Eşler arasındaki ilişkinin ölçüsü eşitlik değil adalet olmalı
Aile yapısında yaşanan başlıca sıkıntılar ve eşler arasındaki ilişkilerle ilgili İLKHA muhabirine yazılı açıklama yapan TESSEP Yönetim Kurulu Üyesi Şükran Keskin, kadına özgürlük adı altında eşitliği dayatan sekülerizmin, feminizmin mutluluk yerine mutsuzluk getirdiğini, eşler arasındaki ilişkinin adalet temelli, sevgi ve saygı ile sağlanabileceğini ifade etti.
"Eşitlik anlayışı eşler arasındaki ilişkiyi büsbütün çıkmaza sürüklemiştir"
Keskin, "İnsan sosyal bir varlıktır. Dolayısıyla kendi özel hayatında veya aile hayatındaki konumunu, kadın ve erkeğe dair rolleri belirlerken de sosyal olaylardan, oluşturulan algılardan bir şekilde etkilenir. Eşler arası ilişkilerde de aynı etkiyi görmek mümkün. Bilhassa eşler arası ilişkilerde eşitlik mi, adalet mi olmalı? Sorusunun cevabını yaşamsal olarak evliliklerde buna paralel bir şekilde tezahür eden ilişkiler oluşmaktadır. Günümüzde sadece Batı ülkelerinde değil, Müslüman ülkelerde de eşler arası ilişkilerde eşitlik kavramına doğru bir evirilme görüyoruz. Oysa her alanda olduğu gibi kadın-erkek ilişkilerinde de tüm dertlere derman olacağı sanılan bu eşitlikçi yaklaşım maalesef ki, ilişkileri büsbütün çıkmaza sürüklemektedir. Çünkü bu yaklaşım insanın yaratılış gerçeğiyle asla uyuşmaz. Kadın ve erkeğin fıtratı gözardı edilerek oluşturulan bu yaklaşımla aile kurumu ciddi anlamda zarar görüyor. Bu yaklaşım, güçlü olmaya çalışırken mutsuz, huzursuz, umutsuz ve agresif eşler türetiyor." dedi.
"Eşitlik dayatmasıyla kadın ve erkek yarışa itilmektedir"
Pek çok ailede, eşler arası ilişkilerde ciddi sıkıntılar olduğunu ve bu sorunun çözümü için eşler arası ilişkilerde eşitliğin değil adaletin merkeze alınması gerektiğini belirten Keskin, "Özellikle günümüzde kadınlar, sekülerizm, feminizm ve modernizmin dayatmasıyla eşitlik, özgürlük gibi kavramlar kullanılarak erkeklerle aynı sorumlulukları taşımaya zorlanmakta, kadını erkekten ayıran fiziki, ruhsal, biyolojik farklılıkların getirdiği ayrıcalıklar göz önünde bulundurulmamaktadır. Bir nevi kadın erkekle yarışa itilmektedir. Oysa yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de zevc ve zevce olarak tanımlanmaktadır. Eşler, ayakkabın iki teki demek, ikisi asla aynı değildir. Yol yürüyebilmek için her ikisine de ihtiyaç var. Dolayısıyla kadın ve erkek birbirinin düşmanı değil sevgi, saygı ve muhabbetle aynı yolu yürümek için birbirlerini tamamlayanlardır." diye konuştu.
"Kadın-erkek eşitliği adı altında kadınlar zor şartlar altında çalışmaya mahkûm ediliyor"
İnsanlıkta kadın ve erkeğin eşit değerde olduğunu, kadın olmadan erkeğin, erkek olmadan da kadının tek başına insan neslini devam ettirmesinin mümkün olamayacağını vurgulayan Keskin, "İnsanlığın devamı için kadın ve erkeğin değer olarak aynı ağırlıkta olması, her iki cinsin eşit olduğu anlamına gelmez. Zaten kadın ve erkeğin her konuda eşit olduklarını vurgulamak, kadını yüceltmek değil ona zulmetmektir. Bugün bunun somut örneklerini görmek mümkün. Kadın erkek eşittir diyerek kadınlar en ağır işlerde çalıştırılarak eve döndüklerinde de evin bütün yükü onların omuzlarına yüklenmektedir. Adalet ve eşitlik kavramlarının tanımlarını anlamaya çalıştığımızda ise kadın ve erkek arasında olması gereken hukukun adalet olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Adalet, hakkın, hukukun gözetilmesi ve yerine getirilmesidir. Adaleti sağlayalım derken kimi kesimler adalet kavramı ve eşitlik kavramlarını başka taraflara çekmeye çalışıyorlar. Bu da gerek toplumsal gerek ailevi gerekse de ferdi olarak birçok sorunun doğmasına sebep olmaktadır. Çünkü her eşitlik kesinlikle adalet değildir. Adalet her kişinin, hak ettiği biçimde hakkını, fıtraten ihtiyaç duyduklarını vermektir." şeklinde konuştu.
"Allah Resulünün nebevî aile modelini uygulayan ailelere ihtiyaç var"
Kadın ve erkeğin sevgi ve saygı çerçevesinde birbirini tamamlamasıyla mutlu yuvaların oluşabileceğini aktaran Keskin, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Aile yapısını bozmak ve kadın haklarını savunmak çığırtkanlığı yapan dernekler ve gruplar eşitlik ve özgürlük gibi kavramlar üzerinden kadın ve erkeği birbirlerine düşman ettiler. Kadın ile erkek, insan olarak Allah katında birbirlerine eşittirler. Tüm insanlar arasında olduğu gibi kadın ve erkek arasındaki üstünlükte ancak takva iledir. Dolayısıyla kadın ve erkek arasında eşitlik değil adalet ön planda olmalıdır. Eşitlik yarışından uzak birbirlerini tamamlayan, birbirlerine sevgi, saygı ve muhabbetle bakan eşlerin olduğu yuvalar cennet olacaktır inşallah. Burada da topluma bu anlamda rol model olacak salih ve saliha eşlere büyük görevler düşüyor. Çünkü bugün Allah Resulünün nebevî aile modelini uygulayan ailelere ihtiyaç var. Zaten böyle ailelerin eksikliğiyle toplumda ciddi boşluklar oluşmaktadır. Birçok beşeri ideolojide bu boşluktan nemalanarak, ellerine eşitlik ve özgürlük kelimelerini alarak eşler arasına, aile hayatına en büyük zararları vermektedirler. Kadın, 'ekonomik özgürlüğü mü alırsam, sesimi daha çok yükseltirsem mutlu olurum' vehmine kapılıyor. Erkekte hakkaniyetten uzak, ben ne dersem o olursa, ben nasıl davranırsam kabul edilirse mutlu oluruz vehmine kapılıyor. Oysa evlilik bir yarış alanı değil. Eşlerin, rahmet, muhabbet ve hikmetle birbirlerini ikmal edip, gözettiği, insanoğlunun dünyadaki cennetidir." (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.