İsmini zikretmem! Kan sözüne sert yanıt
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sert çıktı. Kılıçdaroğlu’nun ihanet içinde olduğunu söyleyen Erdoğan, “Kan ticaretine soyunanlar, hiç boşuna heveslenmesinler, Kızılay dışında bir yere de kan vermeyiz, bunu böyle bilsinler” dedi.
Erdoğan, Yerli Düşünce Derneği’nce düzenlenen “Türk Siyasi Tarihinde Yerli ve Milli İrade Programı”nda şu mesajları verdi:
- KILIÇDAROĞLU’NA SERT TEPKİ: Terör örgütü konusunda anamuhalefet partisi artık kendisine bir çekidüzen vermesi gerekiyor. Nerede duruyorsun, milletten yana mısın, terörden yana mısın? Bunu ortaya koyacaksın. Terör örgütünün yöneticilerinden ittifak teklifi alabilecek kadar çizgisini ve rotasını yitirmiş bir anamuhalefet partisi bu ülke için sorun kaynağıdır. Ana muhalefetin başındaki zatın söylediği bir söz var ki gerçekten çok ciddi bir denge problemine işaret ediyor. ‘Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz’ diyen bir siyasetçi, milletin iradesine de içinde yer aldığı Meclis’e de siyaset kurumuna da ihanet etmiş demektir. Şu anda başkanlık sistemini uygulayanlar kan dökerek mi yaptılar? Amerika bunu böyle mi getirdi, o Güney Amerika ülkeleri bunu böyle mi getirdi? Nereden çıkıyor bu iş?
‘Hangisine uyuyorsun’
-KAN DÖKMEK DİKTATÖRLERİN İŞİ: Mesele şu, kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin bazen de meczupların işidir. Anamuhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğunu ben milletimin takdirine bırakıyorum. Kan dökülmesi gereken durumlar elbette olabilir. İşte ülkemizde,Vatanımızın bütünlüğü, milletimizin bekası için aslanlar gibi mücadele eden, gerektiğinde kanlarını döken askerimiz, polisimiz, köy korucularımız var. Vatan savunması, milletin can ve mal güvenliğinin sağlanması söz konusu olunca bu ülkenin hiçbir ferdi canını ve kanını feda etmekten çekinmez. Ancak tamamen Meclis’in kararı ve sonrasında milletin onayı meselesi olan bir konuyu getirip, kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa, açık söylüyorum, bu topraklara ait olamaz.
- EY BEYEFENDİ HANGİSİSİN?: Üç şey var ki bunlar ülkemiz için çok büyük tehlike. Mezhepçilik, ırkçılık ve terör. Bu üç beladan ülkemizi kurtarmamız gerekiyor. Ey beyefendi, sen bunlardan hangisine uyuyorsun. Bunlardan birisine uyuyor. Çok açık, net uyuyor ama bilesin ki Türkiye’de kandan beslenen terör örgütünün maşası olmayı kabullenmiş bir parti zaten mevcut. Ana muhalefet partisinin görevi, terör örgütünün güdümündeki partinin yedekliğine soyunmak değildir. Bu zatın ülkemizin temel meseleleri hakkında hiç bir ciddi önerisini, projesini, analizini bugüne kadar duymadık.
- GİT VER İFADEYİ: Bak kasetle devraldığın genel başkanlığı söylediğin yalanlar sebebiyle şu anda savcı seni çağırıyor. Madem dürüstsün niye gidip ifadeyi vermiyorsun? Git ver ifadeyi. Dürüstsen dürüstlüğünü görelim. Oturduğun yerden iftira etmeye devam ederek şahsımı hedef alan, alıştığımız yalanlarına yine niye devam ediyorsun. Biliyor ki gidip ifadeyi verdikten sonra bu işin faturası kendisine çok ağır olacak bunu görüyor.
‘Esefle karşılıyorum’
- SİYASİ SAPKIN: Her türlü sorunlu işe adeta ben bu zatın balıklama atladığını görüyorum. Bu şahıs, daha önce siyasi sapıklık emareleri göstermiştir. Şimdi de siyasi sapkınlık işaretleri veriyor. Bu işler böyledir. Bir defa şirazeden çıkarsanız, bir daha düzelemezsiniz. CHP gibi bir siyasi partinin bu tür arızalarla malul bir şahsın hezeyanlarına terk edilmiş olmasını esefle karşılıyorum.
- MİLLETİN ÖNÜNE GELECEK: Türkiye yeni bir Anayasaya kavuşacaksa, aziz milletimizin takdiriyle olacaktır. Bu şahsa sesleniyorum, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir’ demedi mi? Milletten niye kaçıyorsun. Hadi buyur, millete gidelim. Millet ne diyorsa o olsun, niye kaçıyorsun? Biliyor ki, ‘bu millet bana güvenmiyor.’ İşte sana güvenmediği için de hezeyanlar başladı. Ama er geç bu milletin önüne, bu yeni anayasa gelecek. Başkanlık sistemi de gelecek.
- TEKLİFİ OLAN GETİRSİN: Başkanlık sisteminin dünyada onlarca farklı uygulaması var. Biz temel ilkeler çerçevesinde kendimize uygun olan sistemi ortaya koymalıyız. Bizim geleneklerimizde bu var. Bunun adına ister ‘Başkanlık, devlet başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı’ diyelim hatta varsa başka isim koyalım, hiç fark etmez. Rahmetli Türkeş’ten rahmetli Erbakan, Demirel ve Özal’a kadar milletinin daha iyisine layık olduğunu düşünen herkes bu meseleyi gündemine almıştır. Başka teklifi olan varsa buyursun getirsin. Kan ticaretine soyunanlar, hiç boşuna heveslenmesinler, Kızılay dışında bir yere de kan vermeyiz, bunu böyle bilsinler.
‘Bize milletimizin gülücüğü yeter’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vize serbestine ilişkin AB’nin tavrını da sert sözlerle eleştirerek şunları kaydetti:
“AB’nin tavrını görüyorsunuz. Neymiş efendim? ‘Terörle mücadeledeki, terör örgütü konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız’. Bana bak, siz ne zamandan beri Türkiye’yi idare etmeye başladınız? Kim size bu yetkiyi verdi? Bunlar nasıl demokrat, nasıl demokrasiye inanıyor anlamak mümkün değil. Benzer bir sözü kim söylüyor? Anamuhalefet partisinin başındaki, ismini bir daha zikretmeme kararı aldığım zat söylüyor. Dikkat ederseniz, terör örgütü ne diyorsa, terör örgütünün güdümündeki siyasetçiler ne diyorsa, bunlar da aynısını tekrar ediyor. Şu anda Bangladeş’te bu kararı alan yönetimin bir benzeridir bizim anamuhalefet, aynıdır bunlar. Eğer AB, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine terör örgütünü muhatap alacak kadar küçülmeye razıysa, bizim açımızdan hiçbir sorun yok. Çünkü biz terör örgütüne hangi gözle bakıyorsak, onların tezlerini savunanlara da aynı gözle bakarız. Ancak, bugün bize bir terör örgütünün ağzıyla konuşanların, yarın bir başka terör örgütü kendi topraklarında eylem yaptığında tek söz dahi söylemeye hakları olmayacaktır. Bunları kendi koyunlarında besliyorlar. Avroları vermek suretiyle ‘Türkiye’yi gidin bölün’ diyorlar. Silahlarını veriyorlar. Siz, bizim bunları bilmediğimizi mi zannediyorsunuz? Biz iki tane gülücüğünüze bu vatanın kıymetlerini, değerlerini değişmeyiz. Bize milletimizin gülücüğü yeter. Avrupa ülkeleri, açık söylüyorum bu işin altından kalkamaz. Terör örgütleriyle böylesine kapsamlı ve cansiparane mücadele yürüten bir ülkeye bu işten vazgeç demek terörün safında yer almakla eş değerdir. Türkiye’ye ‘terör tanımını yumuşat’, ‘terörist tanımını değiştir’ demek, ‘bu işten vazgeç’ demektir.
‘Bu ikiyüzlülük’
Kilis sokaklarında, karşı taraftan atılan roketlerle her gün vatandaşlarımız şehit olurken müttefiklerden, maalesef keyifleri elvermediği için, daha ne bekleyeceğiz? Öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bu konuda gereken adımları icap ediyorsa tek başımıza atmaktan çekinmeyeceğimizi de buradan ifade ediyorum. Kilis’i, Halep’i umursamayanı biz de umursamama hakkına sahibiz.. Kendisi için hak gördüğünü bizim için lüks gören, kabul edilmez bulanların yaptıkları işin adı açık söylüyorum, iki yüzlülüktür.
‘Kararı bekleyeceğiz’
Schengen meselesi, biz bu işi bitirdik. Bunlarla bunun imzalarını attık ve ekim ayında uygulamaya geçeceğini karar altına aldık. Ama şimdi çıktılar, 72 madde ileri sürdüler ve bunun içine bir de geldiler terörü sıkıştırdılar. Nerede var bu ya? Şunu AB müktesebatı içinde bize göster bakalım. Vizenin şartları içinde bunlar mı var? Güney Amerika’dan Schengen’e tabi olanlara sen böyle bir şey uyguluyor musun, var mı? Ama müzakere ettiğin şu anda Gümrük Birliği’nin üyesi olan Türkiye’ye bunları uyguluyorsun. Birliğin, üyelik niyetini ve gayretini hala muhafaza eden Türkiye konusundaki çarpık ve ikircikli tutumundan vazgeçmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde ya AB ile birlikte ilişkilerimiz geliştirecek, bu yolu nihayete ulaştıracağız ya da kendimize yeni bir yol tespit edeceğiz. Bizim tercihimiz, yeni Türkiye’yi Avrupalı dostlarımızla birlikte inşa etmekten yanadır. Şimdi Avrupalı dostlarımızın kararını bekleyeceğiz.
‘BİR SES GELMEDİ’
Her şeyden önce siyasi bir lider olan Motiur Rahman Nizami’nin böyle bir cezayı ve infazı hak edecek herhangi bir suçunun olmadığına inanıyorum. Nizami’nin idam edilmesi üzerine Türkiye’nin Dakka Büyükelçisi Devrim Öztürk’ü Ankara’ya çağırdık. Şunu unutmayalım, zalimler için yaşasın cehennem. Nizami için idamlara karşı olan AB’den bir ses gelmedi. Hani idama karşıydınız? Dünyada idamlara karşı olduğunu söyleyen ülkelerden ses çıkmadı. Şu anda 1 milyar 700 milyon Müslüman’ın bir temsilcisinin olmadığı BM Güvenlik Konseyi’nin adil karar alacağına inanmıyorum. Beş ülkenin beşi de Hıristiyan. Birinci Dünya Savaşı şartları içerisinde oluşmuş böyle bir yapıyı kabule mecbur değiliz, reforme edilmesi lazım. İnşallah BM’de bu yıl yine dile getireceğim. Anlatacağız. Ağlamayan bebeğe süt vermiyorlar.
Kaynak:Milliyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.