Veysi DEMİR

Veysi DEMİR

Emaneti ehline veriyor muyuz?

Emaneti ehline veriyor muyuz?

İslam’ın temel prensiplerinden biri de emanettir. Fert ve toplum huzurunun temel esaslarından biri olan emanet, insanın güvenilir olması, kendisine herhangi bir şeyin korkusuzca teslim edilip, geri alınabilmesi demektir.

Emanet çok çeşitlidir ancak biz, toplumumuzun önemli sorun ve eksikliklerinden biri olan ‘Emaneti ehline vermek’ konusunu ele alacağız.

Ahzab 72’de Rabbimiz, emanetin, göklerin, yerin ve dağların çekemeyeceği kadar ağır ve önemli olduğunu belirtmektedir. İnsana yüklenen bu emanet, dini vazifelerle ilgili olan sorumluluktur. İslam alimlerinin çoğu, yukarıdaki ayette geçen “emaneti” dini vazifelerin tamamı, yani insanın yükümlü olduğu tüm emir ve nehiyler olarak değerlendirmişlerdir.
Kur’an’da, “Şüphesiz ki Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emrediyor.” -Nisa:58- buyrulmaktadır. Bazı alimler, bu ayetin özellikle yöneticiler ve hâkimler hakkında indiğini söylemişlerdir.

Tefsir ve hadis kitaplarında bu âyetin inzal sebebi şöyle anlatılır: Peygamberimiz (S.A.V.), Mekke’yi fethettiğinde, Kâbe’nin anahtarlarını müşrik olan Osman b. Talha’dan almak ister. Amcası Abbas da anahtarların kendisine verilmesini ister. Bunun üzerine bu âyet nazil olur ve Osman b.Talha, bu adaleti görünce Müslüman olur. -Müslim, Hac 390-

Her işin başına ehli olanı getirmek Müslümanların toplum ve devlet işlerinin her kademesinde geçerli ve her devirde cari olan bir emirdir.

Peygamber Efendimiz, rastgele kişileri işbaşına getirmemiş, işbaşına getireceği kişilerde, takvayla birlikte liyakat ve ehliyet vasfını aramış ve şöyle buyurmuştur: “Müslümanların bir işine bakan kimse, o işi daha iyi yapacak biri varken bir başkasına verirse Allah’a, Resûlü’ne ve müminlere hıyanet eder.”

Hz.Ömer de “Müslümanların başında bulunan kişi, dostluk veya akrabalık hatırına bir adamı bir işin başına getirirse Allah’a, Resûlüne ve Müslümanlara hıyanet etmiş olur.” demiştir.

O halde Müslüman devlet ve cemaat yöneticileri, bir işin başına en uygun kişiyi bulup getirmeleri, dostluk, ahbaplık, akrabalık vb. ayırımlar yapmamalıdırlar.

Müslümanlar, insanlar arasında hüküm verme görevini üstlendiğinde, adaletle hükmetmekle yükümlüdürler. Adaletin ayırımsız ve kayırmasız uygulamasını insanlık sadece Müslümanların egemenlik dönemlerinde, insanlığa önderlik ettiği yerlerde ve zamanlarda görebilmiştir. 

İşi ehline verme, aslında bir basiret ve feraset işidir. Kâinatın iftihar tablosu, her hususta olduğu gibi bu hususta da zirvedeydi. O, yanına en sadık dost olarak Hazreti Ebû Bekir'i seçerken de, Habeşistan'a gönderdiği heyetin başına Cafer b. Ebi Tâlib'i seçerken de, Medine'ye ilk mürşid olarak Mus'ab b. Umeyr'i gönderirken de, hicretinde yatağına Hz.Ali'yi bırakırken de, harp meydanında elinde kılıçlaşan sopayı Ebu Dücâne'ye verirken de, Kureyşli müşriklerle Yahudilerin ittifakını bozma misyonunu Nuaym b. Mesut'a verirken de, başkasını değil Hz.Huzeyfe'yi sırdaş edinirken de, Mekke'de istihbarat yapmak üzere Hz.Abbas'ı bırakırken de ve mali mevzularda Erkam b. Ebî Erkam'ı seçerken de hep isabet etmiştir. Her birini kabiliyetlerine göre görevlendirmiş. Hepsi de işin ehli olarak ellerinden geleni yapmış ve misyonlarını hakkıyla eda etmişlerdir... -A.Halim Seçkin: Doğruhaber Gazetesi-

İslam’da toplumsal hayatın temelini geniş kapsam ve bütün anlamları ile emanet nasıl oluşturuyorsa, egemenliğin-hükümranlığın temelini de adalet oluşturur.

Bir işyerinde çalıştıracağımız bir yönetici veya işin herhangi bir kademesinde görevlendireceğimiz bir kişinin, işin ehli olup olmadığına dikkat ettiğimiz gibi, halk olarak başımıza yönetici seçtiğimizde 'ehliyet' ve 'adalet' ilkelerine dikkat ediyor muyuz? Yine hizmet amaçlı kurulan STK ve cemaatlerde de aynı itina ile dikkat ediyor muyuz acaba?

Şahsi ihtirasları ve çıkarları uğruna ümmeti ve Müslüman cemaatleri farklı kesim ve hiziplere ayıranları, ehil olmayan kişileri, 'sırf sevdikleri ve sözlerini dinliyorlar' diye iş başına getirenlerin vay haline!

“İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır.” -Buharî, İlim 2-

“Dört şey sende varsa artık dünyadan kaybettiklerine üzülme: Emaneti korumak, doğru söylemek, güzel ahlâk ve helal rızık.” -Ahmed b. Hanbel-

ALLAH(CC) bizleri hakkıyla iman eden ve emanete sadık kullarından eylesin... Wesselam...

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi DEMİR Arşivi