İhanette Son Nokta!
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası laik Kemalist kesim ekranları kapladı ve laiklik güzellemelerine girişti. Cemaat ve tarikatların potansiyel darbe tehdidi olduklarını öne sürerek onları hedef tahtasına koyma, gözden düşürme çabalarına giriştiler.
Alimlikleri kendilerinden menkul kimi tipler de insaf ve vicdan ölçülerini bir tarafa bırakarak yorumlar yaptılar, hayatlarını Kur'an'ın anlaşılmasına adamış alimlerin itibarsızlaştırılmasına gayret ettiler.
Bediüzzaman Said Nursi'yi hedef aldılar.
O Said Nursi ki, “Kur'an'ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu tüm dünyaya ilan edeceğim” diyerek çalıştı ve bu yolda yıllarını zindan ve sürgünlerde geçirdi.
Şimdi İslam adına çıktığını iddia eden kimileri, Kemalistler tarafından zindana atılan, sürgün edilen, tecritlere mahkum edilen, zehirlenen bu Kur'an hadimini suçlamakta,
Kemalistlerle ittifaka girmektedirler.
Saldırırken cehaletlerini ifşa ediyorlar.
Bu tiplerden biri bir televizyon programında “Bediüzzaman” kelimesine takılıyor ve Said Nursi'nin Allah'ın adını kullanmaktan çekinmediğini iddia ediyor, kendini ilahlaştırdığını ima ediyordu.
Buna karşılık kıymetli araştırmacı Muhammed Emin Yıldırım'ın cevabını buraya alıyor, Said Nursi'ye hakaret edenleri Allah'a havale ediyoruz:
“Çok az bir Arapça bilgisi olan ve Kur'an ilimleri ile biraz alakadar olan biri çok iyi bilir ki, Arapça'da hakikat ve mecaz oldukça yoğun bir şekilde kullanılır. Ayrıca lafzı müşterek yani çok anlamlı kelimeler ve lafzı müteradif yani eş anlamlı kelimeler her dilde olduğu gibi Arapça'da da vardır ve bunlar Kur'an içerisinde de kullanılır. Bunlara dikkat etmeden bir kelimeye tek bir anlam yüklemek ve değerlendirmelerin hepsini o anlam üzerinden yapmak, cinayetlerle neticelenir. Bu bilgiyi nazarlarınıza verdikten sonra sorularınıza geçelim.
1- Bedi ismi şerifi, Esmaü'l-Hüsna'dan olan Rabbimizin güzel isimlerindendir. Kur'an-ı Kerim içerisinde iki yerde Rabbimiz, bu ismi kendisi için kullanır. (Bakara, 117; En'am, 101) Yine birkaç Hadis'te Efendimiz (sas) bu isim ile Rabbine dua eder. (İbn Mace, Dua, 10; Tirmizi, Da'avat, 82, 99) Anlamına gelince, “örneği ve benzeri bulunmayan, emsalsiz işler yapan, her şeyin ilki olan, bir şeyi yoktan var eden ” demektir. İbda ve bidat kelimeleri de bu köktendir. Ahkaf Suresi'nde, “bid'en” şeklinde Efendimiz'in (sas) lisanı ile kullanılmış: “De ki: Ben Peygamberlerin ilki değilim!” denmiştir. (Ahkaf Suresi, 46/9)
Bu kelimenin beşer içinde kullanılabileceğini belirten alimlerimiz, Allah (cc) için kullanıldığında hakikat ifade ettiğini ve Allah'ın (cc) zat, sıfat ve fiil açısından benzersiz olduğunu ifade ettiğini, ama beşer için kullanıldığında çağdaşları arasında bazı alanlarda öne çıkan, isminden söz ettiren, manalarına geldiğini söylemişlerdir. (Bkz: TDV, İslam Ansiklopedisi, c. 5, s. 320)
Hal böyle olunca Bediüzzaman Said Nursi'den önce de bu ifade başka alimler için kullanılmış, onların yaşadıkları zamandaki değerleri, bu lakap ile ortaya konmuştur.
Mesela, Arap edebiyatında önemli bir alim olan Bediüzzaman el-Hemedani (v.398/1008), büyük bir bilim adamı olan Bediüzzaman Ebu'l-İzz İsmail el-Cezeri (12.13. yüzyıl) ve İranlı alim Bediüzzaman Füruzanfer (v.1970) gibi alimler bu ifade ile anılmışlardır.
Bu bilgiler ışığında meseleye baktığımızda Bedi' kelimesinin beşer için kullanılabileceğini, beşer için kullanıldığında ne anlama geldiğini daha iyi öğrenmiş oluyoruz.
Dolayısı ile ortada bir şirkten bahsetmek, hem bu ulemaya hakaret, hem de onların haklarına bir tecavüzdür. Eğer Kur'an ve Sünnet'e aykırı bir durum olsaydı asla bu alimlerimiz o ifadenin kullanmasına müsaade etmezlerdi; onlar kullansaydı devrin diğer alimleri böyle bir durum karşısında asla sessiz kalmazlardı.”
Birileri başarısız darbe girişimi sonrası meydana gelen duygusal ortamdan faydalanmak ve genellemelerle toplumun değerlerini dağıtmak istiyor.
Bu yeni bir darbe teşebbüsüdür ve başarısız bile olursa yan etkileri askeri darbeden daha ağır olabilir.
Kaynak:DOĞRUHABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.