Selman URUK

Selman URUK

İslam Ve Kurallar!

İslam Ve Kurallar!

Karanlık bir çağ ve alabildiğine zulüm…

Yeryüzü mustazafları çığlık çığlığa bir Mesih beklemekte. Babasız kalmış masum çocuklar, umutsuz kadınlar ve gücü elinden alınmış yaşlılar… Mavi gökyüzünün derinliklerinden yere muştulanacak bir ışık huzmesi gözlemekteler. Sakin görünen hiddet dolu yüreklerinde kopan fırtına öncesi sessizliğin endişeli bakışları… Fillerin dinmek bilmeyen açlıklarını bastırmak için debelleştikleri yerde bir bir çiğnenen çimenler toprak olup bir başka baharın kokusunu alamadan gitmekteler. Ama şimdilik gökyüzü sessiz. Gökyüzü zamanın gelmesini beklemekte. 

İnsan özgürlüğü ve onuru hiç konuşulmayan bir mit olmuş sanki. Her şey ve her yer bir boş oyun gibi. Bilgisayar ve internet çağının korkunç tırnakları tüm insanlığı beyninden kelepçelemiş ve adeta bir çevrimiçi oyun karakteri gibi bizi ruhsuz ve soğuk birer heykel yapmış. Oyun karakterimizin aşktan ve imandan bihaber cesedi bizi de cesetleştirmiş, kurumuş bir yaprak gibi bizi oradan buraya savurup durmakta. Yaklaşmakta olan daha büyük tehlike ise neredeyse insan olduğumuzu unutmak. Tıpkı bir makine gibi yaşıyor ve bir makine gibi düşünüyoruz. Kurallar ve elde edilmesi gereken ganimetlerden başka bir şey yaptığımız yok. Monoton ve soğuk bir yaşam… Yollarda ve iş yerlerinin çirkin duvarları arasında geçirdiğimiz koca koca saatler. Ve ömrümüzden ömür alan dakikaların ilerleyişi…

Bir ölümün büyüklüğü ve sarsıcı etkisini dahi hissedemeyecek kadar robotlaşmış duyularımız. Ve imanımızı küçük bir ilmihal ile şekillendirdiğimiz bu çaresiz zamanlarımız.

Gerçekten öyle mi olmalı?

Uyuşuk bedenlerimizi çürütüp duracak mıyız böylece. Bir silkiniş, bir uyanış nasıl olacak. Yoksa hiç olmayacak mı? Gökyüzüne bakan çocuklarla oturup, Ebrehe´yi yıkan ebabilleri mi bekleyeceğiz öylece. Hareketsiz ve ümitsiz.

Oysa onlar çocuk. Onlar güçsüz bırakılmış, güçleri ellerinden alınmış zayıf kadınlar ve ihtiyarlar. Belki onlar için caizdir bekleyiş.

İslam´a bakışımızın sorunlu olduğunu bu meselden dahi anlayabiliriz. Çünkü İslam´ın diriltici ve hayat verici etkisi hayatımızın hiçbir an ve mekânında hissedilmiyor. Sadece kurallara, törenlere ve içi boşaltılmış büyüsel ritüellere hapsetmişiz İslam´ı. Böylece insanlığı kurtaracak İslam yerine kitleleri uyuşukluğa sevk eden bir İslam´ı yaşıyor olmuşuz.

Oysa

İslam bir kurallar mecmuası değildir. İslam, salt bir helal haram beyannamesi değildir. İslam sadece muamelat ile ilgili füruatın teferruatı değildir. Yani,  İslam sadece bir ilmihal kitabından müteşekkil değildir.

İslam bir hissediştir. Dünya görüşü ve yaşam biçimidir. Her hal u karda insan-ı kâmil olabilmektir. En azından insan-ı kâmil olabilmek yolundaki kemalat merdivenlerini çıkmaya çalışmaktır. İnsani onur, özgürlük, adalet ve hakikat yolunda tökezlemeden ilerleyebilmektir. Kanı ve bütün bir bedeni ile aşkı yaşamak, ruhu ve tüm benliğiyle aşkı hissetmektir. Aşkı yaşamak ise maşukun rızasından gayrısına ihtimam vermemek ve sadece onun rızasına bende olmaktır.

Karakterlerimizi bozan tüm fesatlıklara rağmen insani olabilmek ancak şeriatın gösterdiği yolda gerçek bir model, İslam´ın gerçek kişiliğini sergileyebilmekten geçer. Yeryüzünü saran bozgundan, insanlığı sarmış toz ve kara dumandan ancak İslam´ın aydınlık kişilikleri olarak felaha erebiliriz. Yanan annelerin yüreğine ancak İslam´ın adanmış kişileri olarak su dökebiliriz.  Yoksa kurallara hapsettiğimiz İslam ne bizi ne de dünya mustazaflarını kurtarmayacak. Kurallarla çevrilmiş bir İslam´ın ruhunu seccadesinde kırk hadis ezberlemeye hapseden müslümanın veya bütün enerjisini abdesti bozan şeylerin ansiklopedisini ezberlemeye adayan müslümanın zulüm altında yetim kalmış küçük çocuğa ne gibi bir yararı olabilir?

Hissetmenin zamanı gelmiştir. Belki öfkelenmenin, bazen de ağlamanın yeridir artık. Din diye uygulamaya çalıştığımız soğuk ve ruhsuz ibadetler dünyadaki zulümün ve fesadın önüne geçemiyor artık. Dökülen gözyaşlarına karşı gerçek kişiliklerle, gerçek hissedişlerle bir el uzatmamız gerekiyor. Bilelim ki; İslam´ı yaşıyorum diyerek buzağıya tapmaya başlayan Hz. Musa´nın (as) kavminin akıbetine çok uzak değiliz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi