Prof. Dr. Altun: Gazze’deki soykırıma karşı mücadelemiz Filistin özgür olana dek sürecek

Prof. Dr. Altun: Gazze’deki soykırıma karşı mücadelemiz Filistin özgür olana dek sürecek
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Gazze’de uygulanan abluka ve aç bırakma politikasını 'soykırım aracı' olarak nitelendirdi ve insan hakları ihlallerine karşı verdikleri mücadelenin Filistin özgür olana dek süreceğini vurguladı.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde, TİHEK, ANFİDAP ve AYBÜ iş birliğiyle “Gazze'de Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması” başlıklı panel düzenlendi.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde düzenlenen “Gazze’de Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması” panelinde konuşan TİHEK Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Gazze halkının maruz kaldığı sistematik zulmü 'modern dünyada eşi benzeri görülmemiş bir zulüm endüstrisi' olarak tanımladı.

Altun, işgalci siyonistlerin abluka ve aç bırakma politikalarını soykırım aracı olarak nitelendirerek, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak mücadelenin Filistin özgür olana dek süreceğini söyledi.

"Modern dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm endüstrisi işletiliyor"

ANFİDAP Dönem Sözcüsü İsmail Mansur Özdemir ile AYBÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Cengiz Köseoğlu'nun açılış konuşmalarının ardından söz alan TİHEK Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, "Gazze halkının, bastırılan, susturulmaya çalışılan sesine ses olmak, maruz kaldıkları zulmü gür bir sedayla haykırmak ve bu zulmün son bulmasına elimizden gelen katkıyı yapmak için biraraya gelmiş bulunuyoruz. Bütün insanlığın, tüm dünyanın önünde bir hakikat var ve bu hakikat gizlenmeye çalışılıyor. Modern dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm endüstrisi işletiliyor. Bu zulüm Gazze halkına, Filistin halkına yönelse de asıl hedefi insanlık, hakikat, insan hakkı ve onuru… Bu zulüm endüstrisi hiçbir hukuk tanımıyor." dedi.

"Gazzede israil eliyle gerçekleştirilen soykırıma karşı var gücümüzle mücadele ediyoruz"

Altun, "Gazzede tanıklık ettiğimiz Abluka ve Aç Bırakma Pratiği bu zulüm endüstrisinin enstrümanlarından biri. israil tarafından işletilen bu zulüm endüstrisinin asli hedefi soykırım! Gazzede karşı karşıya kaldığımız bu soykırım girişimine karşı mücadele etmek. 1) her şeyden önce bir insanlık görevi. 2) Ve elbette uluslararası toplumun bir görevi. 3) Ve pekala ulusal insan hakları kurumlarının bir görevi. Biz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak Gazzede israil eliyle gerçekleştirilen soykırıma karşı var gücümüzle mücadele ediyoruz. Zira kurumumuzun varlık gerekçesi insan haklarını korumak ve geliştirmek, ayrımcılıkla mücadele etmek, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için çalışmaktır. Biz esasında insanlık için, insan onuru için kötülükle savaşıyoruz. Ulusal insan hakları kurumu sıfatıyla insan haklarının korunması ve ihlallerin önlenmesi amacıyla resen inceleme, araştırma, raporlama ve farkındalık çalışmaları yürütüyoruz." şeklinde belirtti.

"Bu çalışmaları yürütürken üniversitelerimizle, yükseköğretim kurumlarımızla yakın ilişki ve işbirliğini çok önemsiyoruz"

"Bağımsızlık, objektiflik ve çoğulculuk ilkeleri temelinde uluslararası platformlarda, küresel düzlemde insan hakları standartlarının geliştirilmesi için çalışıyoruz." diyen Altun, "Eşitlik kurumu sıfatımızla kamu kurumları, özel sektör kurumları veya bireyler tarafından icra edildiği düşünülen ayrımcılık iddialarını inceliyor, karara bağlıyor, hukukun bize sağladığı araçlarla yaptırım uyguluyoruz. Ulusal önleme mekanizması sıfatımızla ise ceza infaz kurumlarına, nezarethanelere, geri gönderme merkezlerine, huzurevlerine, çocuk evlerine, engelli bakım merkezlerine ziyaretler gerçekleştiriyor, tespit ve gözlemlerimizi raporlaştırarak işkence ve kötü muamelenin önlenmesi amacıyla ilgili kurum ve mercilere tavsiyelerde bulunuyoruz. Bunlara ek olarak, 2020 yılından bu yana insan ticaretiyle mücadele ulusal raportörlük görevini de yürütüyor, insan ticareti mağdurlarının korunması, bu konuda toplumsal farkındalığın artırılması ve ilgili yasal araçların daha da geliştirilmesi için çalışıyoruz. Burada yeri gelmişken zikretmek isterim. Bu çalışmaları yürütürken üniversitelerimizle, yükseköğretim kurumlarımızla yakın ilişki ve işbirliğini çok önemsiyoruz. Zira biz inanıyoruz ki, insan hakları bilincinin, ayrımcılıkla mücadele kültürünün kökleşmesi sürecinde üniversitelerimizin katkısı, desteği ve yönlendirmesi çok ama çok hayati. Bu kapsamda insan hakları ve eşitlik kampusü projemizi çok önemsiyoruz. Bu proje kapsamında üniversite öğrencilerimiz için eğitim, staj ve gönüllülük programlarını hayata geçiriyoruz." ifadelerine yer verdi.

"Gazzede bugün taş üstünde taş kalmamıştır"

Konuşmasının devamında Altun, şunları aktardı:

"Gazzede bugün taş üstünde taş kalmamıştır. israilin Filistinlilere yönelik zulmü kuşkusuz 7 Ekim 2023 tarihinde başlamadı. 1948 yılından itibaren israil, Filistin halkına yeni yol ve yöntemlerle, giderek artan oranlarda zulmediyor. Fakat 7 Ekim 2023 tarihi sonrasında bu zulüm insanlık tarihinin görmediği kötülükleri ihtiva eder hale gelmiştir. israil yönetimi planlı, sistematik ve süreklilik arz eden bir şekilde öldürme bölge halkına bedensel veya ruhsal zarar verme kısmen ya da tamamen yok etme maksadıyla ağır yaşam koşullarına maruz bırakma ve bölgedeki çocukları zorla bir başka yere nakletme suretiyle soykırım suçu işlemektedir. Bugün geldiğimiz noktada bu soykırımın yeni araçları abluka ve aç bırakmadır. Söylenecek o kadar şey var ki! Gazzeye insani yardım ulaştırmak isteyen yardım gemileri defalarca saldırıya uğradı. Çok yakın tarihte şahit olduk! Küresel Sumud Filosuna ait 42 tekne durduruldu. 443 vicdan elçisi göz altına alındı. Yine vicdan gemisine yönelik israiin terör saldırısı tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Bugün Gazzede bir abluka var ve bölgeye yönelik insani yardımlar da kasıtlı olarak israil tarafından engellemekte, Gazze halkı aç bırakılarak soykırıma maruz bırakılmaktadır. israil, açlığı Gazzede sistematik bir soykırım silahı olarak kullanıyor.

Buraya gelmeden baktım. Birleşmiş Milletler raporlarına göre Gazzede 500 binden fazla insan açlık ve akut yetersiz beslenme zulmüne maruz bırakılmaktadır. Gazzede bugün israil eliyle Gazzelilere yaşatılan AÇLIK, sadece insanlık tarihinin en ağır kıtlık örneklerinden biri değildir, aynı zamanda insanlığın şahit olduğu en büyük kötülüklerden biridir. Gazze halkı gerçek bir yaşam mücadelesi veriyor. İnsanlar açlıktan ölüyor. Gazzeli çocuklar sadece israil bombalarıyla, kurşunlarıyla ölmüyor, aynı zamanda bilinçli aç bırakma politikasıyla da israil tarafından öldürülüyor.

IPCnin (Integrated Food Security Phase Classification)’ın raporuna göre Gazzede her 5 haneden 1i aşırı kıtlıkla karşı karşıya, her 3 çocuktan 1i akut yetersiz beslenmeye maruz kalıyor. Gün aşırı her 10 bin kişiden en az 2si açlık nedeniyle hayatını kaybediyor. Ve ne yazık ki bu tablo günden güne geometrik olarak kötüleşiyor. IPCnin raporuna göre ablukanın devam etmesi halinde 5 yaşın altındaki 71 bin çocuğun akut yetersiz beslenmeye maruz kalması öngörülüyor. Ne yazık ki bu sistematik zulüm ve kötülükle mücadele etmek için faaliyet gösteren insani yardım görevlileri de İsrail tarafından katlediliyor. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana BMnin Filistinli mültecilere yardım ve bayındırlık ajansının 360 çalışanı israil tarafından öldürüldü."

"Aç bırakma kadar zalim bir öldürme yöntemi olabilir mi?"

Açlık, israil tarafından bir silaha dönüştürülmüş durumda olduğunun altını çizen Altun, "Bundan daha büyük bir zulüm, bundan daha büyük bir insan hakkı ihlali olabilir mi? Açlığın, sözüm ona askeri operasyonlardan daha az öldürücü olduğunu kim iddia edebilir? Aç bırakma kadar zalim bir öldürme yöntemi olabilir mi? Bugün israilin açlığı bir savaş silahı olarak kullandığını bizzat Birleşmiş Milletler yardım dağıtım kurumları belgelemiş durumda. Öte yandan BM Güvenlik Konseyinin 2018de kabul ettiği bir karar var. Bir çatışma ortamında ortaya çıkan kıtlığın bir insani kriz olmadığını, doğrudan çatışmayla bağlantılı bir suç olduğunu söylüyor bu karar. Yine Dördüncü Cenevre sözleşmesi var. Abluka ve aç bırakmanın hukuki boyutunu düzenliyor bu sözleşme. Sözleşmenin 33. Maddesi sivillere yönelik kolektif cezalandırma ve aç bırakma yasağını düzenliyor. 55. Maddesi işgalci devletlerin halkın yiyecek ve tıbbi ihtiyaçlarını sağlamakla yükümlü olduğunu belirtiyor. Hakeza Cenevre Sözleşmeleri sivil halkın aç bırakılmasının bir savaş yöntemi olarak kullanılmasını, sivillere yönelik aç bırakma maksadıyla gıda ve su kaynaklarının tahribini açık bir şekilde yasaklar. Uluslararası hukukta tüm bu kurallar ve yükümlülükler bu kadar açıkken israil, bu zulmü işlemeye, açlığı bir soykırım aracı olarak kullanmaya devam ediyor. israil, Gazze'yi açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum ediyor. Bakınız, bu tabloyu bir insani kriz olarak niteleyemeyiz! Karşı karşıya kaldığımız bu tablo bir insani kriz değil, insanlığa karşı bir suçtur! Bir soykırım aracıdır!" diye konuştu.

"Uluslararası Adalet Divanı çok önemli bir danışma görüşü yayınladı"

Altun, "Geçtiğimiz hafta Uluslararası Adalet Divanı bir danışma görüşü yayınladı. Çok önemli. Uluslararası Adalet Divanı israil devletini halihazırda Filistin halkının gıda, su, ilaç ve yakıt gibi temel ihtiyaç maddelerine erişimini sağlamakla, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı başta olmak üzere diğer kuruluşlar ile üçüncü devletlerin bölgede yürüttüğü insani yardım çalışmalarına izin vermek, bunları kolaylaştırmak ve engellememekle, yardım ve sağlık personeline, onların tesislerine tam saygı göstermek ve korumakla, zorla yer değiştirme ve sınır dışı etme yasağını ihlal etmemekle, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin gözaltındaki kişileri ziyaretine izin vermekle, ve sivillerin aç bırakılmasını savaş yöntemi olarak kullanmamakla yükümlü olduğunu açık ve net şekilde ortaya koymuştur. Uluslararası Adalet Divanı ayrıca işgalci bir güç olarak israilin Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını engellememesi gerektiğini de açıkça belirtmiştir. Aynı şekilde israilin iç hukukunu işgal ettiği topraklara doğru genişletmesinin yasak olduğunu da ortaya koymuştur. Uluslararası Adalet Divanı’nın bu görüşü israilin Filistin topraklarında işlediği hukuk ihlallerini ortaya koyması Filistin halkının haklarının korunması ve insani yardımlarının güvence altına alınması bağlamında önemli ve memnun edici bir gelişmedir." dedi.

"Yeiese kapılmamalı, adalet ve hakikat mücadelemize devam etmeliyiz"

Devamında Altun, "Yine Eski Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Prof. Dr. Richard Falk başkanlığında toplanan Gazze Mahkemesi dün bir karar açıkladı. Mahkeme, açlığın silah haline getirilmesinin, tıbbi bakımın engellenmesinin, zorla yerinden edilmenin ve bir halkın toplu olarak cezalandırılmasının soykırımın araçları olduğunu vurguladı. Ayrıca, kararda Batılı hükümetlerin israile diplomatik koruma, silah ve ekonomik destek sağlayarak bu suçlara ortak oldukları belirtildi. Gazze Mahkemesi, sorumluların uluslararası hukuk önünde hesap vermesi, israilin uluslararası kurumlardan uzaklaştırılması ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 'Barış için Birlik' kararı uyarınca Filistin halkı için koruyucu önlemler alınması çağrısında bulundu. Ne yazık ki, hakkın değil gücün, haklının değil güçlünün, hakikatin değil imajın gözetildiği mevcut uluslararası düzende uluslararası hukuk da işlememekte, bu çağrılar karşılık bulamamaktadır. Bu da beraberinde bütün insanlığı, günden güne derinleşen bir hakikat ve adalet krizine maruz bırakmaktadır. Fakat yeiese kapılmamalı, adalet ve hakikat mücadelemize devam etmeliyiz." ifadelerine yer verdi.

"Filistinde İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı başlıklı önemli bir rapor yayımladık"

"Biz, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak Gazze halkının haklı davasına destek olmak ve israil zulmünün son bulmasına vesile olmak için gayret içindeyiz."diyen Altun, devamında şunları aktardı:

"Bu doğrultuda uluslararası kurumlar ve uluslararası muhataplarımız nezdinde çalışmalar yürütüyoruz. Ulusal İnsan Hakları Kurumları Küresel Ağı GANHRI bünyesinde 120 akran kurumumuz var. Her birini bu vahşetin karşısında durmaya, Gazzede israil eliyle sürdürülen insan hakları ihallerinin son bulmasına katkı vermeye davet ettik. Filistinde İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı başlıklı önemli bir rapor yayımladık. Bu raporda bizzat tanıkların şahitliklerini kayda geçirdik. Bu şahitlikleri kayda geçirmek için hazırladığımız soruları Birleşmiş Milletler Soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması Sözleşmesi ile Cenevre Sözleşmeleri bağlamında formüle ettik. Bu kayıtları da Uluslararası Ceza Mahkemesine sunduk. Biz çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye devam edeceğiz. Ki bugünkü toplantımız da bu çalışmalar zincirinin bir halkasıdır."

"Tüm Filistinli kardeşlerimizin adalet mücadelesinde yanında olmaya devam edeceğiz"

Son olarak Altun, "Buradan bir kez daha gür bir sesle ifade etmek istiyorum: israilin Filistin halkına karşı sürdürdüğü soykırımı en güçlü şekilde kınıyoruz. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak, tüm Filistinli kardeşlerimizin adalet mücadelesinde yanında olmaya devam edeceğiz. Ve mücadelemiz Filistin özgür olana dek sürecektir. Bu inançla, 'Gazzede Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması' panelimizin vicdanlara dokunan bir çağrıya dönüşmesini temenni ediyorum. Fikir teatilerine katkı sunacak kıymetli panelistlerimize şükranlarımı sunuyor, panelimizin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese ve siz değerli katılımcılara canı gönülden teşekkür ediyorum. Sizleri Allaha emanet ediyorum." dedi.

Açılış konuşmalarının ardından 5 panelistin sunumlarıyla program devam etti.

Prof. Dr. Altun: Gazze’deki soykırıma karşı mücadelemiz Filistin özgür olana dek sürecek

Prof. Dr. Altun: Gazze’deki soykırıma karşı mücadelemiz Filistin özgür olana dek sürecek

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.