Gazze saldırılarından bu yana Kudüs'te 623 ev ve tesis işgal tarafından yıkıldı

Valilik, bugün yaptığı açıklamada, işgal makamlarının Filistin halkına karşı ırkçı politikalarını sürdürdüğünü vurguladı.

Bu kapsamda işgal kuvvetlerinin yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde Kudüs’ün kuzeydoğusundaki Hazma beldesinde bir evi yıktığı belirtilen açıklamada, bu olayın Kudüs’teki Filistin varlığını hedef alan sistematik bir kampanya çerçevesinde gerçekleştiği vurgulandı.

Valilik, böylece 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının başlamasından bu yana Kudüs'te 623 konut ve tesisin işgal tarafından yıkıldığını aktardı.

Açıklamada, yıkım politikalarının bir parçası olarak Filistinlilerin “kendi evlerini zorla kendi elleriyle yıkmaya” mecbur bırakılmasının, mağdurun suça ortak edilmesi ve Kudüslülerin maddi ve psikolojik olarak yıpratılması anlamına geldiği, bunun da zorla göçe zemin hazırladığı vurgulandı.

Valilik, zarar gören ailelerin büyük çoğunluğunun yıllar boyunca, inşaat maliyetini dahi aşan miktarlarda ceza ve para cezaları ödemesine rağmen, işgal makamlarının onlara inşaat ruhsatı vermeyi reddettiğini ya da ruhsat almak için aşırı zorlayıcı koşullar dayattığını belirtti. Bu ruhsat başvurularının sadece yüzde 2’si onaylanırken, Filistinlilerin Doğu Kudüs’te inşaat yapmalarına sadece yüzde 13’lük bir alan ayrıldığı kaydedildi.

Yıkımların, işgalin daha geniş kapsamlı politikasına dayandığı ifade edilen açıklamada, işgalin bu politikayla şehirde fiili durum yaratma, Kudüs’ü Yahudileştirme, Filistinli sakinleri şehirden çıkarma ve Arap-İslam varlığını azaltmayı hedeflediğini kaydetti.

Valilik, uygulanan yöntemler arasında topraklara el koyma, şehir planlaması ve inşa faaliyetlerinin kısıtlanması ve Yahudi yerleşimlerinin teşvikinin yer aldığını belirterek tüm bu adımların, uluslararası insancıl hukuk, Birleşmiş Milletler kararları ve Doğu Kudüs’ü işgal altındaki Filistin toprağı olarak kabul eden Cenevre Sözleşmeleri ile açıkça çeliştiğini belirtti.

Valilik, yaşananları zorla yerinden etme suçu olarak tanımladı ve bunun bir savaş suçu niteliğinde olduğunu belirtti. Bu nedenle, işgal güçlerinin artan ihlalleri karşısında uluslararası toplumun acil ve etkili biçimde harekete geçmesi, işgal uluslararası sözleşmeleri açıkça ihlal etmesi nedeniyle hesap vermesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca bu suçların gündüz vakti, uluslararası toplumun gözleri önünde işlendiği vurgulandı.

Son olarak, Kudüs Valiliği; Uluslararası Ceza Mahkemesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve özel raportörler de dahil olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunarak, bu sistematik suçların durdurulması, sorumluların yargılanması ve Kudüslülerin kendi topraklarında, şehirlerinde ve halklarının arasında onurlu bir yaşam sürme hakkının korunması için ciddi adımlar atılmasını talep etti.