Gazeteci Sabaz: Dünyada en katı laiklik Türkiye'de uygulanıyor
Türkiye'de uygulanan laiklik anlayışı ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan Gazeteci Yazar Hasan Sabaz, Kemalist zihniyetin Türkiye'ye özgü bir anlayışla uyguladığı laiklik tanımının son dönemde gündemde olan yeni anayasa tartışmaları kapsamında net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini vurguladı.
"Fransız tipi laiklikten çok daha ötesi Türkiye'de uygulanıyor"
Milli Eğitim Bakanı'nın açıklamasının aslında birçok insanın hissine tercüman olduğunu belirten Sabaz, "Türkiye'de laiklik uygulaması, başladığı zamandan itibaren maalesef birilerinin elinde zulüm aracına dönüştürülmüş, insanların üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmış, insanların inanç değerleri üzerinde baskı kurulmuş, eziyetler çektirilmiş, hatta çok sayıda mahkûmiyet kararı söz konusu olmuş. Dünya çapında uygulanan laiklik uygulamaları içerisinde belki de en katısı olarak kabul edilen Fransız tipi laiklikten çok daha ötesi Türkiye'de uygulanıyor. Kemalist kesim, Türkiye'ye özgü bir laiklik tanımı yoluna gitmiş. Bu da Türkiye'de uygulanan kanun ve kuralların neredeyse tümünün her tarafa çekilebilecek, kendileri istediğinde insanlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanabilecek duruma getirdiler." diye konuştu.
"Milli Eğitim Bakanının söylemleri birçok kişinin hissiyatına tercüman olmuştur"
Milli Eğitim Bakanının söylediği sözün sanıldığı gibi 1930'lu, 1940'lı yıllarda kalmadığını, Kemalist zihin yapısının belli aralıklarla kendisini güçlü hissettiğinde tezahür eden bir görüntü olduğunu aktaran Sabaz, "Bunu belli aralıklarla gördük. 1960'ta Adnan Menderes'e karşı darbe yapıldığında başbakan, bakanlar idam edildiğinde, Kemalist bürokrasi ve asker tarafından buna benzer suçlamalar olmuştu. Çok daha geriye gitmeye gerek yok. Türkiye'de birçok insanın hatırlayabileceği 'ikna odaları' süreci oldu. 1940'lı yıllarda ezanların, Kur'an eğitiminin yasaklandığı, şapka takmadığı için idam edilen, İstiklal Mahkemeleri'nde insanların nasıl idam edildikleri bir süreci konuşmuyoruz. Çok daha yakın dönemde demokratik yollarla seçilen bir hükümetin anayasal kurumları mecliste bir cumhurbaşkanı seçecek ama üzerinde üniforma olan bir genel kurmay başkanı çıkıp 'Türkiye'de cumhurbaşkanlığı yapacak kişi sözde değil özde laik olacak' diyor. Özde laiklik derken kime göre laiklik anlayışı? Maalesef Türkiye'deki bu Kemalist zihniyet, bu hastalıklı zihin yapısı eline imkân geçtiğinde hangi seviyelere çıktığı önemli. Sayın Milli Eğitim Bakanının söylemleri birçok kişinin hissiyatına tercüman olmuştur. Kemalist zihniyetin bu konuda tepki göstermesi, belki de biraz suçluluk psikolojisi ile alakalıdır. Ortada tarihi gerçekler, belgeler var. Tüm bu belgelere, gerçeklere rağmen böyle bir şeyin olmadığını, olanların inkâr edilmesi insanların hafızasıyla alay etmek anlamına geliyor." şeklinde konuştu.
"Bana göre, sana göre laiklik anlayışı olmaz! Laikliğin tanımı açıkça ortaya konulmalı"
Mili Eğitim Bakanın bu konuyu dile getirmesinin Türkiye'deki anayasa tartışmaları açısından önemli olduğunu vurgulayan Sabaz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Yeni anayasa için toplanacak kurul laikliğin anlamını net bir şekilde ortaya koyması, sınırlarını belirlemesi gerekir. Sana göre, bana göre, ona göre laiklik anlayışı olmaz. Eğer uluslararası bir standartlara göre bir anlayıştan söz ediyorsanız onu kabul edeceksiniz. Laikliği gerçekten dini değerlerin tamamen ötelenmesi, reddedilmesi olarak anlıyorsanız bunu açıkça söyleyin. Eğer devletin din işlerine, dinin devlet işlerine karışmadığı anlamda alıyorsanız ona göre bir uygulama yapın. Yoksa dini değerler de dini kurumlar da bizim kontrolümüzde olacak diyorsanız bu kavramları tekelinize alıp bununla inançlı insanlar üzerinde baskı kurmaya çalışıyorsunuz."
"Batılı değerlere göre insanları, toplumu, çevreyi dizayn etmeye çalışmakla hadlerini aşıyorlar"
Türkiye'de bir dönem 28 Şubat süreci ile 'kamusal alan' putu icat edildiğini söyleyen Sabaz, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Kamusal alanın sınırlarının ne olduğu tartışılıp 'kamusal alanda dini semboller olmaz' denildi. Bu Türkiye şartlarında çok saçma bir uygulama. Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı devlete bağlı resmi bir kurum ve görevlilerin görev yaptıkları yer kamusal bir alan. O kamusal alanda nasıl dini sembollerle görevlerini icra ediyorlar? Gel de bu çelişkinin içerisinden çıkın. O açıdan burada bana göre, sana göre diye bir şey olmaz. Hele ki inanç değerlerine yönelik saldırılarla 'değerlerinizi yaşamak istiyorsanız bilmem nereye gidin' demek Kemalist zihin kodlarının açığa vurulmasıdır. Hayır, siz devşirmesiniz, nereden geldiyseniz oraya dönün. Buradaki insanlar eğer inançlarının gereğini yerine getirmek istiyorlarsa ona göre davranacaklar. Aksi takdirde sonradan gelen kimi devşirme tipler Batılı değerlere göre insanları, toplumu, çevreyi dizayn etmeye çalışmakla hadlerini aşıyorlar. Bu da aslında Kemalist zihniyetin faşizan tarafının ortaya çıkmasıdır. Bu memleket Kemalist zihniyetle hesaplaşmadığı sürece ne uluslararası anlamda demokrasi ile ne laiklik ile herhangi bir noktaya varacağını tahmin etmiyorum."
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.