Selman URUK

Selman URUK

Mensubiyet Ve Özgür Birey!

Mensubiyet Ve Özgür Birey!

Mensubiyet, insan olmanın sınırlarına çizilmiş bir duvardır. İnsan olabilmenin en uçlarında verilen savaşımın, kolektif bir menfaat uğruna feda edilmesi demektir. Tapmak gibi bir hâl alan günümüz mensubiyetleri tüm üstün insani hasletleri köreltmiş ve İnsani olan duygularımızı “putlaştırılmış partisel menfaatlere”  kurban etmiş.

Milenyum çağının tüm nimetlerine rağmen tüm benliğimizle zincirlere vurulmuşuz. Refahın ve nimetlerin bolluğuna karşın ne yazık ki insan olabilmenin yüceliğinden mahrumuz.

Putlaştırdığımız yaşam standartlarımız, kült haline getirdiğimiz parti veya cemaat liderimiz benliğimize vurulan bir hançer gibi.

Yedi milyar insan içinde birer dişliyiz sadece; hızlı ve anlamsız dönen bir çarkın körelmiş ve paslı dişlisi. Nereye ne nasıl gideceğimizi kendimiz belirlemiyoruz. Hatta gidip gitmeyeceğimizi dahi kendimiz belirlemiyoruz. Ya liderimiz şuraya git diyor gidiyoruz ya da statükomuzu koruyacak bir yerde olmamız gerektiği için gidiyoruz. Paramızı veya evimizi; işimizi veya aşımızı korumak için bir yerde kalmamız gerekiyor ve kalıyoruz.

Yani kalmaya da gitmeye de mecburuz. Özgür aklımızın özgür seçimlerini artık yapamamaktayız. Hatta böyle bir yetimizin varlığından dahi bihaberiz.

Bizi “yeryüzünün halifesi”, “meleklerden de üstün” bir tür olarak var eden Yaratıcının bize verdiği değeri unutmuş olmanın sersemliğindeyiz. Günlük değişen çirkin politikalar karşısında kendimiz olmayı beceremeyen bir kuru yaprak gibi en küçük rüzgâra dahi kapılıp kuzeyden güneye, doğudan batıya savrulup duruyoruz.

Her hâlükârda “dosdoğru olmakla emrolunmuş bir mesajın muhatabı olan insaniyetimiz her hâlükâra bürünebilen süfli birer bukalemun derecesinde hareket etmekle “aşağıların da aşağısı” olmuş.

“O” diyorsa doğrudur motivasyonunda televizyon ekranlarına bağımlı birer baykuş gibi yaşıyoruz. Cemaatim öyle diyorsa ben de öyle demeliyim diyen birer ölü yaşayanız. Liderim bunu yasaklıyorsa gerekirse bu yasakla ölürüm diyen birer yaşayan ölüyüz.

Boyunlarımıza geçirdiğimiz “izm”lerimiz neye kızıp neye sevineceğimizi belirlemekte. Kimi sevip kime düşman olacağımızı kemalizm, tayyibizim, apoizm, barzanizm, ateizm, sosyalizm, laisizm, demokrasizm belirlemekte. “Kendisinden hesaba çekileceğimiz” sayfalar ise Hindu ayinlerinde okunan trans halindeki metinler gibi bizi sadece hipnoz ediyor. Şeyhin eteğinde kendinden geçen müritleri gibi trans halindeyiz ama neye trans olduğumuzun dahi bilincinde değiliz.

Bilinç mi?

 İşte o artık yok.

En liberalistimiz en katı sosyalist tavırları sergileyebilmekte. En ümmetçimiz birdenbire koyu bir milliyetçi olabilmekte.  En muttakimiz gizli sayfalarda kapitalist ruhlu bir canavar olabilmekte.

Yani ideallerin yenilgisi. Bir zamanlar hayalleriyle yaşamaya umut yaptığımız ideallerimiz şimdi paramızın, evimizin, arabamızın kurbanı olmuş. Düşünürün dediği gibi kapitalizm akıllandı ve bize göre şerbet üretmeye başladı.  

Kapitalizm akıllandı ve “ben” e acımasızca saldırıyor. “Ben” e ait olan tüm güzellikleri ve yücelikleri alıp götürüyor. Biz ise sele kapılmış saman çöpü kuvvetiyle direniyoruz bu akıntıya.

Uzun sözün kısası; Hz.Peygamber´in daha yaşarken kodladığı EBUZERR´i anlamıyoruz.  Hz.Peygamber (asm), O´nun için “ Ebuzerr yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız haşrolunur” demişti. Bu sözü duyan ve anlamını bilen Ebuzerr, Hz.Peygamber´in ölümünden sonra dahi EBUZERR olmaya devam etti. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi