"Esed'e söz verenler sözlerini tuttu"
Suriye'de kan, gözyaşı ve yıkım günden güne büyüyerek devam ediyor. Her akşam ana haber bültenlerinde rakamlardan takip ettiğimiz dram 5 yıldır bitmedi; yakın zamanda da bitecek gibi görünmüyor. İran, Hizbullah ve son olarak Rusya'nın müdahalesiyle bölgedeki savaşın daha çetin bir hale geldiği yorumları yapılırken, Şam Alimler Birliği Başkanı Üsame El-Rıfai, Suriye'deki karmaşık fotoğrafa ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bir süredir yaşadığı İstanbul'da görüştüğümüz Üsame El-Rıfai, 5 yıl önce başlayan devrimin gerçekleşeceğinden çok umutlu: "Bu savaş on yıllar sürse de, onlar kesinlikle özgürlük davalarından vazgeçmeyecekler. Kan akmaya devam etse de bu halk, özgürlük istiyor, başka bir şey değil."
İran ile Rusya'nın kontrolü kaybeden Esed'i korumak için Suriye'de din ve mezhep savaşı verdiğini kaydeden El-Rıfai, bu durumun ülkedeki tabloyu artık daha da netleştirdiğine vurgu yaparak, "Suriye'de Esed rejimine destek verenler, İran, Hizbullah ve bazı milisler, Esed'in isteklerine karşı son derece sadık kaldılar ve rejime verdikleri sadakat sözünü yerine getirdiler. İran, en başından beri rejimi desteklediğini açıkladı ve bunun için elinden geleni yaptı. İran'ın gücünün bittiği noktada, Hizbullah devreye girdi, onun bittiği noktada ise Rusya" dedi.
El-Rıfai'nin Suriye'deki terör örgütlerine ilişkin yorumu ise çok net: "Uluslararası toplumun ortak olduğu terörden bahsetmek istiyorum sadece. DAEŞ, PKK ve PYD'nin bir farkı yok, hepsi birbirinin aynısı, hepsi terör örgütü. Bunlar uluslararası toplumdan besleniyorlar. Bu sayede varlar."
Şam Alimler Birliği Başkanı Üsame El-Rıfai ile yaptığımız söyleşi şöyle:
Suriye'de şu anda durum nedir? Sizin gözlemleriniz, aldığınız bilgiler... Beş yıldır bir mücadele var orada, siviller katlediliyor.
Suriye halkı, 5 yıl önce, ülkeyi hali hazırda yöneten rejimden “özgürlük" hakkını istemek üzere yola çıktı. Bu birkaç yıllık bir istek değildi, 1963'den bu yana devam eden haklı bir gerekçeydi. Suriye halkı 50 yıllık hakkını aramak için, özgürlük ve şeref uğruna bu devrimi gerçekleştirmek istedi. Ve bu düşünce ile yola çıktıklarında, ellerinde ne bir taş ne bir sopa ne de silah vardı. Barışçıl bir şekilde, elleri ve yürekleriyle çıktıkları bu yolda, rejimin tepkisi çok sert oldu. Daha ilk anda dahi rejim en sert şekilde cevap verdi ve kan gövdeyi o zaman da götürmeye başladı. Hatta bir keresinde, Ramazan ayının 27'inci gecesinde, Kadir Gecesi'nde bizim içinde bulunduğumuz bir camiye de saldırdılar. O gece 3 genç katledildi, onlarca kişi de yaralandı. Dolayısıyla, temiz niyetlerle sokağa dökülen halk, hiç hak etmediği bir tepki ile karşılaştı ve binlerce insan katledildi.
YILLAR SÜRSE DE VAZGEÇMEYECEKLER
Beş yıl önce devrim yapmak için yola çıkan insanlar, hala o günkü inancını taşıyor mu?
Devrimciler ya da muhaliflerin elindeki imkan, gerçekten çok sınırlı. Ve bugün Suriye halkına baktığımızda, rejimle savaşan gençlerin sahip olduğu imkanlara baktığımız zaman, onların darda olduğunu görürsünüz ancak, içlerindeki inanç asla bitmiş değil. Bu Allah'ın bir lütfudur. Bu savaş on yıllar sürse de, onlar kesinlikle özgürlük davalarından vazgeçmeyecekler. Kan akmaya devam etse de bu halk, özgürlük istiyor, başka bir şey değil.
DAEŞ ile ESED İSTİHBARATI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE
Suriye'de Esed'e karşı savaşan onlarca cephe var… Fakat birlik olamamaları çok tartışıldı. Muhaliflerin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye'de savaşan onlarca grup var, şüphesiz. Ancak şunu ayırt etmek zorundayız… Emirleri bazı ülkelerden alan ve tek işleri Müslümanları tekfir etmek olan radikal terör grubu DAEŞ ve ona bağlı gruplarla gerçek muhalifleri birbirine karıştırmayalım. Bu terör örgütleri zaten, Esed'in istihbarat birimleri ile ciddi bir iletişim içindeler. Onların özgürlükle falan işi yok. Geçtiğimiz haftalarda Riyad'da gerçekleştirilen zirvede, muhaliflerle ilgili bir anlaşma imzalandı ve burada, muhaliflerin tek çatı altında birleştirilmesi kararlaştırıldı. Bunu biz güzel bir adım olarak değerlendiriyoruz.
"ESED'E DESTEK VERENLER" SÖZLERİNDE SADIK KALDI!
Suriye'de, DAEŞ var, PKK'nın uzantısı PYD var. DAEŞ muhaliflerle savaşıyor, ABD Esed'le savaşıyormuş gibi görünüyor ancak, Türkiye'deki PKK'nın kolu olan Kürt gruplarına yardımı da esirgemiyor. Rusya var, İran var, Hizbullah var. Bu karmaşık tabloyu nasıl özetliyorsunuz?
Bu tablo önceden daha da karmaşıktı. Ancak artık çok daha netleşti. Suriye'de Esed rejimine destek verenler, İran, Hizbullah ve bazı milisler, Esed'in isteklerine karşı son derece sadık kaldılar ve rejime verdikleri sadakat sözünü yerine getirdiler. İran, en başından beri rejimi desteklediğini açıkladı ve bunun için elinden geleni yaptı. İran'ın gücünün bittiği noktada, Hizbullah devreye girdi, onun bittiği noktada ise Rusya. Rusya ise Suriye'de ciddi bir savaş suçu işledi. Girdiği ilk günden bu yana terörle mücadele edeceğini iddia eden Rusya, DAEŞ'i yüzde 3 oranında vurdu. Onun dışında tamamen muhalifleri ve sivilleri katletti. Esed'i korumaya söz veren bu ülkeler, sözlerinden hiç geri adım atmadılar.
RUSYA KİLİSEDEN ONAY ALIP KATLİAMA BAŞLADI
Peki Suriye halkına söz verenler..
İran, Hizbullah ve Rusya'nın Esed'e bağlı olduğu kadar halka bağlı olmadılar. Onların söyledikleri hep değişti, Suriye halkının menfaatlerini gözeteceklerine söz verdiler ancak bunu gerçekleştirmediler. En başından beri Suriye halkına destek veren sadece üç ülke var: Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan.
Peki Rusya.. Tek amaçları Akdeniz'deki büyük müttefikleri Esed'i korumak mı?
Rusya'nın bugün yaptıklarına bakarsanız, Suriye'de bugün tam olarak din savaşları yürütülüyor. George Bush ABD Başkanı iken, “Haçlı Seferleri" başladı dedi. Beyaz Saray Bush adına özür diledi ancak, daha sonra bunun ta Haçlı Seferleri'nden kalma bir kampanya olduğu ortaya çıktı. Neticede bu bir din savaşıdır ve Rusya, Rus Ortodoks Kilisesi'nden onay aldıktan sonra Suriye'de katliama başladı.
RUSYA GERİ ÇEKİLSE ESED KOLTUĞUNDA KALAMAZ
Rusya Suriye'ye girmeseydi, Esed düşer miydi?
Suriye rejimi bitmek üzereyken, İran milisleri onu kurtardı. Sonra Hizbullah milisleri destek verdi ancak o da yetersiz kaldı. Sonra Rusya geldi. Esed'in son umudu olarak. Rusya Suriye'ye müdahale etmeseydi ya da Rusya şuan geri çekilse, Beşşar Esed'in kalması mümkün değil. Rusya'nın terörle mücadele için Suriye'ye girdiği sadece bir yalan. Rusya'nın tek amacı, Esed'i korumak.
Suriye'de kan, gözyaşı ve yıkım günden güne büyüyerek devam ediyor. Her akşam ana haber bültenlerinde rakamlardan takip ettiğimiz dram 5 yıldır bitmedi; yakın zamanda da bitecek gibi görünmüyor. İran, Hizbullah ve son olarak Rusya'nın müdahalesiyle bölgedeki savaşın daha çetin bir hale geldiği yorumları yapılırken, Şam Alimler Birliği Başkanı Üsame El-Rıfai, Suriye'deki karmaşık fotoğrafa ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bir süredir yaşadığı İstanbul'da görüştüğümüz Üsame El-Rıfai, 5 yıl önce başlayan devrimin gerçekleşeceğinden çok umutlu: "Bu savaş on yıllar sürse de, onlar kesinlikle özgürlük davalarından vazgeçmeyecekler. Kan akmaya devam etse de bu halk, özgürlük istiyor, başka bir şey değil."
İran ile Rusya'nın kontrolü kaybeden Esed'i korumak için Suriye'de din ve mezhep savaşı verdiğini kaydeden El-Rıfai, bu durumun ülkedeki tabloyu artık daha da netleştirdiğine vurgu yaparak, "Suriye'de Esed rejimine destek verenler, İran, Hizbullah ve bazı milisler, Esed'in isteklerine karşı son derece sadık kaldılar ve rejime verdikleri sadakat sözünü yerine getirdiler. İran, en başından beri rejimi desteklediğini açıkladı ve bunun için elinden geleni yaptı. İran'ın gücünün bittiği noktada, Hizbullah devreye girdi, onun bittiği noktada ise Rusya" dedi.
El-Rıfai'nin Suriye'deki terör örgütlerine ilişkin yorumu ise çok net: "Uluslararası toplumun ortak olduğu terörden bahsetmek istiyorum sadece. DAEŞ, PKK ve PYD'nin bir farkı yok, hepsi birbirinin aynısı, hepsi terör örgütü. Bunlar uluslararası toplumdan besleniyorlar. Bu sayede varlar."
Şam Alimler Birliği Başkanı Üsame El-Rıfai ile yaptığımız söyleşi şöyle:
Suriye'de şu anda durum nedir? Sizin gözlemleriniz, aldığınız bilgiler... Beş yıldır bir mücadele var orada, siviller katlediliyor.
Suriye halkı, 5 yıl önce, ülkeyi hali hazırda yöneten rejimden “özgürlük" hakkını istemek üzere yola çıktı. Bu birkaç yıllık bir istek değildi, 1963'den bu yana devam eden haklı bir gerekçeydi. Suriye halkı 50 yıllık hakkını aramak için, özgürlük ve şeref uğruna bu devrimi gerçekleştirmek istedi. Ve bu düşünce ile yola çıktıklarında, ellerinde ne bir taş ne bir sopa ne de silah vardı. Barışçıl bir şekilde, elleri ve yürekleriyle çıktıkları bu yolda, rejimin tepkisi çok sert oldu. Daha ilk anda dahi rejim en sert şekilde cevap verdi ve kan gövdeyi o zaman da götürmeye başladı. Hatta bir keresinde, Ramazan ayının 27'inci gecesinde, Kadir Gecesi'nde bizim içinde bulunduğumuz bir camiye de saldırdılar. O gece 3 genç katledildi, onlarca kişi de yaralandı. Dolayısıyla, temiz niyetlerle sokağa dökülen halk, hiç hak etmediği bir tepki ile karşılaştı ve binlerce insan katledildi.
YILLAR SÜRSE DE VAZGEÇMEYECEKLER
Beş yıl önce devrim yapmak için yola çıkan insanlar, hala o günkü inancını taşıyor mu?
Devrimciler ya da muhaliflerin elindeki imkan, gerçekten çok sınırlı. Ve bugün Suriye halkına baktığımızda, rejimle savaşan gençlerin sahip olduğu imkanlara baktığımız zaman, onların darda olduğunu görürsünüz ancak, içlerindeki inanç asla bitmiş değil. Bu Allah'ın bir lütfudur. Bu savaş on yıllar sürse de, onlar kesinlikle özgürlük davalarından vazgeçmeyecekler. Kan akmaya devam etse de bu halk, özgürlük istiyor, başka bir şey değil.
DAEŞ ile ESED İSTİHBARATI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE
Suriye'de Esed'e karşı savaşan onlarca cephe var… Fakat birlik olamamaları çok tartışıldı. Muhaliflerin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye'de savaşan onlarca grup var, şüphesiz. Ancak şunu ayırt etmek zorundayız… Emirleri bazı ülkelerden alan ve tek işleri Müslümanları tekfir etmek olan radikal terör grubu DAEŞ ve ona bağlı gruplarla gerçek muhalifleri birbirine karıştırmayalım. Bu terör örgütleri zaten, Esed'in istihbarat birimleri ile ciddi bir iletişim içindeler. Onların özgürlükle falan işi yok. Geçtiğimiz haftalarda Riyad'da gerçekleştirilen zirvede, muhaliflerle ilgili bir anlaşma imzalandı ve burada, muhaliflerin tek çatı altında birleştirilmesi kararlaştırıldı. Bunu biz güzel bir adım olarak değerlendiriyoruz.
Şam Alimler Birliği Başkanı Üsame El-Rıfai, Yeni Şafak İnternet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik ve Yeni Şafak Arapça'nın Şefi Kübra Türk'ün sorularını yanıtladı.
"ESED'E DESTEK VERENLER" SÖZLERİNDE SADIK KALDI!
Suriye'de, DAEŞ var, PKK'nın uzantısı PYD var. DAEŞ muhaliflerle savaşıyor, ABD Esed'le savaşıyormuş gibi görünüyor ancak, Türkiye'deki PKK'nın kolu olan Kürt gruplarına yardımı da esirgemiyor. Rusya var, İran var, Hizbullah var. Bu karmaşık tabloyu nasıl özetliyorsunuz?
Bu tablo önceden daha da karmaşıktı. Ancak artık çok daha netleşti. Suriye'de Esed rejimine destek verenler, İran, Hizbullah ve bazı milisler, Esed'in isteklerine karşı son derece sadık kaldılar ve rejime verdikleri sadakat sözünü yerine getirdiler. İran, en başından beri rejimi desteklediğini açıkladı ve bunun için elinden geleni yaptı. İran'ın gücünün bittiği noktada, Hizbullah devreye girdi, onun bittiği noktada ise Rusya. Rusya ise Suriye'de ciddi bir savaş suçu işledi. Girdiği ilk günden bu yana terörle mücadele edeceğini iddia eden Rusya, DAEŞ'i yüzde 3 oranında vurdu. Onun dışında tamamen muhalifleri ve sivilleri katletti. Esed'i korumaya söz veren bu ülkeler, sözlerinden hiç geri adım atmadılar.
RUSYA KİLİSEDEN ONAY ALIP KATLİAMA BAŞLADI
Peki Suriye halkına söz verenler..
İran, Hizbullah ve Rusya'nın Esed'e bağlı olduğu kadar halka bağlı olmadılar. Onların söyledikleri hep değişti, Suriye halkının menfaatlerini gözeteceklerine söz verdiler ancak bunu gerçekleştirmediler. En başından beri Suriye halkına destek veren sadece üç ülke var: Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan.
Peki Rusya.. Tek amaçları Akdeniz'deki büyük müttefikleri Esed'i korumak mı?
Rusya'nın bugün yaptıklarına bakarsanız, Suriye'de bugün tam olarak din savaşları yürütülüyor. George Bush ABD Başkanı iken, “Haçlı Seferleri" başladı dedi. Beyaz Saray Bush adına özür diledi ancak, daha sonra bunun ta Haçlı Seferleri'nden kalma bir kampanya olduğu ortaya çıktı. Neticede bu bir din savaşıdır ve Rusya, Rus Ortodoks Kilisesi'nden onay aldıktan sonra Suriye'de katliama başladı.
RUSYA GERİ ÇEKİLSE ESED KOLTUĞUNDA KALAMAZ
Rusya Suriye'ye girmeseydi, Esed düşer miydi?
Suriye rejimi bitmek üzereyken, İran milisleri onu kurtardı. Sonra Hizbullah milisleri destek verdi ancak o da yetersiz kaldı. Sonra Rusya geldi. Esed'in son umudu olarak. Rusya Suriye'ye müdahale etmeseydi ya da Rusya şuan geri çekilse, Beşşar Esed'in kalması mümkün değil. Rusya'nın terörle mücadele için Suriye'ye girdiği sadece bir yalan. Rusya'nın tek amacı, Esed'i korumak.
İRAN MEZHEP SAVAŞI YAPTIĞINI GİZLEMİYOR
Suriye'de olanları “din savaşı" olarak tanımladınız… Kısa süre önce çıkan Suud-İran krizinin ardından da bir “mezhep savaşı" korkusu oluştu. Bu krizin Suriye üzerindeki etkisi nasıl olur?
Biz, mezhep savaşı yapmayı ya da böyle bir savaş yürütmeyi hiçbir zaman istemedik, desteklemedik. Ancak İran, Suriye'ye ilk girdiğinden bu yana, mezhep savaşı yürüttüğünü hiç gizlemedi. İran ilk girdiğinde Humus'ta sivil halkı vahşice katledip, başlarına, 'Lebbeyk ya Hüseyin' sloganlarını yazdılar. Bu mezhepçilik değil de nedir?
AMERİKA, İRAN, HİZBULLAH VE İSRAİL'İN ÇIKARLARI AYNI
2006 yılında Hizbullah İsrail ile savaşırken, Hasan Nasrallah'ın İsrail'e meydan okuması biz Müslümanları çok sevindirmişti. Hizbullah o dönem, Filistinlileri ve Hamas'ı korumak için böyle bir savaşa girmişti. Bugün aynı Hizbullah, Suriye'de sivilleri katledenleri destekliyor. Bu 'Müslümanlık' sorgulanıyor şimdi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hizbullah ve İran'ın politikası, kelimenin tam anlamıyla “takiyye". Hizbullah ve İran, sağ gösterip soldan vurur. Yıllarca şuna inandık, ABD ile İran ezeli iki düşman, asla bir araya gelmezler. Tahran sokaklarında senelerce gösteriler düzenlendi ve “En büyük şeytan Amerika" sloganları atıldı. Ancak baktığınızda gerçeğin böyle olmadığını çok net göreceksiniz. Amerika'nın, İran'ın, Hizbullah'ın ve İsrail'in çıkarları ortak. Bu ülkelerin çıkarları ortak olduğu için düşman olmaları mümkün değil. George Bush, Irak'a girdiğinde aslında orayı İran'a altın tepsi içinde sunmuş oldu. İran'ın çıkarlarına hizmet eden bir adımdı bu.
TÜRKİYE'NİN YAPTIKLARI ASLA UNUTULMAYACAK
Suriye'deki savaşı en derinden hisseden ülke Türkiye… Bir yandan buradaki mültecilerle ilgili çalışmalar yapılıyor. Bir yandan uluslararası alanda görüşmeler yürütülüyor. Buna rağmen eleştiriliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Suriye'deki savaşın başladığı günden bu yana en çok destek veren ülke kuşkusuz Türkiye oldu. Türkiye, insani, ahlaki ve hukuki manada elinden gelenin fazlasını yaptı, istenilenden fazlasını verdi. Bu kadarını hayal etmek mümkün değildi. Suriye halkı, Türkiye'nin yaptıklarını asla unutmayacak.
DAEŞ, PKK ve PYD.. HEPSİ TERÖR ÖRGÜTÜ
Peki uluslararası toplum?
Uluslararası toplumun ortak olduğu terörden bahsetmek istiyorum sadece. DAEŞ, PKK ve PYD'nin bir farkı yok, hepsi birbirinin aynısı, hepsi terör örgütü. Bunlar uluslararası toplumdan besleniyorlar. Bu sayede varlar.
Kaynak:Ersin Çelik, Kübra Türk / Yenişafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.