Fransız yetkililere soykırım soruşturması
Ruanda Başsavcısı Richard Muhumuza yaptığı yazılı açıklamada, Ruanda Ulusal Soykırımla Mücadele Komisyonunun (CNLG) geçen pazartesi, 22 Fransız üst rütbeli subayın soykırımdaki rolünü ortaya koyan bir rapor yayınladığını belirtti.
Bu iddiaların aydınlatılması amacıyla soruşturma başlatıldığını bildiren Muhumuza, "Raporda yer alan 20 Fransız yetkili hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturmada başka Fransız yetkili veya memurların da yardımına ihtiyaç duyulabilir. Paris'teki yetkililerden samimi iş birliği bekliyoruz." ifadesini kullandı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Jacques Lanxade ile yine emekli generaller Christian Quesnot, Jean-Pierre Huchon ve Jean-Claude Lafourcade'ın isimleri de raporda yer alıyor. Fransız üst rütbeli subaylar, soykırımı yapanları eğitmek ve onlara silahla cephanelik tedarik etmekle suçlanıyor.
FRANSA SİYASİ HATALARI KABUL EDİYOR
Ruanda'nın 2008'de ve 2010'da yayımladığı diğer iki rapora göre, Fransa, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın suikastıyla başlayan dönemden önce ve Tutsiler soykırıma maruz kalırken (1990-1994) Ruanda hükümetine askeri, maddi ve diplomatik yardımda bulundu.
Fransa hükümeti, bazı uluslararası gözlemci kuruluşlar ve Ruandalı yetkililerin "Fransa'nın soykırımda sorumluluğu olduğuna ilişkin suçlamalarına" karşı çıksa da Kasım 2007'de soykırımı önlemeyi ya da durdurmayı engelleyen bazı "siyasi hataların" yapılmış olabileceğini kabul etti.
KATOLİK KİLİSESİ ÖZÜR DİLEDİ
Ruanda'daki Katolik Kilisesi de geçen hafta kilisenin soykırımda oynadığı rol nedeniyle Ruandalılardan özür dilemişti. Katolik Piskoposlar Konferansı tarafından yayımlanan bildiride, "Kilisenin yaptığı tüm yanlışlar için özür diliyoruz. Tüm Hristiyanlar adına yaptığımız yanlışların her türlüsü için özür diliyoruz. Tanrı'ya bağlılık yeminlerini bozan kilise üyelerini esefle karşılıyoruz." ifadesine yer verilmişti.
Kilise üyelerinin soykırımı planladığı, soykırım yapılmasına yardımcı olduğu kabul edilen bildiride, "Nefret suçunu ülkede yaygınlaştırdığımız için bizi affedin. Bir aile olduğumuzu göstermek yerine birbirimizi öldürdük." değerlendirilmesinde bulunulmuştu.
SOYKIRIMIN ARKA PLANI
Bazı kaynaklara göre, 1890 Brüksel Konferansı'nda egemen devletlerce Ruanda, önce Almanya idaresine, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından da Belçika'ya verildi.
Ülke halkının yüzde 90'ı Hutu, yüzde 9'u Tutsi, yüzde 1'i ise Pigmeydi. Pigmeler yaşam alanı ve kültür olarak diğerlerinden farklı olsa da o güne kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden çok farklı görünmüyordu ancak Belçika yönetimi onları fiziksel özelliklerine göre ikiye ayırdı ve Tutsilere daha ayrıcalıklı davranmaya başladı.
İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle bağımsızlığını kazanan Ruanda'da seçimlerde, PARMEHUTU Hareketi (Hutu Özgürlük Hareketi) iktidara geldi. 1973'te Habyarimana darbeyle iktidarı ele geçirdi.
Tutsiler, gittikleri ülkelerde eğitim alarak dönüş için organize olmaya çalıştı. Bu amaçla kurulan Ruanda Yurtseverler Birliği (RYB) Ruanda hükümetine baskı kursa da çözüme ulaşılamadı. 1990'dan 1992'ye kadar ülkede yaşanan iç savaş ateşkesle geçici olarak durduruldu. Bu sürede soruna "kalıcı çözüm" bulmak isteyen aşırı uçtan Hutular aldıkları kararları hayata geçirmek istedi.
Hutular Interahamwe adında örgütler kurarak Tutsiler ve ılımlı Hutuları fişledi ve devlet başkanı Habyarimana'nın uçağının 6 Nisan 1994'te düşürülmesiyle olaylar başladı.
Interahamwe üyeleri, ellerindeki listelere bakarak 100 gün süren katliamda eğitimli Tutsi ve ılımlı Hutular başta olmak üzere 800 binden fazla kişiyi öldürdü.
Yıllarca yaşananlara duyarsız kalmakla suçlanan Fransa, kendi topraklarında yakalanan soykırım zanlıları için 2012 yılında özel bir mahkeme kurdu ve burada yargılanan eski Ruanda İstihbarat Şefi Pascal Simbikangwa 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Kaynak:Vatan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.