ümmetin en mazlum coğrafyalarından olan ve adeta 35 milyonluk açık hava hapishanesi olan Doğu Türkistan, Komünist Çin zulmü altında bin bir sıkıntıyla birlikte yaşam mücadelesi veriyor. Eşleri Çin zindanlarında olup kendilerinden uzun zamandır haber alamayan Doğu Türkistan’ın mağdur kadınları yaşadıkları sıkıntıları İLKHA’ya anlattılar.
“Akrabalarımızın hayatta olup olmadıkları hakkında bilgimiz yok”
Doğu Türkistan’da yaşanan sıkıntılar sebebiyle çocuklarıyla birlikte önce Mısır’a, ardından Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Bahar Gül Amat, Mısır’da yaşanan darbeden sonra Çin ve Mısır'ın ortak kararıyla kendilerinin tekrar Çin'e götürülmek istendiğini söyledi.
Amat, “Darbeden sonra Çin ve Mısır ortak karar alarak bizi tekrar Çine götürmek istediler. Bundan dolayı birçok Uygur anında başka ülkelere kaçmak zorunda kaldılar. Kaçabilenler Türkiye’ye sığındı, kaçamayanlar da yakalanarak tekrar Çine götürüldü. Gidenlerden hala bir haber alamıyoruz. Geldiğimden beri akrabalarımdan haber alamadım. Bir yıl önce erkek kardeşimin zindana atıldığını ve 30 yaşındaki oğlumun da kampa götürüldüğünü duydum. Fakat bunların sağ mı, ölü mü oldukları hakkında bir bilgimiz yok,” dedi.
“Çinliler Uygurlara insanın aklına gelmeyen zulümler yapıyorlar”
“Amacımız elimizden geldiğince oradaki kardeşlerimize sahip çıkmak ve orada yaşananları dünyaya duyurmaktır” diyen Amat, şu ifadelere yer verdi;
“Çinliler Uygurlara insanın aklına gelmeyen zulümler yapıyorlar ama Çin bu zulmün üstünü örtmek, bizi yok etmek istiyor. Dünyadaki herkesi orada zulüm olmadığına inandırmak ve bizi yalancı çıkarmak istiyor. Bizim yaşadıklarımızı bir Allah (Celle Celalüh) bilir. Bizim tek amacımız, elimizden geldiğince oradaki kardeşlerimize sahip çıkmak ve orada yaşananları dünyaya duyurmaktır. Bizim yazımızı da dilimizi de yasakladılar. Domuz eti yediriyorlar, kimse çocuğuna sahip çıkamıyor. Kızlarımızı, Çinli erkeklerle evlendiriyorlar. Mahrem olmayan Çinlileri evlerine yerleştirerek beraber yaşamaya mecbur bırakıyorlar. Kimse buna ses çıkaramıyor. Biz, orada olanların hepsini gayet iyi biliyoruz. Türkiye bize sahip çıkıp sesimizi duyurmaya, bize yardımcı olmaya çalışıyor. Allah’ın (Celle Celalüh) izniyle son nefesimize kadar mücadelemize devam edeceğiz. Allah (Celle Celalüh) hepinizden razı olsun.”
“Kamplardan çıkanlar bir süre sonra ölüyorlar”
1,5 yıldır eşinden haber alamayan Kamber Nisa Raşit ise yaşadığı sıkıntıları şu şekilde ifade etti;
“4 çocuğum ve eşimle birlikte Mısır’a gittik. Eşim bir ay kalıp Doğu Türkistan’a geri gidiyordu. Eşime aileni getir diye baskı yapıyorlardı. Son gidişinde cezaevine attılar ve 1,5 yıldır haber alamadım. Eşim tutuklanınca çocuklarımla birlikte Türkiye’ye geldik. Burada 4 çocuğumla birlikte yaşıyorum. Akrabalarımdan 10 kişinin cezaevine atıldığını duydum. 21 yaşındaki yeğenimin telefonunda İslam’ı hatırlatan fotoğraflar buldukları için 10 yıl hapse mahkûm etmişler. Bu tür sebeplerden dolayı birçok kişiyi cezaevine atılmışlar. Kamp dedikleri yerlerde tuttukları insanlardan bir süre sonra bıraktıkları oluyor ama ne hikmetse kısa süre sonra ölüyorlar. Artık orada ne yapıyorlar, onlara ne yediriyorlar, ne şekilde bir zulüm yapıyorlar kimse bilmiyor”
“2 yıldır anne ve babamdan haber alamıyorum”
4 yıl önce anne ve babasıyla birlikte Türkiye’ye gelen ve asıl amaçlarının eğitimlerine burada devam etmek olduğunu söyleyen Melikezad Osman, 2 yıldır anne ve babasından haber alamadığını belirtti.
Osman, “Annem ve babamın yaşları büyük olduğu için burada kalmak yerine memleketlerinde kalmayı tercih ediyorlardı. Bayramlarda Türkiye’ye gelerek 1 ay kalıp gidiyorlardı. Annemde şeker hastalığı vardı. Son olarak 2016 yılının kurban bayramında sonra gittiler ve orada annemin hastalığı ağırlaşınca hastaneye yatırmak zorunda kaldılar. Çin polisi bir sabah hastaneye gelerek babama, ‘sana soracaklarımız var’ diyerek alıp götürmüşler. Annem de biz meraklanmayalım diye birkaç gün durumu bize söylememiş, sonra bizi internet aracılığıyla arayarak durumu söyledi. Biz de anneme, yaşlı adama bir şey yapmazlar, hem suçu da yok bırakırlar, diyerek moral vermeye çalışıyorduk.” dedi.
“Yaptıkları zulümleri gizlemek istiyorlar”
3 ay boyunca babasından haber alamayınca annesinin polise giderek babasının ne durumda olduğunu fakat ‘Kocanla ilgili hiçbir şey soramazsın! Diyerek kocasıyla ilgili kimseye bir şey anlatmaması gerektiğini söyleyerek annesini geri yolladıklarını söyleyen Osman, son olarak şunları kaydetti;
“Bir süre sonra 10 kişilik silahlı bir grup asker annemin tek başına yaşadığı eve giderek arama yapmışlar. Sonra kendilerinden izinsiz hiç kimseyle telefonla dahi konuşmaması gerektiğini ve her şeyi kendilerine haber vermesini istemişler. Babamın götürülmesinin ardından geçen 4 ay süre sonunda annemi telefonla arayarak kocasının hapiste olduğunu ve avukat tutmak isterse tutması gerektiğini söylemişler. Babamın Türkiye’ye eğitimimiz için gönderdiği paradan dolayı tutuklandığını öğrendik. Bir süre sonra iletişimimiz kesildi. Ne telefonla ne internetle onlara ulaşamıyorum. 2 yıldır annemin ne durumda olduğunu, babamın hapisten çıkıp çıkmadığını bilmiyorum. 4 çocuğu olan bir ablam da orada ve onların kanunlarına göre 2 çocuktan fazlası yasak olduğu için 2 çocuktan fazla çocuğu olan ailelerden çocuklarını zorla alarak yetimhanelere götürüp istedikleri şekilde yetiştiriyorlar. Ablamın da 2 çocuğunu elinden almışlar. Elimizden gelen sadece dua etmek, çinin yaptığı ve örtbas ettiği zulümlerini dünyaya duyurmaktır. İnşallah rabbimizin yardımıyla amacımıza ulaşırız. Başta Türkiye halkı olmak üzere bize yardım eden herkese teşekkür ederiz”
“Tek başıma çalışarak 7 çocuğumu okutmaya çalışıyorum”
5 yıl önce 7 çocuğuyla birlikte Türkiye’ye gelen ve sürekli Türkiye’de yaşayan Rozan Nisa Tarup, maruz kaldığı sıkıntılarını şu şekilde aktardı;
“Önceleri eşim bizi görmek için Türkiye’ye gelerek 15-20 gün kalıyordu. 2017 yılının 4’üncü ayından itibaren haber alamıyoruz. Eşimin arkadaşlarından tutuklandığını duydum. 3 ay tutuklu kaldıktan sonra bırakmışlardı. Bir ay sonra tekrar tutuklamışlar. Eltimden aldığım bilgiye göre eşimi, kardeşleri ve ablalarını da tutuklamışlar. Sonrasında kimseden haber alamadım. Burada 7 çocuğum ve kayınvalidemle birlikte yaşıyorum. Kaynanam hem yaşlı hem de hasta durumda. 7 çocuğumu tek başıma çalışarak okutmaya ve iyi niyetli insanların yardımlarıyla yaşamaya çalışıyorum. Çinliler kimseyi tutuklamadıklarını söylüyor ama madem öyle neden akrabalarımızdan haber alamıyoruz? Çocuklarım her zaman anne babamız nerede? Biz onu çok özledik, diyerek ağlıyorlar. Onlara hiçbir şey diyemiyorum. Bazen anne babamız öldü mü diyorlar. İnşallah gelir diyorum ve başka hiçbir şey diyemiyorum.” (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.