PAGEV: "AB, üyelerinin rekabet edemediği ürünleri çevre bahanesiyle yasakladı”
Avrupa Birliği Parlamentosu, denizlerdeki plastik kirliliğini önleyeceği gerekçesiyle kulak pamuğu, çatal, kaşık, tabak, pipet ve balon tutacakları gibi tek kullanımlık plastik ürünleri 2021 yılından itibaren yasaklayan kararı onayladı. Parlamento seçimleri öncesi kamuoyunu etkilemek amacıyla hızlıca alınmış bir karar olduğunu söyleyen PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “AB’nin biyoplastik tekelleri işbaşındadır. Başta Türkiye olmak üzere plastik üretiminde rekabet edemedikleri ülkelerden ithalatı önlemek için böyle bir karar alındı.”
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, Avrupa’daki plastik ve çevre organizasyonlarında da aktif olarak görev alan ve gelişmeleri yakından izleyen bir isim. Dünya kıyılarını atıklardan temizlemek amacıyla Avrupa’da başlatılan Waste Free Oceans (Atıksız Denizler)Vakfı’nın Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Başkanlığı’nı da üstlenen Eroğlu, projenin Türkiye ayağını “Mutlu Balıklar” projesi ile yürütüyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu aynı zamanda Brüksel Merkezli Avrupa Birliği Plastik Üreticileri Derneği’nin ilk AB dışı Yönetim Kurulu Üyesi.
Avrupa Birliği Parlamentosu tarafından kabul edilen yönetmelikle ile ilgili değerlendirmelerde bulunan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, Avrupalı siyasetçilerin asıl çözümü ve sorumluluklarını göz ardı ederek 23 Mayıs’taki AB Parlamentosu seçimleri öncesi yüzeysel bir çözümle göz boyamak istediklerini vurguladı.
Bu çevrenin bahane edildiği ekonomik bir savaştır!
AB’nin tek kullanımlık plastiklere getirdiği yasağın asıl amacı gizlenen ekonomik bir savaşın parçası olduğuna vurgu yapan Yavuz Eroğlu, “Çok kısa bir müzakere sürecinin ardından alınan bu karar ile atık direktiflerinin gerekçelerini oluşturan amaçları gerçekleştirecek ve verimli atık yönetimi sağlayacak bir fırsatı yüzeysel bir kanun metniyle sınırlamış oldular. Çevre açısından olası sonuçları gözetmeden kabul edilen bu yönetmelik, yayınlanmasının ardından 2 sene içerisinde üye ülkeler tarafından uygulamaya konulacak. Ancak yasaklanacak veya kısıtlanacak ürünlerin yerini almaya aday alternatiflerin maliyet-fayda analizleri yapılmamıştır. Dolayısıyla önergenin tüm sağlık ve güvenlik boyutlarının gözetildiği söylenemez. Yaşam döngü analizi açısından bakıldığında alternatif ambalaj malzemelerinin çevre için daha olumsuz sonuçlar çıkaracağı ortadadır. Üstelik bu önergeyle çevresel olarak daha zararlı alternatiflerin yolu açılırken tüketici açısından maliyetin yükseleceği de çok açık. Örneğin; tek kullanımlık pipeti kaldırıp yerine kağıt pipet koyduğunuzda 8 kat pahalı ve kağıt ve mürekkep etkisi bakımından çevreye çok daha zararlı. Aynı şekilde plastik tek kullanımlık çatal bıçak yerine ne verileceğinin cevabı bile şu an yok. Burada gözden kaçmaması gereken en önemli nokta konunun çevre değil ekonomik bir savaş olduğudur. Bu noktada sorulması gereken soru; ‘AB bu yasa ile pipet, kulak çubuğu, çatal, kaşık, bıçak gibi plastik sektörünün küçük bir yüzdesini kapsayan ürünleri yasaklarken neden hali hazırda rekabet edebildiği ürünleri kapsam dışı bırakmıştır’ olmalıdır. AB’nin Biyoplastik tekelleri işbaşındadır. Türkiye’nin büyük ihracatçı olduğu bu ürünlerde rekabetçiliğimizi düşürecek ve istihdamı baltalayacak, firmaların üretim ve yatırımını engelleyecek söylemler yapılmadan muhakkak sektörden doğru bilgilendirmeler alınmalıdır” şeklinde konuştu.
Tüm süreci yakından takip ettiklerini belirten Eroğlu konu ile ilgili şunları söyledi; “Tasarıya imza atan ülkeler bu konuda çevre kaygısı taşımadan kesinlikle kendi ülkelerindeki sanayinin durumunu göz önüne alarak tasarıyı hazırladı. Avrupa Birliği Parlamentosu, başta Türkiye olmak üzere plastik üretiminde rekabet edemediği ülkelerden ithalatı önlemek için böyle bir karar aldı. Nitekim Türkiye son sekiz yılda plastik mamul üretiminde büyük atılım gerçekleştirerek Avrupa’da ikinci büyük üretici konumuna yükseldi. Dünyada ise en büyük altıncı plastik üreticisi konumundayız. Türk Plastik Endüstrisi 11 bin firması ve 250 bin kişi istihdamı ile Türkiye ekonomisinin lokomotif endüstrisidir. AB ülkeleri rekabet edemedikleri için ithal etmek zorunda kaldıkları ürünler yerine kendi üretimleri olan üstelik yüksek fiyatları ile dikkat çeken biyoplastik malzemesini satmak için bu yasağı getirmeye çalışıyorlar. Eğer benzer bir uygulama 2023 yılında Türkiye’de de gerçekleşirse bu ürünleri üretmek için gerekli tüm hammaddeyi PETKİM, Sasa, Köksan gibi yerli kuruluşlar yerine AB’den ithal etmek zorunda kalacağız. Biz bir yandan Türkiye’de kendi kaynaklarımızla biyoplastik üretmeye çalışırken diğer yandan da bu gerçekleşene kadar sanayimizi bu tür rekabet oyunlarına karşı korumalıyız.”
Avrupalı siyasetçilerin asıl çözümü ve sorumluluklarını göz ardı ettiklerini vurgulayan PAGEV Başkanı Eroğlu: “Tasarı kapsamında yasaklanması istenilen ürünlerin seçimi ve tanımlanmasında da ciddi sıkıntılar var. Bu tasarı iyi tanımlanmamış bir ürün kategorisine sembolik bir saldırı olmanın yanında tek kullanımlık ürünlere dair yanıltıcı ve sektör sınıflandırmasına uymayan tanımlar içeriyor. Tüketicinin aklını karıştırıyorlar. Tek kullanımlıktan kast edilen nedir? Bir kere bunu çok iyi anlamak gerekir. Bir sefer kullanılan bir tabak biraz kalın olduğunda birkaç kez kullanılabiliyor. Bunun ölçüsü nedir ve bunu kim tayin edip, kim denetleyecektir sorularını sormak lazım” dedi.
PAGEV’in Türkiye’de plastiklerle ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yaptığı çalışmalarda konuların popülist söylemler yerine bilimsel boyutuyla değerlendirilmesini istediklerini belirten Yavuz Eroğlu, açıklamalarına şu sözlerle son verdi: “Plastik sektörü çevreyi gerçekten koruyacak önlemlerin yanındadır. Ancak bilimsel temeli olmayan ve çevre hassasiyetinden uzaklaşarak plastik düşmanlığına varan söylem ve uygulamaları kabul etmemi mümkün değil… Kamunun atık yönetimi ve geri dönüşüm altyapı yatırımlarını yaygınlaştırması çok çok önemlidir. Biz de PAGEV ve PAGÇEV olarak bu konuda şimdiye kadar olduğu gibi destek vermeye devam edeceğiz. Ülkemizin akılcı ve stratejik adımlarla hareket etmesi, gerek kamu gerekse yerel yönetimler ve STK’ların işbirliği ve uyum içinde çalışmaları kalıcı çözümler yaratacaktır. Yasaklamalarla bir yere varılamayacağının altını çizmemiz gerekiyor. ‘Plastikler çevre kirliliği yaratıyor o zaman yasaklayalım’ demekle çözüme varılamaz. Bu çocuklarımız ellerini prize sokabilir diye evlerimize elektrik bağlatmamaya benziyor. Kaldı ki çevre boyutu yanında ekonomik boyutu da göz ardı edemeyiz. Ülkemizde yaklaşık 40 milyar dolarlık üretime ulaşmış, Türkiye’yi dünyada 6., Avrupa’da ikinci büyük üretici haline getirmiş bir sektörden bahsediyoruz. Plastikleri yasaklamak binlerce insanın işsiz kalması demektir. Ana hedefimiz gıda ambalajından ameliyat iplikleri, serum torbaları, tek kullanımlık şırıngalar, stentler gibi medikal ürünlere, lenslerden oyuncaklara, su borularından sera örtülerine, hava yastıklarından cep telefonlarına kadar hayatımıza büyük katkı sunan ürünleri nasıl bilinçli kullanıp geri dönüşümle atıklarını ekonomiye katarız olmalıdır. Sorunları ve çözüm yollarını bilimsel yaklaşımlarla ele almak en doğru ve etkili yöntem olacaktır. Bizler de plastik sektörü olarak bilinçli tüketim ve çevrenin korunmasını destekleyecek her türlü çalışmada en ön saflarda çalışmaya devam edeceğiz.”
Kaynak:HÜR24 Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.