Mermi ve toplarla tahrip edilen tarih: Pisyar Köprüsü

Mermi ve toplarla tahrip edilen tarih: Pisyar Köprüsü
Batman’ın Kozluk ilçesinde Artuklular döneminden kalma 8 asırlık tarihi Pisyar Köprüsü de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden nasibini aldı.

Batman’ın Kozluk (Hezo) ilçesinde 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra mermi ve toplarla keyfi bir şekilde tahrip edilen tarihi Pisyar Köprüsü, ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Batman’ın Kozluk (Hezo) ilçesinde Artuklular döneminden kalma 8 asırlık tarihi Pisyar Köprüsü de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden nasibini aldı. Askeri darbeden sonra keyfi bir şekilde zamanın darbeci askerleri tarafından mermi ve toplarla tahrip edildiği bilinen tarihi Pisyar Köprüsü, kaderine terk edilmiş bir şekilde ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Tarihi İpek Yolunun geçmişteki önemli geçiş güzergâhlarından biri olan tarihi Pisyar Köprüsü, Kozluk ilçesi Alıçlı (Norşen) köyü Garzan Çayı üzerinde inşa edilen ve geçmişte kervanların Garzan Çayı’nın Doğu’sundan Batı’sına geçmeleri için kesme taşlarla yapılmış bir geçiş güzergâhı görevini görüyordu.

Doğal ve beşerî yollarla zamanla yok olmaya mahkûm olan köprü, en büyük tahribatı ise 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra gördü. 1980 ile 1985 yılları arasında zamanın askeriyesi tarafından köprünün keyfi bir şekilde top ve mermi yağmuruna tutulduğunu aktaran vatandaşlar, köprünün günümüze ulaşan 2 ayağıyla ayakta kalma mücadelesi verdiğini anlattılar.

Köprünün batı ayağının güney yüzündeki iki satırlık Arapça kitabe günümüze kadar ulaşabilmiş ancak son derece harap olduğundan kitabenin önemli bir kısmı okunamamıştır.

Yukarı ve Aşağı Alıçlı köyünün birbirine bağlantısını sağlayan köprünün üstünde günümüzde bir tel köprü yapıldığı görülüyor.

Köylülerin, birbirleriyle daha da yakınlaşmak ve hayvanlarının geçişi için yaptıkları öğrenilen tel köprü de zamanla yıkıma uğrayarak tehlike oluşturuyor.

Tarihi köprüyü merak ettiklerini ve görebilmek için geldiklerini söyleyen vatandaşlardan Ahmet Zariç:” Kozluğun Alıçlı (Norşen) köyünde tarihi bir köprünün olduğunu işittik ve bu tarihi köprüyü görebilmek için arkadaşlarımızla birlikte ziyarete edelim ve köylülerden köprü hakkında bilgi sahibi olalım dedik. Köylülerden anladığımız kadarıyla bu köprü baya tarihi bir geçmişe sahip ve Artuklulardan kalma bir köprüdür. Gördüğümüz kadarıyla baya büyük ve güzel bir köprü yapılmış.” dedi.

“Batı’da tarihi eserlere verilen ehemmiyet Doğu’da da verilsin”

“Batı tarafında gördüğümüz kadarıyla bir yerde tarihi bir yapı varsa oradaki yetkililer yok olmasın diye o tarihi eseri koruma altına alıyor” diyen Zariç: “Fakat maalesef Doğu tarafında bu uygulamayı göremiyoruz. Batı’da verilen bu ehemmiyetin Doğu’da da verilmesini istiyoruz. Bakıyoruz ki tarihi köprü ve eserlerimiz çok fakat koruma altına alınmadığı için zamanla yıkıma uğruyor. Bu tür tarihi değerlerimize sahip çıkmalıyız. Çünkü bu tarihi eserler orada memleketin ve toplumun varlığının delilidir. Ve bu delili geçmişten geleceğe yansıtır. Bu tür tarihi eserler yok olduğu zaman insan burada herhangi bir medeniyet yaşamış çıkarımında bulunamaz.” ifadelerini kullandı.

“Askerler tarafından kurşun yağmuruna tutularak tahrip edilmiş”

Tarihi köprünün 1980 darbesinden sonra büyük bir tahribata uğradığının altını çizen Zariç, yetkililer tarafından tarihi değerlere sahip çıkılması gerektiğini dile getirdi.

Zariç, şunları söyledi:

“Buradaki vatandaşlardan duyduğumuz kadarıyla, üstünde bulunduğumuz bu Artuklular döneminden kalma köprü, 1980 yılındaki darbeden sonra askerler tarafından kurşun yağmuruna tutulmuş. Ve bu tarihi köprü bu hale gelmiş. Önceden bu köprü bu şekilde değildi. Daha güzel, aslına uygun ve ihtişamlıydı. Fakat o dönem gelip bu şekilde tahrip etmişler. Biz istiyoruz ki yetkililer bu tarihi eserlere sahip çıksınlar. Çünkü buradaki vatandaşın elinde yapabileceği bir şey yok. Tamamen bu anlamda imkân yönetimin, buradaki yetkililerin elindedir. Nasıl ki Batı tarafında bu tür değerlere sahip çıkılıyor, biz istiyoruz ki Doğu tarafında da bu tür değerlere sahip çıkılsın. Buralarda da nam salmış medeniyetler yaşamış ve arkalarında büyük tarihi eserler bırakmışlardır.”

“Tarihi Pisyar Köprüsü’nün kaderine terk edildiğini gördük”

Tarihi köprüyü görebilmek için Batman’dan geldiklerini belirten bir başka vatandaş Yunus Uluç ise tarihi Pisyar Köprüsü’nün kaderine terk edildiğini gördüklerini söyledi.

Tarihi eserlerin geçmişi günümüze taşıyan değerler olduğunu vurgulayan Uluç: “Tarihi Pisyar Köprüsü’nün kaderine terk edildiğini gördük. Hakikaten gelip gördüğümüzde bu memlekette tarihi değerlere ne kadar önem ve ehemmiyet verildiğini görebilmek mümkün. Tarihi eserler geçmişi günümüze taşıyan değerlerdir. Bu tarihi eserlerimizi millet ve devlet olarak el ele koruma altına almalı ve sahip çıkmalıyız. Batman’ımız da tarihi kültürel miraslar açısından zengin bir bölge. Bu eserlerimiz tamamen yok olmadan koruma altına alınmalıdır.” şeklinde konuştu.

“Az tanınan bir Orta Çağ köprüsü”

Sanat tarihi alanında önemli çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Hüseyin Rahmi Ünal, 2010’da Pisyar Köprüsü'nde yaptığı bir araştırma sonucundan köprünün "Az tanınan bir Orta Çağ köprüsü" olduğunu belirtti.

İşte Ünal’ın Pisyar Köprüsü hakkında yazdığı "Az tanınan bir Orta Çağ köprüsü" başlıklı yazısı:

"Köprü, Kozluk ilçesinin 7-8 kilometre güneydoğusunda, Norşin köyü yolunda, Dicle’nin kollarından Garzan Suyuna karışan Norşin Deresi üzerinde yer almaktadır. Bugün sadece, Norşin Deresi’nin iki kenarına basan iki ayağı kısmen sağlam durumdadır. Köprü, derenin iki kenarının da sarp ve hayli eğimli olduğu bir noktada inşa edilmiştir. İki ayağı birleştiren kemerin, ayaklar üzerinde halen görülebilen kesimlerinin kavisi dikkate alındığında, köprünün tek bir kemere sahip olduğu kanısına varılmaktadır. Batı ayağı, doğu ayağına kıyasla daha sağlam durumdadır. Köprü üzerindeki Arnavut kaldırımlı yolun sağlam kalabilmiş bir kesimi, batı ayağı üzerinde görülebilmektedir. Ayakları birbirine bağlayan kemer, kemer ayakları ve yan yüzlerde, kemer kavisine yakın kesimler düzgün kesme taşlarla kaplanmıştır. Her iki ayakta da kemer karnının zemine yakın kesimlerinde, yatay birer silme dikkati çekmektedir. Doğu ayağının güney cephesinin zemine yakın kesimi, yaklaşık 45 derecelik bir açı oluşturacak şekilde doldurularak pahlanmıştır. Bu dolgu, muhtemelen sonraki bir tarihte, köprü ayağını berkitmek amacıyla yapılmış olmalıdır.

Köprü üzerindeki yol seviyesinin hemen altında, ayaklar ve kemer üzerine binen yükü hafifletmek amacıyla inşa edilmiş dehlizler bulunduğu görülmektedir. Ayrıca batı ayağı üzerinde, 3 metre 40 santime 7 metre 25 santim ölçülerinde ve 3 metre 10 santim yüksekliğinde bir de oda bulunmaktadır. Bu mekânın doğu ve batı duvarları sağlamdır. Kuzey duvarının 5 metre 25 santimlik kesimi yıkıktır. Mekânın güney duvarı üzerinde mevcut, yaklaşık 140 santim. genişliğindeki açıklığın doğu sövesi düzgündür. Bu da burada bir kapı (?) açıklığının bulunduğu şeklinde yorumlanabilir.

Köprünün doğu ayağı üzerinde bir, batı ayağı üzerinde de iki adet olmak üzere üç adet dehlizin kalıntıları halen görülebilmektedir. Köprü üzerindeki yola paralel, doğu-batı yönünde uzanan bu dehlizlerin, doğu ve batı ayakları üzerinde, köprüyü kuzey-güney yönünde enine kat eden birer dehlize açıldıkları anlaşılmaktadır. Kuzey-güney yönünde uzanan iki ucu açık dehlizin sağlam kalabilmiş batı duvarı seçilmektedir. Doğu-batı yönünde uzanan bu dehlizlerden doğu ayağı üzerindekinin eni 75 santim., bugünkü derinliği ise 5 metre 60 santimdir. Dehlizin 2 metre 50 santimlik kesimi, ana kaya oyularak oluşturulmuştur. Bu kesimin zemini, yaklaşık 130 santimetre daha yüksektir. Kâgir olan 310 santimetrelik kesim, tuğla ile inşa edilmiş bir tonozla örtülmüştür. Batı ayağı üzerindeki iki dehliz birbirine paraleldir ve yukarıda sözünü ettiğim, bu ayak içindeki odanın üstünde yer almaktadır. Dehlizlerden ilkinin sağlam kalabilen kesiminin ölçüleri 125 santimetreye  90 santimdir. Dehlizin kuzey duvarının batı ucu haraptır. Bu dehlizin kuzeyinde, ona paralel uzanan diğer dehlizin de batı ucu tahrip olmuştur."

Evliya Çelebi’nin dilinden Pisyar Köprüsü

Ünlü Seyyah Evliya Çelebi ise bu köprüleri Han olarak adlandırmakta ve yolcuların konakladığını beyan etmektedir.

Çelebi, “Bu kapıların iç kısmında, sağda ve solda, köprünün temeli ile aynı hizada, hanlar vardır. Gelenler ve gidenler, sağdan soldan geldiklerinde, (bu hanlarda) misafir edilirler. Köprünün kemeri altında, çok sayıda hücre vardır. Demir pencereli kapalı balkonlarda konukları eğlendirirler. Konuklardan bazıları kemerin karşı tarafındaki insanlar ile sohbet eder, bazıları da balık ağı ve oltayla balık avlarlar. Bu köprünün sağında ve solunda da çok sayıda pencereli hücreler vardır. Davranışları güzel üstad niyet ederek, köprünün kemerine ağırlık binmesin diye, bu örnek alınacak köprünün içini boş bırakıp kat kat pencereli ve avlulu (?) hücreler inşa etmiştir. Bu köprünün sağındaki ve solundaki korkuluklar, Nahcıvan çeliğindendir. Demirci ustası, bütün gücünü harcamış, usta elinden çıkmış şebekeli korkuluklar yapmıştır. Böylece oymacılığın bütün hünerlerini ortaya koymuştur. Bu benzersiz köprünün Hazzo tarafındaki handa Hazzo Beyi’nin adamları, geçen tüccardan vergi alırlar. Meyafarikin tarafındaki handa (…) Beyi’nin adamları vergi alırlar. Ancak bu han dediğimiz binadan dışta herhangi bir iz yoktur. Köprünün iki ayağı altında büyük hanlardır." ifadelerini kullanıyor. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.