Görmez: "İslam terörün her türlüsünü reddeder"
Rescate Otel'de yapılan 81 il müftüsü ile metropol ilçe müftülerinin yanında Başkanlık teşkilatı ve Türkiye Diyanet Vakfı üst düzey yöneticilerinin katıldığı 32. İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi. Üç gün süren müzakereler sonunda 16 maddeden oluşan sonuç bildirgesini okuyan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "terör şebekeleri, işlediği cinayetleri kitle iletişim araçları yoluyla tüm dünyaya servis etmekte, böylece küresel İslamofobi endüstrisi beslenmektedir" dedi.
Görmez'in okuduğu sonuç bildirgesi şöyle:
KÜRESEL İSLAMOFOBİ ENDÜSTRİSİ BESLENMEKTEDİR
"1. Bugün Müslüman toplumlar tarihin en zor süreçlerinin birinden geçmekte, coğrafyamızda büyük acı ve trajediler yaşanmaktadır. Müslüman coğrafyası, tarihinde hiç görmediği kadar toplumsal gerilim ve çatışmalarla derin bir ayrışmaya ve parçalanmaya sürüklenmek istenmektedir. Ne yazık ki tarih boyunca İslam medeniyetinin sembolü olmuş ana şehirlerinde terör ve vahşet şebekeleri türetilmekte ve bunlar marifetiyle hunharca cinayetler işlenmektedir. Aynı zamanda bu terör ve vahşet şebekeleri, işlediği cinayetleri kitle iletişim araçları yoluyla tüm dünyaya servis etmekte, böylece küresel İslamofobi endüstrisi beslenmektedir.
İSLAM DÜNYASININ ANA KITASINDA SOSYAL DOKU BOZULDU
2. Tarihsel süreçte bölgemizde ve İslam coğrafyasında yaşanan çok boyutlu toplumsal travmaların ardında sömürge, istila, istibdat ve işgal gibi harici ve dahili etkenlerin yattığı herkesçe bilinmektedir. Başlangıcı en az 40 yıl geriye giden bölgesel fiili çatışmalar, şiddet kültürü oluşturmuş; dini, etnik ve siyasi enstrümanlarla kademeli olarak bu kültür yaygınlaşmış, Orta Doğu ve Afrika'da; İslam dünyasının ana kıtasında sosyal dokuyu bozan kaotik bir hal almıştır. Bu süreçte dini referanslı yapay/kurmaca şiddet odaklı örgüt ve yapılar var edilmiştir. Müslüman bünyeyi çok boyutlu tahrip eden, hem dini hem ideolojik hem bölücü, hem de ayrıştırıcı örgüt oluşturulmuştur. Bu örgütler, türetildikten sonra yerleşik hale getirilmiştir. Bunlar üzerinden adına 'vekalet savaşları' denilen bir çatışma ortamı devreye sokulmuştur. Özellikle gençlerin, inandırılarak ve kandırılarak dini referanslı terör örgütlerinin ağına düşürülmesinde savruk ve çarpık din anlayışlarının etkisi kadar, 40 yıllık çatışmaların getirdiği psikososyal ortamın, ayrıca yaşanmakta olan siyasi ve iktisadi adaletsizliklerin, ayrımcılık ve ötekileştirmenin payı asla göz ardı edilmemelidir. "
İSLAM DÜNYASI TOPYEKUN MÜCADELE ETMELİ
Sonuç bildirgesinde sığınmacı sorununa da değinildi. Prof. Dr. Mehmet Görmez, 16 maddelik sonuç bildirgesini okumaya şöyle devam etti:
"3. Din-i mübin-i İslam'dan hiçbir şekilde meşruiyet bulması ve onay alması mümkün olmayan, eylemleriyle bir ölüm ve kıyım makinasına dönüşen, sözde 'hilafet devleti' mizanseniyle ortaya çıkan terör ve vahşet şebekesi, 100 yıl sonra tekrar bilad-ı Bağdat ve bilad-ı Şam'ı birçok gücün müdahalesine açık hale getirmiştir. Bu oluşum, aynı zamanda İslam dünyasında medeniyet içi bir din ve mezhep çatışmasına zemin hazırlamıştır. Böylece barış ve esenlik dini olan İslam'ın imajını, vahşet ve tedhiş görüntüleriyle kirleterek İslam'la endişe ve korku duygularını yan yana getirmiştir. Kaos ortamından bir an önce kurtulabilmek ve bölgede tekrar huzurun sağlanabilmesi için hiçbir İslam ülkesinin kabul etmediği bu ve buna benzer meş'um yapılarla İslam dünyasının topyekün mücadele etmesi kaçınılmazdır. "
BARIŞIN DİRİLTİCİ NEFESİ ÜFLENMELİ
Sonuç bildirgesinde Arap baharına değinilirken, Prof. Dr. Mehmet Görmez'in okuduğu sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
"4. Arap Baharı söylemiyle Kuzey Afrika'da başlayan, dalga dalga Orta Doğu ve Afrika kıtasına yayılan çatışma ve kaos ortamı, bilhassa Suriye krizi ile birlikte uluslararası ölçekte bir trajediye dönüşmüştür. Bu süreçte geleneksel dini tarihi yapılar tahrip edilmiş, bilimsel ve kültürel miras yağmalanmış, kitlesel göçlere sebebiyet verilmiş ve insanlarda büyük korku ve umutsuzluk meydana getirilmiştir. Maalesef yaşlı dünyamız bir kere daha küresel ölçekte uluslararası bir savaşın eşiğine getirilmiştir. Suriye krizinin daha büyük bir felakete evrilmemesi için başta uluslararası kurum ve kuruluşlar olmak üzere dini müesseselerin, aydın ve entelektüellerin, bilim ve sanat insanlarının inisiyatif alması, akan kanın bir an önce durdurulması, yeniden barış ve güven ortamının tesisi için çaba sarfedilmesi en büyük temennimizdir. Vakit geçmeden insanlık, tüm gücüyle barışın hayat veren diriltici nefesini üflemelidir. "
DÜNYAYA ÖRNEK OLDUK
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, sonuç bildirgesini okumaya şöyle devam etti:
"5. Bugün başta Suriye olmak üzere insanlık trajedisinin yaşandığı ülkelerden sökün eden mülteciler, gerek ülkemize sığınanlar gerekse ülkemiz üzerinden başka kıtalara geçmek için çabalayanlar, insanlık vicdanını sınayan küresel bir sorun haline gelmiştir. İltica etmek için evlerini ve yurtlarını terk eden Suriyelilerin acıklı ölümleri, deniz kıyılarından toplanan cesetleri, tüm insanlığın vicdanını kanatmaya devam etmektedir. Özellikle mültecilere yönelik uluslararası örgütlerin takındığı tavırlar, ümit verici değildir. Sorunun kalıcı çözümü için yeterli bir çaba olmadığı da açıktır. Milletimizin bu konudaki girişim ve çabaları bütün dünyaya örnek olmuş durumdadır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı da mültecilere yönelik her türlü maddi ve manevi yardımlarını sürdürecek, hizmetlerini geliştirecek, özellikle mülteci çocuklarının eğitimi konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapmaya devam edecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun dil, ırk ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün mazlum ve mağdurlara her zaman kucak açıp yardım elini uzatan aziz milletimiz, tüm dünyaya örnek olmuş ve insanlığın umudu haline gelmiştir.
SELAM VE EMAN, BARIŞ VE GÜVEN ORTAMININ TESİS EDİLMESİ
6. Ülke ve millet olarak bir türlü kurtulamadığımız kronik şiddet ve terör hadiselerinin, mensubu olduğumuz dünyadan ve yaşadığımız coğrafyadan bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yeni bir boyutta tezahür eden, insanımızın gündelik hayatını tehdit eden, meskenlerini, sokak ve caddelerini tahrip eden, şehir ve kasabalarını tarumar eden, yüzlerce gencin hayatına kast eden, yüzlerce askerimizi ve güvenlik güçlerimizi şehit eden menfur terör olaylarının, ülkemizin bekasını, milletimizin birliğini tehdit ettiği; kuzeyiyle güneyiyle, batısıyla doğusuyla milletimizin tamamında bir endişe getirdiği inkar edilemez.
Şehirlerimizi, mabetlerimizi, eğitim yuvalarımızı tahrip eden; hanelerin harem-i ismetine tecavüz eden, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturarak onların canına ve malına kasteden, insanımız arasında kin ve nefret tohumları eken, barış ve güven ortamını baltalayan; etnik, ayrılıkçı ve inkarcı bir ideolojiden beslenen terör örgütü, nice canların yok olmasına, nice anaların bağrının yanmasına, nice çocukların yetim kalmasına neden olmaktadır. Akan kan ve gözyaşının dinmesi, mağduriyetlerin son bulması, selam ve eman, barış ve güven ortamının bölgede bir an önce yeniden tesis edilmesi en büyük niyazımızdır. Bilhassa güvenlik-barış dengesi dikkate alınarak herhangi bir hataya mahal vermeden ne pahasına olursa olsun kan dökülmesini engelleyecek kalıcı toplumsal barışta ısrar edilmesi, İslam'ın barış ve esenliği önceleyen rahmet mesajlarının bir gereğidir. Bu ilkenin hayatiyeti, milletimizin istikbali için de vazgeçilmezdir. "
İSLAM TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDER
Sonuç bildirgesinde uyuşturucu gibi insanlık düşmanı kötü alışkanlıklardan bahsedildi. Prof. Dr. Mehmet Görmez, sözlerine şöyle devam etti:
"7. Terörün, küresel emperyalist güçlerin, silah ve uyuşturucu tüccarlarının, modern sömürgeciliğin ve hegemonya anlayışının acımasızca kullandığı bir enstrüman olduğu açıktır. Bu itibarla ülkemizde yaşanan terör sorunu, coğrafyamızdaki bölgesel meseleler ve küresel güç savaşlarından bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Herhangi bir insani değere sahip olmayan terör örgütü, bugün dini giderek araçsallaştırmaya çalışmakta, hatta din eksenli yapılar kurmakta, doğallıktan ve sahicilikten uzak dini görünümler sergilemekte olup böylece tarih boyunca İslam ümmetinin aziz bir parçası olmuş bölge insanının kalbini çalmayı ve toplumsal tabanını genişletmeyi hedeflemektedir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir hak iddiası ve toplumsal talep, terör ve şiddete gerekçe olamaz. Şiddet ve terör, İslam'dan kendine asla referans bulamaz. Bilinmelidir ki din-i mübin-i İslam, hangi amaçla yapılırsa yapılsın, kimden gelirse gelsin inancı, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa olsun terörün her türlüsünü reddeder. Terör bir insanlık suçudur. Müslüman vicdanı da asla terörü kabul edemez. Sıfatı ve ünvanı ne olursa olsun samimi hiçbir Müslüman, herhangi bir terör örgütünün içinde yer alamayacağı gibi İslam'dan teröre meşruiyyet bulamaz, teröre fetva da veremez.
KÜRTLERİN KOPARILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
8. Yazgısı İslam'la yazılmış, tarihte büyük devlet adamları, alim ve mütefekkirler yetiştirmiş, İslam kültür ve medeniyetine eşsiz katkılar sunmuş, Anadolu'da İslam'ın neşv ü nema bulmasında tarihi rol üstlenmiş başta Kürt halkı olmak üzere bölge insanımızın, ayrılıkçı ideolojik söylemlerle kandırılmasına; inancından, tarihinden, kültüründen ve değerlerinden koparılma girişimlerine; doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle milletimizin asla izin vermeyeceğine, böyle bir ayrışmayı asla kabul etmeyeceğine olan inancımız tamdır. Milletimizin birliğine kast eden her türlü odakların dini, mabedi ve din adamını istismar etme çabaları beyhudedir. Aklı ve kalbi İslam'ın aydınlık mesajlarıyla dolu olan bölgede yaşayan kanaat ve dini önderler başta olmak üzere milletimize manevi rehberlik yapan din görevlileri ve sağduyu sahibi hiç kimsenin bu tür terör ve vahşet odaklarına yönelmesi düşünülemez. "
GÖNÜLLERDE VE ZİHİNLERDE AÇILAN YARALAR SARILMALI
Görmez'in okuduğu sonuç bildirgesinde ayrıca şöyle denildi:
"9. Diyanet İşleri Başkanlığı, gönüllerde ve zihinlerde açılan yaraları sarmak için bölgede sunduğu hizmetleri yeniden değerlendirecek, ihmal edilen hizmetleri tespit edecek, duruma özgü yeni hizmet stratejileri geliştirecek ve uygulayacaktır. Her türlü yerel ve küresel ifsat ve bozgunculuğa, fesat ve kötülüğe karşı sulh ve ıslahı esas alacak, barışı, eman ve güveni, ihsan ve iyiliği yaygınlaştırmak için var gücüyle çalışacaktır.
EZAN-I MUHAMMEDİ BAĞIMSIZLIĞIMIZIN SEMBOLÜDÜR
10. Şiddet ve terörü esas alan, dini istismar eden örgüt ve yapıların; sevgi, bilgi, birlik, beraberlik, ibadet ve huzur mekanımız olan camilerin kürsü ve minberlerini kendi meş'um emelleri için kullanma; bağımsızlığımızın sembolü ezan-ı Muhammedinin okunduğu minareleri propaganda aracı haline getirme çabaları sonuçsuz kalacaktır. Ezanın okunduğu minareler tevhidin, dinin direği olan namazın eda edildiği camiler ise ümmetin birliğinin somutlaştığı mekanlardır. Gerek bölgemizde gerekse ülkemizde camilerin çatışma mekanı haline getirilmesi, yakılıp yıkılması ve tahrip edilmesi, lojistik amaçla üst haline getirilmesi, mukaddesata yapılan en büyük saldırıdır. Mabet masuniyeti/dokunulmazlığı, İslam'ın bidayetten günümüze bütün müminlerden istediği bir hassasiyettir. Bu hassasiyet aynı zamanda müminlerin şiarıdır.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI İTİBARSIZLAŞTIRMA ÇABALARI
11. Gerek doğu gerek batıda modern zamanlarda milletimizin samimi duygularını istismar eden, pragmatistliği esas alan, birlik ve beraberliğimizi tehdit eden, kimi dini oluşum ve hareketler zaman zaman güvenlik sorunu haline gelebilmektedir. Bu tarz yapılar, dini konularda insanların zihinlerini karıştırmakta, kargaşa ortamı oluşturmakta, dini çıkar aracına dönüştürmekte, çıkarı doğrultusunda hurafe ve batıl inançları yaygınlaştırmakta, İslam'ın sahih inanç değerlerini bulandırma işlevi görmektedir. Başkanlığımız, tüm bu oluşum ve hareketlerin farkındadır. Toplumu dinin sahih bilgisiyle buluşturmak için var gücüyle çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir. Bu süreçte başkanlığımıza yönelik itibarsızlaştırma çabaları, milletimizin engin sağduyusu ile akim kalmaya mahkumdur. "
Dr. Görmez, sonuç bildirirsini okumaya şöyle devam etti:
"12. Bugün kimi İslam ülkelerinde din hizmetleri ve din eğitimi ne yazık ki bir güvenlik sorununa dönüşmüş durumdadır. Her cami, bir gruba tahsis edilmiş, diğer mescit ve camileri ötekileştirmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, bütün camilerimizde hizmet veriyor olması, son derece önemlidir. Bu kuruma gelecekte daha çok ihtiyaç duyulacaktır. Başkanlığımıza yönelik makul ve yapıcı eleştiriler olmalı, ancak yalan yanlış çarpıtma haber mühendislikleriyle Diyanet İşleri Başkanlığımızın itibarını zedelemeye yönelik çabaların, doğru olmadığı bilinmelidir.
CAMİLERDE VE MİNBERLERDE KUŞATICI BİR DİL KULLANILACAK
13. Diyanet İşleri Başkanlığı, cami içi ve dışında irşat vazifesi yürütürken belli şahıs, çevre ve toplulukları hedef alan ötekileştirici bir dil ve üslüp kullanmaktan kaçınmayı temel bir irşat ilkesi olarak kabul etmektedir. Minber ve kürsüler, polemik zemini değildir. Akıl ve kalbini aydınlatmak, bilgi dağarcığını zenginleştirmek, manevi vecd ve coşkuya ermek için Allah'ın camilerine gelenler asla ötekileştirilemez. Cami içinde ve dışında bu hassasiyetin korunmasına büyük bir özen gösterilecektir. Cami ve mescitlerde toplumun tüm kesimlerini kuşatan, mümin gönüllere hitap eden bir dil ve üslüp muhafaza edilecektir.
NÜFUS EKSENLİ PERSONEL DAĞILIMI
14. Ülkemiz nüfusunun kahir ekseriyeti şehirlerde yaşamakta iken personel dağılımımız bunun tam aksinedir. Bu nedenle cami hizmetlerinde görev yapan personel istihdamının cami eksenli değil nüfus eksenli olarak yeniden planlanması gerekmektedir.
15. Aile ve dini rehberlik büroları, sadece fıkhi soruları cevaplayan yerler değildir. Bunların, aileye yönelik dini bilgiler vermesi, aile içi şiddet ve çeşitli sorunlara yönelik çözümler üretmesi, bu çerçevede sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemesi; ayrıca mülteci ve terör mağduru ailelere yönelik faaliyetleri artırması, bu doğrultuda kadın, genç ve çocuklara yönelik destek çalışmaları planlanması tabii işlevidir.
YARDIM KAMPANYALARI
16. Başkanlığımız, Şimdi Yaraları Sarma Zamanı başlığı altında Bayırbucak Türkmenleri, terör saldırılarında şehit olan kardeşlerimizin yakınları ve terör mağduru vatandaşlarımıza yönelik yardım kampanyası başlatmıştır. Aziz milletimizin, birbirinin yaralarını sarması hem birliğimiz, hem dirliğimiz, hem kardeşliğimiz, hem de geleceğimiz için hayati öneme sahiptir. Bu kampanyanın sadece maddi yaralarımızı değil manevi yaralarımızı da kapatacağına olan inancımız tamdır. Kampanya, yaralarımız tamamen sarılıncaya kadar devam edecektir" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.