Mutasyona uğrayan Covid-19'un bulaşma hızı daha yüksek
İlk olarak İngiltere'nin Covid-19 virüsünün mutasyona uğradığını açıklamasının ardından Türkiye'de de görülen mutasyonlu virüs, birçok ülkede olası bir "yeni dalga" endişesine neden oluyor.
Konu ile ilgili İLKHA'ya konuşan Diyarbakır Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Pandemi Koordinatörü Uzm. Dr. Yenal Karakoç; mutasyonlu Coronavirus'un etkileri, Covid-19 semptomu gösterenlere verilen ilaçlar ve Diyarbakır'daki vaka ile hastanelerdeki doluluk oranlarını değerlendirdi.
Uzman Doktor Yenal Karakoç
Mutasyonlu Coronavirus ile ilgili değerlendirmede bulunan Karakoç, "Mutasyon, tüm virüslerin genetik yapısında meydana gelen kalıcı değişikliklerdir. Bunları tüm virüs ailelerinde bekleriz. Virüslerin genetik yapısını RNA ve DNA dediğimiz genetik yapıları oluşturur. Coronavirus de bir RNA virüsüdür ve bunda mutasyon veya varyant dediğimiz genetik yapı değişimi sık beklenen bir durumdur." dedi.
"Mutasyona uğrayan virüsün öldürme riski henüz kanıtlanmamış"
İngiltere'de ve Batı Avrupa ülkelerinde başlayan varyantlardan (mutasyonlu virüs) sonra ülkemizde de varyantların görülmesi üzerine analizlerin başladığını belirten Karakoç, yapılan çalışmaları şu cümlelerle anlattı:
"Salgının başından itibaren yaptığımız bir PCR, yani polimera zincir reaksiyonu dediğimiz teknikle ağız ve burun boşluğundan aldığımız sürüntülerin, laboratuvar ortamında incelemesiyle Coronavirus olup olmadığını teşhis ediyoruz. Covid-19 virüsünde erken dönem pozitiflik sekansı veren virüslerde varyant analizi yaptırıyoruz. Varyant analizi de pozitif çıkan ve vakalarımızı varyant mutant olarak kabul ediyoruz."
Şu an Türkiye'de 128 varyant pozitif vakanın bulunduğunu ifade eden Karakoç, "Şu an Batı Avrupa'da ve özellikle İngiltere'de tespit edilmiş olan suşların R-0 değeri dediğimiz virüslerdeki yayılım oranını artırdığı tespit ediliyor. Ama özellikle bunların öldürücülük miktarının arttığını söylemek için henüz erken. Çünkü süreç yeni başladı." ifadelerini kullandı.
Güney Afrika suşundan tedirgin olduklarını sözlerine ekleyen Karakoç, "Güney Afrika suşu ile ilgili şu an ciddi ve halen ulaşamadığımız veriler var. Güney Afrika suşunun aşı konusunda süreci birazcık sekteye uğratabileceğini düşünüyoruz. Çünkü ülkemizde kullandığımız Sinovac aşısının Güney Afrika suşunda başarı oranının yüzde 51 oranında olduğu söyleniyor." dedi.
"Virüsün gelişmesi değil kişiye bulaşması önemlidir"
Avrupa'da görülen mutasyonlu virüsün sıkıntı oluşturmayacağını söyleyen Karakoç, "Tabii bizim daha çok bilimsel veriye ihtiyacımız var. Bunun dışında İngiltere ve diğer Batı Avrupa ülkelerinde gözüken varyant suşları ile ilgili aşılama konusunda herhangi bir sıkıntımız yok, aşının koruyuculuğu mevcut." dedi.
Bu süreçte insanların paniklememesi gerektiğine vurgu yapan Karakoç, rehavete de kapılmaması konusunda uyarıda bulundu.
Karakoç, "Bunlar bizim için temel olan iki nokta. Bizler sağlık personeli olarak silahlandık ama baştan beri vazgeçmediğimiz maske, mesafe ve temizlik kuralı bizim için vazgeçilmezdir. Bu suşlar ne kadar çok gelişirse gelişsin, önemli olan kişiye bulaşmamasıdır." ifadelerini kullandı.
Mutasyonlu virüsün hücre içerisine girip çoğalma miktarını arttırdığını belirten Karakoç, "Varyantı ağız veya burun boşluğundan içeri almadığınız sürece istediği kadar varyanta uğrayabilir. Önemli olan bu hastalığın size bulaşmamasıdır. Belki ilerleyen süreçte artık Covid-19 dediğimiz virüs, yeni genetik yapısından dolayı belki Covid-21 olarak tanımlanacaktır. Tabii ki bununla ilgili de olması gereken daha çok bilimsel veri ve kanıta ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.
"Tedavide kullandığımız ilaçlar, dünyanın birçok ülkesinde de kullanılıyor."
Coronavirus tedavisinde kullanılan ilaçların testi negatif çıkanlara da verildiği ve virüs olmayan kişilerin bu ilaçları kullanmasının sakıncalı olduğu iddialarına cevap veren Karakoç, uygulanan tedavinin yerinde ve sakınca gerektirecek durumların önüne geçilmesi için gerekli tedavinin uygulandığını belirtti.
Covid-19 teşhisi için PCR testine başvuranların ateş, halsizlik ve öksürük gibi semptomları gösteren kişiler olduğunu hatırlatan Karakoç, "Semptom gösteren kişiler hastaneye başvurduktan sonra gerekli tetkikler yapılarak Sağlık Bakanlığımız tarafından tedariği yapılan ve sürecin başından beri kullanmış olduğumuz Plaquenil olarak bilinen Hidroksiklorokin ve Favipiravir ilaçlarını veriyoruz. Bu ilaçlar dünyanın birçok ülkesinde de kullanılan bir tedavi yöntemidir." ifadelerini kullandı.
"Coronavirüs teşhisi sadece PCR testine değil, birçok tekniğe göre koyuluyor"
Hastalara, ilaç tedavisi başlatırken PCR testinde yanlış negatiflik çıkabildiğini dile getiren Karakoç, "Kişinin semptomları ileri seviyeye ulaşarak koku ve tat kaybı ve aynı zamanda öksürük gibi semptomlar oluşmuşsa testi negatif çıksa dahi erken dönem ilaç tedavisine başlamasını öneriyoruz." dedi.
Erken dönem ilaç tedavisine başlanılan kişinin akciğer tutulumunun engellendiğini vurgulayan Karakoç, "Bu yüzden erken tedavi her zaman bizim için önemlidir. 'PCR testi pozitif değil ama neden ilaç kullansın?' sorularını duyuyoruz. Kişinin semptomları varsa veya akciğerinde tutulumu varsa bu kişi Covid-19 olarak kabul ediliyor. Bu kişinin testine bağımlı olarak hareket etmiyoruz. Kişiye bir teşhis koyarken sadece PCR testi ile değil birçok teknik ve hastanın muayenesine göre koyuluyor." ifadelerini kullandı.
"İlaçların yan etkileri olabildiğinden her hastaya vermiyoruz"
İlaçlara erken dönemde başlayarak akciğer tutulumunun önüne geçmenin ve yayılımını engellemenin temel basamak olduğunu söyleyen Karakoç, ilaçların yan etkilerine dair ise şunları söyledi:
"Evet, farkındayız. İlaçların kanı pıhtılaştırdığı, kalp ritmi bozukluğu yaptırdığı veya kalp krizi geçirdiği gibi algılar var. Bu konuda şunu hatırlatma gereği hissediyoruz. İlaçların yan etkileri olabiliyor. Her ilaçta bir yan etki riski vardır. Bu bütün ilaçlarınız için geçerlidir. Ama biz bir hastaya ilaç tedavisi başlatırken şunu değerlendiriyoruz: Kişi ilaç verilmemesi gereken bir grupta ise, gebe veya ciddi bir kardiyak problemi varsa bu bilgileri alıp söz konusu hastaya ilaç tedavisi başlatmıyoruz."
İlaçların yan etkisini olduğunu söyleyip ilaç tedavisinin başlatılmasını engellemenin yanlış olduğunu söyleyen Karakoç, hekimler tarafından uygun görülmesi halinde ilaç tedavisine başlanmasını tavsiye etti.
"Hastanemizde yoğun bakım ve servis yatak doluluk oranımız yüzde 10'a kadar düştü"
Salgın süresince vaka oranlarının en yoğun olduğu Diyarbakır'daki son durumu da değerlendiren Karakoç, hastanede doluluk oranının ve vaka sayısındaki artışın büyük oranda gerilediğini söyledi.
Özellikle ağustos ayında yaşanan büyük dalganın hastanelerdeki doluluk oranlarını artırdığını ve günlük pozitif vaka sayısında da ciddi bir seviyeye kadar yükseldiğini hatırlatan Karakoç, "Hastanedeki ve yoğun bakımdaki yatak doluluk oranımız yüzde 85 bandına kadar yükselmişti. Süreç içerisinde kısıtlama ve tedbirlerin başlaması ile birlikte hastaneye yatış oranlarımız ciddi bir seviyede gerilemeye başladı. Hastanemiz şu an ana pandemi hastanesi olarak görev yapıyor. Hastanemizde yoğun bakım ve servis yatak doluluk oranımız şu an yüzde 10. Diyarbakır genelinde günlük pozitif vaka sayımız da ciddi bir şekilde gerileyerek azaldı." dedi.
Son olarak tedbirlere uyulması yönünde çağrıda bulunan Karakoç, "Dolayısıyla kısıtlama tedbirlerinin devamı ve halkın bu tedbirlere uyum göstermesi süreci başarıya götürmemiz de büyük destek sağlamıştır. Herkesten tekrar kurallara uymasını ve bir semptomu varsa en yakın sağlık kurumuna muhakkak başvurmasını ve kendini izole etmesini öneriyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.