İnşaat sektörünün önü açılmalı
Türkiye’nin lokomotifi konumunda olan inşaat sektörü birçok zorlukla karşı karşıya... Yüksek arsa ve inşaat maliyetlerinin oluşturduğu olumsuz tabloya dikkat çeken Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, son düzenlemelerle sektöre nefes aldıran tapu harcı, noter bedeli ve satıştaki KDV rakamı konusundaki oran ve uygulamaların önümüzdeki dönemde eskiye dönmesiyle sektörün yükünün tekrar artacağını belirtti. Haksız rekabetin markalı konut üreticilerinin mağduriyetine ve devletin ciddi vergi kaybına neden olduğunu vurgulayan Tamer Son, kentsel dönüşümü yavaşlatan arsa payı çıkmazına da değindi.
Nüfusunun yüzde 95’i deprem tehdidi altında yaşayan Türkiye’nin 20 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’sinin ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ının ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluşması inşaat sektörünün hızla gelişmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Olası bir depremde yaşanabilecek kayıpların önlenmesi için öncelikli olan 6,5 milyon konutun acilen yenilenmesi gerektiğinin altını çizen Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son; çarpık yapılaşma, altyapı eksikliği ve yeşil alan ihtiyacı gibi yaşam kalitemizi etkileyen sorunları da göz ardı etmemek gerektiğini vurguladı.
Sektörün sürdürülebilir gelişimi ve daha hızlı bir şekilde kaliteli yeni konutlar üretilebilmesi için önünün açılması gerektiğini belirten Tamer Son, “Deprem ülkesi Türkiye’de inşaat sektörünün bekleme lüksü yok” diyerek yaşanılan zorluklara dikkat çekti. Yüksek arsa ve inşaat maliyetleri, haksız rekabet, kısmen ve dönemsel olarak çözülmüş olsa da eski uygulamalara dönüldüğünde tekrar problem teşkil edecek olan tapu harcı, noter bedeli ve satıştaki KDV rakamı gibi sorunların sektörü olumsuz etkilediğini ifade eden Tamer Son, kentsel dönüşümü yavaşlatan arsa payı çıkmazına da değindi.
Devlet arsa üretmezse konut fiyatları düşmez
Türkiye’de nitelikli konut alımının kolaylaşması ve inşaat sektörünün sürdürülebilir bir büyümeyle ülke ekonomisine daha yüksek katma değer sağlayabilmesi için yeni düzenlemelere ve teşviklere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Tamer Son, sözlerini şöyle sürdürdü; “Arsa maliyetlerinin yüksek olması sektörü ciddi anlamda zorluyor. Öncelikle arsa maliyetlerinin düşmesi için devletin arsa üretmesi çok faydalı olur. Devlet arsa üretip inşaat firmalarına satmaz ya da uygun şartlarda kat karşılığı vermezse konut fiyatlarının düşmesini beklemek hayal olur.”
Süreli teşvikler yerine kalıcı indirim ve düzenlemeler gerekli
Konut fiyatlarını artıran ek masrafların da altını çizen Tamer Son; “Yapılan son düzenlemelerle sektöre nefes aldıran tapu harcı, noter bedeli ve satıştaki KDV rakamı konusundaki oran ve uygulamaların önümüzdeki dönemde eskiye dönmesiyle sektörün yükü tekrar artacak. Mevcut iyileştirmelerle süreli de olsa düşen bu oranların bir miktar daha düşürülmesi ve genele yayılmasına ek olarak sıkı bir denetim sistemi kurulması da sağlanırsa hem devletin harç kazanımı hem de yerel yönetimlerin emlak vergileri reel olarak artar. İnşaat sektöründe çok yaygın olan kayıt dışılık, kayıt altındaki firmalar için haksız rekabete neden olurken aynı zamanda devleti ciddi anlamda vergi kaybına uğratıyor. Genel olarak tüm konutlarda KDV indirimine gidilmesi de sektörümüze ivme kazandırır. Yine konut kredisi faizlerindeki düşüş sektöre katkıda bulunur. Ancak tüm bu düzenlemelerin süreli teşvikler yerine kalıcı uygulamalarla hayata geçirilmesi çok daha etkili olur” şeklinde konuştu.
İnşaat maliyetleri hız kesmeden artıyor
İnşaat maliyetlerinin hızla artmasının da sektörü ciddi anlamda zorladığını belirten Tamer Son, şu açıklamalarda bulundu; “Beton ve demir başta olmak üzere inşaat malzemelerinin fiyatı sürekli yükseliyor. Böyle bir tabloda konut fiyatlarının düşmesi kalitenin düşmesi anlamına gelir ki, bu kesinlikle tercih edilecek bir yöntem olamaz. Bizlerin hedefi vatandaşlarımızın güven ve huzur içinde yaşayabilecekleri kaliteli konutları üretmek.”
Müteahhit enflasyonu engellenmeli
Sektörde yaşanan haksız rekabete de dikkat çeken Tamer Son; “Yurtdışında belli bir sermaye yapısına ulaşmadan, yeterli kadrolara sahip olmadan ve belli oranda iş bitirmeden inşaat sektörüne giriş yapılamıyor. Ancak maalesef ülkemizde yıllardır süregelen alışkanlıkla hangi sektörde hareketlilik varsa o sektöre akın edilir. İnşaat sektörü de en cazip sektörlerden biri olarak görülür. 80 milyona yakın nüfusa sahip Türkiye’de bugün yaklaşık 330 bin müteahhit varken, 80 milyonu aşkın nüfuslu Almanya’da bu sayı sadece 2.700, tüm Avrupa’da ise 25 bin civarında. Türkiye, yaklaşık 1 milyar 375 milyon nüfuslu Çin’den sonra inşaat sektöründe dünya ikincisi konumundayken, müteahhit sayısı olarak da Çin’den sonra ikinci. Bu müteahhit enflasyonu engellenmeli. Sektörün en büyük sıkıntısının çözülmesi için gerekli düzenlemelerin en kısa sürede yapılması ve isteyen herkesin kolaylıkla bu sektöre girişinin önlenmesi gerekiyor. Uygun şartları sağlayanlar gayrimenkul yatırımcısı olabilir, ancak her isteyen inşaatını yapamamalı” diye konuştu.
Arsa sahipleri kaliteye odaklanmalı
Kentsel dönüşüm sürecini ciddi anlamda yavaşlatan en önemli unsurlardan birinin arsa payı çıkmazı olduğunun altını çizen Tamer Son, arsa sahiplerinin kat karşılığı projelerde sadece arsa payı oranını dikkate almalarının hatalı kararlara neden olabileceğini belirtti. Arsa payı oranı ile birlikte değerlendirilmesi gereken önemli kriterlerden birinin bina tesliminde öngörülen daire metrekare fiyatı olduğunu vurgulayan Son, sözlerini şöyle tamamladı; “Bir firma standartların üzerinde yüksek arsa payı verdiğinde mecburen kaliteden feragat etmek zorunda kalır. Bu durum ise yenilenecek evinde yaşamaya devam etmek isteyenler için hayal kırıklığı oluşturmasının yanı sıra düşen metrekare fiyatı nedeniyle maddi olarak da kayıp anlamına gelir. Tüm kriterleri bir arada değerlendirerek elde edilecek toplam faydaya bakmak gerekiyor.”
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.