İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden İbnü’l-Esîr İzzeddin el-Cezerî

İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden İbnü’l-Esîr İzzeddin el-Cezerî
Şırnak Üniversitesi tarafından düzenlenen sempozyumda konuşan Araştırmacı-Yazar Abdullah Yaşin, Orta Çağ İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden, muhaddis, diplomat ve âlim olan İbnü’l-Esîr İzzeddin Ebu’l Hasan Ali bin Muhammed el-Cezerî’nin (1160-1233) hayatı, eserleri ve ilmî kişiliğini ele aldı.

İslam ilim geleneğinde derin izler bırakan üç kardeş Mecdüddin, İzzeddin ve Ziyâeddin İbnü’l-Esîr ortaçağda yetişmiş en önemli âlimler arasında gösteriliyor.

Tarihe tanıklık eden her biri farklı bir ilim dalında otorite kabul edilen bu Cizreli 3 âlim, yalnızca yaşadıkları dönemde değil, günümüzde de eserleriyle İslam ve dünya ilim çevrelerinde saygıyla anılıyor.

Sempozyumda İbnü’l-Esîr İzzeddin Ebu’l Hasan Ali bin Muhammed el-Cezerî’nin hayatını konu alan Abdullah Yaşin, el-Kâmil fi’t-târîḫ adlı eseriyle haklı bir şöhrete kavuşan İbnü’l-Esîr’in aynı zamanda hadiste hafızlık derecesine ulaşmış, usûl-i hadis, siyer, edebiyat, ensâb ve eyyâmü’l Arab’da da üstat sayıldığını; evinin her zaman âlim ve ediplerle dolup taştığını, hâfızasının çok kuvvetli, zeki ve mütevazı bir insan olduğunu belirtti.

Yaşin, Ziyâeddin İbnü’l-Esîr’in makam ve mevki sahibi olmayı istemediğini, kendisine itibar gösteren Zengîler’in ve Eyyûbîler’in yaptıkları bütün teklifleri geri çevirdiğini aktardı.

“İbnu’l-Esir İzzeddin Ebul Hasan Ali Bin Muhammed El-Cezeri (H.555-630) kimdir”

İbnulesir İzzeddin’in temel eğitimini Cizre’de gördüğünü aktaran Yaşin, “(M. 1160-1233 ) 12 Mayıs 1160 (H. 4 Cemaziyelevvel 555 ) yılında Cizre’de (Cezirei İbni Omer) doğdu. Bu yüzden Cezeri olarak anılır. Adı İzzeddin olup künyesi şöyle sıralanır. Hasan’ın Ali babası ve Ebulkerem Muhammed oğlu, o da Muhammed’in, o da Abdulkerim, o da Abdulvahid, o da Esir el Cezeri’nin oğludur. Arapçası: İbnulesir İzzeddin Ebul Hasan Ali bin Ebulkerem Muhammed bin Muhammed bin Abdulkerim bin Abdulvahid bin Esir el Cezeri. Büyük babasının adı Esir olduğundan o adla anılmıştır. Esir, köle anlamındaki esir değildir. Esir; Dile vurulan ve alfabenin dördüncü harfi olan S ile okunur. Anlamı gökyüzündeki ışık demektir.

İbnulesir İzzeddin, temel eğitimini Cizre’de gördü. 21 yaşında iken Hacc’a gitti. Medine ve Mekke’de bazı âlimlerden hadis öğrendi. Dönüşünde bir süre Bağdat’ta kaldı. Zamanın önemli âlimlerinden Şafii fakihi Şeyh Ebu Kasım Yaiş ve hadisçi İbn Sükeyne’nin yanında derslere devam etti. Sonra Cizre’ye döndü. Ailesi ile birlikte 1183 (579) yılında Musul’a yerleşti. Babasının Musul Atabegi İmâdüddin Zengî döneminde (1127-1146) Vezir Cemâleddin’in Cizre’deki nâibi, Kutbeddin Mevdûd b. İmâdüddin Zengî devrinde ise (1149-1170) Cizre Dîvânü’l-harâcı’nın reisi olduğu, aynı zamanda ticaretle ve Kasraharab adlı köyü ile Akīme köyündeki çiftliğinde tarımla uğraştığı öğrenilmektedir.

Musul’a göç etti. Asıl tahsilini orada yaptı. Ebû Temmâm, Buhturî ve Mütenebbî’nin divanları başta olmak üzere pek çok şiir ezberledi. Nahiv, lugat ve beyân ilimlerini öğrendi. Hayatını okumak ve tahsil etme, ders verme ve eser yazma ile geçirmiştir. Musul ve Bağdat’da öğrenim görmüştür. İbnulesir İzzeddin. Musul’da oranın hatibi Ebul Fadl Abdullah bin Ahmed Et Tusi’den ve Ebul Faraç Yahya Es-Sakafi, Bağdat’ta da Şafii fakihi Ebulkasım Ya’iş bin Sadaka’dan, Ebu Ahmed Abdulvahap bin Ali el Sufi’den, Şam’da Zeyn el Umana’dan ve başkalarından hadis öğrenimi görmüştür Kısa sürede şöhreti yayıldı. Bağdat’a birkaç sefer Musul atabeylerinin sözlü mesajlarını götüren emin bir elçi olmuştur. (Yaşın Abdullah, Kültür Tarih Ve Cizre, s. 365/367, Kuloğlu Matbaası Ankara 2007 2Et-Tarihul Bahir, s.118,147,157; Özaydın Abdulkerim Prof. Dr Bağdat’ta meşhur alim Abdulmuin b. Kuleyb kütüphanelerindeki kitaplardan yararlandı. Ayrıca temin ettiği resmi belgelerden yararlandı.)

Musul Atabeyinin elçisi olarak Dımışk (Damaskus), Halep ve Kudüs’e gitti. Hem sefaret görevini yerine getirdi, hem de birçok muhaddis, fakih, kura ve nahivci (gramerci) den çeşitli bilgiler aldı.

İbnulesir İzeddin el-Cezeri, Kudüs fethinden sonra (m. 1187/1188-h.584) Dımışk’ta yüce Kürt komutan Sellahaddin el-Eyyubi ile görüştü. Kudüs’ün fethinden sonra 584’te (1188) Dımaşk’ta Selâhaddîn-i Eyyûbî ile görüşen ve Hittîn Savaşı’nın cereyan ettiği alanı gezen İbnü’l-Esîr, aynı yıl hükümdarın Antakya Prinkepsliği’ne karşı düzenlediği sefere Musul askerlerinin yanında tarihçi olarak katıldı. Ardından Musul’a döndü ve ölümüne kadar hayatını Atabeg Bedreddin Lü’lü’ün himayesinde geçirdi.” bilgilerini aktardı.

“İbnulesir İzeddin “EL KAMİL” adında 12 ciltlik tarihi, en çok güvenilen ve yararlanılan bir kaynak olarak gösterilir”

İbnulesir İzeddin’in tarafsız, sağlam ve güvenilir bir zattı olduğunu aktaran Abrullah Yaşin, “603’te (1207) tekrar hacca, 626’da da (1229) Halep’e gitti. İbn Hallikân, İbnül Esîr’in bu Halep ziyaretinde el-Melikü’l-Azîz’in Atabegi Şehâbeddin Tuğrul tarafından saygın bir misafir olarak ağırlandığını bizzat gördüğünü söyler ve Vefayat adlı eserinde onu mütevazı, ahlâk ve fazilet âbidesi bir âlim olarak tanıtır; kendisinin de onun ilminden istifade ettiğini belirtir. İbnü’l-Esîr 627’de (1230) tekrar Dımaşk’a gitti; Müsnidüşşâm Kāsım b. Sasrâ ve Zeynülümenâ b. Asâkir’den semâ yoluyla hadis aldı; ertesi yıl Halep’e ve oradan da fazla gecikmeden Musul’a döndü.

Çocukluğundan beri tarihe karşı büyük bir merakı vardı. İslam’ın doğduğu yerleri hem görmek hem de yazacağı kitap için kendisi tarafından bölgeyi incelemek, rivayetlere bağlı kalmamak, her şeyi gözlemlere dayandırmak için birkaç kez Hicaz’a gitti. Hatta Abbasi halifeleri ve yönetimleri ile ilgili tarihi vesikaları topladı. Bu uzun ve yorucu seyahatlerden sonra Musul’a dönerek evine kapandı ve bu değerli eserlerini yazmaya başladı. Dünyaca meşhur bir tarihçi, muhaddis diplomat ve alim olan İbnulesir İzeddin “EL KAMİL” adında 12 ciltlik bir tarihi vardır. Eserin dili Arapçadır. Yazarlar en çok güvenilen ve yararlanılan bir kaynak olarak gösterirler. Kendisi de tarafsız, sağlam ve güvenilir bir zattı. Umumi tarih kitabı şeklinde yazılan eser, yaratılıştan kendi zamanına kadar olan olayları kronolojik olarak ele alır. Eserinde yazdığı önsözde tarihçiliği ile ilgili belli başlı esasları tespit etmiştir.

Bu eser Bahar yayınları tarafından, İslam Tarihi adı altında Türkçe’ye çevrilmiştir. El-Kamil Fi"t-Tarih"in ilk tenkitli neşri, meşhur oryantalistlerden C. J. Tornberg tarafından 1851-1876 yılları arasında yapılmıştır. Bunu 1883 yılında Mısır"da yapılan baskılar takip etmiş. 1965 yılında Beyrut"ta basılmış. Türkçeye de çevrilen eser, tarihçilerin klasik kaynaklarından en önemlisini teşkil etmektedir. Orta çağ tarihi ile ilgilenen yerli ve yabancı tarihçiler onu tanımak, eserini okumak zorundadırlar. Yoksa ilmi çalışmaları eksik kalır. Bu nedenle tüm dünya orta çağ akademisyenleri Onun eserine müracaat etmektedirler. EL KAMİL’in ilk yedi cildi daha ziyade Ebu Cafer el Taberi’ ye istinat etmiş onu öz edip senetlerini çıkarmış ve bir tek rivayetle iktifa etmiştir. Bununla beraber Taberi’ nin kastı olarak ve kasıtsızca terk ettiği şeyleri İbn-ul Kelbi, el Mubarrad, el Balezuri, El Mesudi gibi diğer kaynaklardan alarak, tamamlamıştır.

Müslüman Arapların İslamiyet’ten önceki meşhur olayları olan “Eyyamul Arab” ı (Arap günleri), hicri I. asırda Kays ile Tağlib oymakları arasındaki olayları, Arapların Sind’e taarruzları ve buna benzer mes’eeleleri adı geçenlerden almıştır. Kitabın geri kalan ciltlerine gelince, İbnulesir İzzeddin eline geçen bütün kaynaklardan yararlanmıştır. Bundan dolayı kitabı haklı olarak müslümanların 628 hicri yılı olan 1232 miladi yılına kadar olan siyasi tarihleri hakkında yazdıklarının en mükemmel bir özü sayılmaktadır.” şeklinde konuştu.

“Bir tarihçi olarak geçmişe ait bilgilerden, örnek hadise ve tecrübelerden faydalanılması gerektiğini belirtir"

İbnü’l-Esîr'in rivayetleri değerlendirirken ihtiyatlı davrandığını, haberleri tahlil ve tenkit süzgecinden geçirdikten sonra ele aldığını aktaran Yaşin, “İbnü’l-Esîr, nakillerinin sağlamlığı ile kendini gösterir. Hatta bazan yararlandığı kaynakları tenkit eder. Örneğin, Taberi, Şahristani ve nakillerde bulunduğu diğer bazı âlim ve tarihçileri hakkında yerinde tenkitleri vardır. el-Kâmil fi’t-târîḫ adlı eseriyle haklı bir şöhrete kavuşan İbnü’l-Esîr aynı zamanda hadiste hâfızlık derecesine ulaşmış, usûl-i hadis, siyer, edebiyat, ensâb ve eyyâmü’l Arab’da da üstat sayılmıştır; evi her zaman âlim ve ediplerle dolup taşardı.

Hâfızası çok kuvvetli, zeki ve mütevazı bir insandı. Makam ve mevki sahibi olmayı istememiş, kendisine itibar gösteren Zengîler’in ve Eyyûbîler’in yaptıkları bütün teklifleri geri çevirmiştir. el-Kâmil’de, önemli mevkilere çıkmış nice devlet adamının hiç beklemediği anda nasıl perişan bir hale düştüğünü anlattıktan sonra geçimini sağlayacak geliri olan bir insanın resmî görev almamasını tavsiye eder. İbn Kesîr, Durmuş İsmail Prof. Dr onun Musul hükümdarlarına vezirlik yaptığını söylerse de (el-Bidâye, XIII, 139) bu doğru değildir.

İbnü’l-Esîr rivayetleri değerlendirirken ihtiyatlı davranmasıyla, haberleri tahlil ve tenkit süzgecinden geçirdikten sonra kullanmasıyla ve yalnız güvenilir kaynaklara başvurmasıyla tanınmıştır. Bir tarihçi sıfatıyla geçmişe ait bilgilerden, örnek hadise ve tecrübelerden faydalanılması gerektiğini, tarihin iyi ve kötü yönleriyle tekerrürden ibaret olduğunu, dolayısıyla insanların ondan ibret alarak kendilerine yön vermelerini ve âhiret hayatı için de azık hazırlamalarını tavsiye eder. İbnü’d-Dübeysî, Şehâb el-Kūsî, Mecdüddin b. Ebû Cerâde, Ebü’l Kāsım Şeref b. Asâkir, Ebû Saîd Sungur el-Kudâî, Ebü’l-Fazl b. Asâkir ve İbn Hallikân ondan rivayette bulunmuşlardır (Sübkî, VIII, 300).

Birkaç kez Musul Zengi hükümdarı tarafından Bağdad’a diplomat ve elçi olarak gönderilmiştir. Bağdat’taki devlet yöneticileri ile görüşmüş önemli işler başarmıştır. Daha sonra hizmetinde bulunduğu Zengi Atabeylerinin tarihini kaleme almıştır. Ömrünün son yıllarında kendini hadis ilmine vererek ilerlemiş yaşına rağmen hadis alanında öğrenci yetiştirip özellikle sahabi biyografilerine ve hadis ravilerinin nisbelerine dair eseler verdi.

“Usdul Ğabe fi Marifes sahabe” adlı Hz. Muhammed (S.A.S.) in sahabeleri hakkında alfabetik sıra ile meydana getirdiği bir lügatı olup, 7554 sahabe adı içinde bulunmaktadır. Bu eser çok büyük bir çalışmanın neticesinde meydana getirilmiştir. Hadis Usulü ilminde ve diğer İslami dallarda çok önemli olan bir eserdir. Ayrıca, el Samani’nin Kitab El Ensabın’dan “EL LUBAB” adı altında meydana getirdiği bir hülasası vardır. İbnulesir’in de yazmış olduğu Lübab kitabını da Suyuti Lübab el Lübab adı altında özleştirmiştir. “İbnü’l-Esîr rivayetleri değerlendirirken ihtiyatlı davranmasıyla, haberleri tahlil ve tenkit süzgecinden geçirdikten sonra kullanmasıyla ve yalnız güvenilir kaynaklara başvurmasıyla tanınmıştır.

Bir tarihçi sıfatıyla geçmişe ait bilgilerden, örnek hadise ve tecrübelerden faydalanılması gerektiğini, tarihin iyi ve kötü yönleriyle tekerrürden ibaret olduğunu, dolayısıyla insanların ondan ibret alarak kendilerine yön vermelerini ve âhiret hayatı için de azık hazırlamalarını tavsiye eder.” İbnulesir İzzeddin, h. 25 Şaban 630 (m.6 Haziran 1233) yılında Musul’da vefat etmiştir. Allah onu ve kardeşlerini af etsin. Amin. 1939 yılında yaptırılan bir kubbesi bulunmaktadır.” dedi.

İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden İbnü’l-Esîr İzzeddin el-Cezerî

İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden İbnü’l-Esîr İzzeddin el-Cezerî

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.