Ramazan Sayfası: Zekat konusu

Ramazan Sayfası: Zekat konusu
ALLAH'ın El- Muheymin ismi ve Zekat ile ilgili açıklamalar...

RAMAZAN MANİSİ:

Rabbimizin nimeti,

Ölçülür mü kıymeti?
Bu ayda müminlere,
Saçar bolca rahmeti

AYET:

“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.” -El Bakara Suresi:43-

HADİS:

“Kim malının zekâtını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. …” -Ebu Davud, Zekât 4, (1575); Nesai, Zekât 4, (5,15,16)-

el-muheymin.png

EL-MUHEYMİN

Gözetici ve koruyucu...

Allah, yarattığı mahlûkatının amellerini, rızıklarını, ecellerini bilip muhafaza eder. Bütün varlığı görüp gözeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran ancak O'dur. Hiçbir zerre, hiçbir lâhza, Onun bu lütuf ve atıfetinden boş değildir.

ZEKAT:

Kelime anlamıyla zekat; temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasına gelir.

Dini anlamıyla ise; nisap miktarı zenginliğe sahip olan Müslümanın Allah’ın hakkı olanlara verilmesini emrettiği belli miktarda malı vermesidir. Veren kimseyi cimrilik kirlerinden ve günahlardan temizlediği ve malında berekete vesile olduğu için, kelime manası ile dini manası arasında bir bağ vardır.

Örfde, mecburi olmayan küçük bağışlar için kullanılan sadaka kelimesi de, Kur'an'da ve hadiste zekât manasında kullanılmıştır.

Zekatın Hükmü

Zekat, hicretin ikinci yılında, Ramazan orucundan sonra farz kılındı, İslam'ın beş şartından birisidir. Kur'an-ı Kerim'de zekatı emreden pek çok ayet vardır. Bunlardan birisi:

"İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler." mealindeki -El Bakara Suresi: 277- ayetidir.

Bu ayette beraber zikredilen namaz ve zekat kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de aynı ifade ile birçok yerde daha tekrarlanmıştır. Bu ayetlerden bir kısmı sırasıyla: El Bakara Suresi 177. ve 271. Enam Suresi 141, Tevbe Suresi 11. ve 60., Enbiya Suresi 73., Nur 37., Beyyine Suresi 5. Ayetleridir.

İki Cihan Serveri Efendimiz (s.a.v)'in de bu konudaki hadislerinden birkaç örnek verelim:

"İslam, beş esas üzerine kurulmuştur: Allah(c.c)’dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v)'in Allah’ın Peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve hacca gitmektir"  -Tirmizi İman-3; Buhari İman-1;Müslim İman-21-

"Mallarınızı zekât ile koruyunuz.Hastalıklarınızı sadaka ile iyileştiriniz, bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız" -Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Yay, Sy.435-

Zekatın dinimizdeki yeri nedir?

Zekat, dinin direği olan Namaz ibadetinden hemen sonra gelmekte ve birlikte zikredilmektedir. İkisinin birbirine bağlanmasının en mühim hikmeti, namazın dinin direği, zekâtın ise İslam’ın köprüsü olmasıdır. Namaz, dini koruyan, zekat asayişi temin eden İlahi iki esastır.

Ebedi saadetin başta gelen şartlarından biri olan zekât, öylesine kuvvetli bir iman alametidir ki; müminlerle kanlı çarpışmalara giren müşriklerin tevbe edip namaz kılmaları ve zekât vermeleri halinde, savan halinin kalkacağı ve eski müşriklerin bu alametlerle birlikte müminlerin din kardeşi vasfını kazanacakları bildirilmiştir. Tevbe Suresi 5.Ayette; "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yargılayan, esirgeyendir."

Zekâtın dindeki ehemmiyeti içindir ki; Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v)'nin vefatından sonra halife seçilen Hz.Ebu Bekir (R.A.) , zekât vermeyenlerle savaşmış ve bununla ilgili olarak şöyle söylemiştir:

"Allah (C.C.)'a yemin ederim ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekât mali bir haktır. Allah(c.c)'a yemin ederim ki; Resulullah (s.a.v)'a vermiş oldukları bir deve yularını dahi bana vermezlerse, bu sebeple onlarla mutlaka savaşırım"  -Ebu Davud: Zekât:1-

Zekat Vermemenin Mesuliyeti

Gerek ayetlerde gerekse de hadislerde farz olan zekâtı vermeyenler şiddetle tehdit edilmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de Al’i İmran Suresi 180.Ayetinde "Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şeyde kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır" denilmiştir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadisi şerifinde "Allah’ın kendisine vermiş olduğu malın zekâtını vermeyen kimsenin malı, Kıyamet gününe, iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehşetli, zehirli bir yılan sekline sokulur ve bu yılan o gün mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra ağzı ile mal sahibinin çenesinin iki tarafından yakalar ve 'Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim' der" söylemiştir. -Buhari, Zekât:3; İbni Mace, Zekât:3-

 

SA’LEBE

Bir gün mal olarak fakir olan Sa’lebe b. Hatib Resulullah(S.A.V.)’e gelerek dedi ki:

— Ey ALLAH’ın Resulü! ALLAH’a dua et ki bana rızık olarak biraz mal versin.

Resulullah (s.a.v.) cevap olarak şöyle buyurdu:

— Ey Sa’lebe, az bir mal ki, onun şükrünü eda edebiliyorsan o, gücünün yetmediği çok maldan daha hayırlıdır.

Sa’lebe tekrar ısrarla:

—Ey ALLAH’ın Resulü! ALLAH’tan bana, rızık olarak mal vermesini dile, dedi.

Resulullah (s.a.v.):

—Ey Sa’lebe senin için ben bir örnek değil miyim? Sen istemez misin ki, ALLAH’ın Peygamberi gibi olasın. Dikkat et! Nefsimi yed-i kudretinde tutan ALLAH’a yemin olsun, eğer dağların benimle beraber altın ve gümüş olmasını dileseydim öyle olacaktı, buyurdu.

Sa’lebe bir kez daha:

—Seni hak Peygamber olarak gönderen ALLAH’a yemin ederim. Eğer sen ALLAH’tan biraz mal ve rızık dilersen ALLAH’da verir. Muhakkak her hak sahibinin hakkını vereceğim! Muhakkak yapacağım, muhakkak yapacağım, dedi.

Resulullah (s.a.v.):

—ALLAH’ım Sa’lebe’ye rızık olarak bil mal ver! Diye dua etti.

Bunun üzerine Sa’lebe, koyun edindi. Böceklerin ve haşerelerin çoğaldığı gibi koyunları çoğalmaya başladı. Öyle ki Medine, koyunlara dar geldi. Sa’lebe Medine’ den uzaklaştı. Derelerin birisinde konakladı. Öyle ki öğle ve ikindi namazını cemaatle kılıyordu, diğer namazları ise tek başına…

Koyunları üredi, çoğaldı. Sa’lebe daha da uzaklaştı. Cuma hariç diğer cemaat namazlarını da terk etti. Koyunlar boyuna çoğalıyordu. Ta ki Sa’lebe Cuma’yı terk etmeye mecbur kaldı. Çünkü uzakta durdu ve mal çoğaldığından onlarla fazla meşgul oldu. Sa’lebe, Cuma günleri Medine’den gelen kervanların önüne gidiyor, Resulullah’ın Medine’deki haberlerini onlardan soruyordu.

Resulullah (s.a.v.) Sa’lebe’nin durumunu ele alarak, şöyle sordu:

—Hatib’in oğlu Sa’lebe’ye ne oldu, ne yapıyor?

Denildi ki:

— Ey ALLAH’ın Resulü! Koyun edindi. Medine kendisine dar geldi…

Ve Sa’lebe’nin bütün macerası Resulullah(s.a.v.)’e haber verildi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) buyurdu:

—Vay Sa’lebe’nin haline, vay Sa’lebe’nin haline, vay Sa’lebe’nin haline…

O zaman Cenab’ı Hak, şu ayeti indirdi: “Onların mallarından bir zekât al ki, onunla kendilerini temize çıkarmış (günahlarından kurtarmış) mallarına bereket vermiş olasın! Bir de onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için bir rahatlık ve huzurdur” -Tevbe Suresi:103-

Cenab-ı Hak, zekâtın farziyeti hakkında ayetler nazil buyurdu. Bunun üzerine ALLAH’ın Resulü, Cüheyne kabilesinden bir kişiyi zekât toplamaya memur kıldı. Onlara zekât toplamak hususunda bir emirname yazdı. Ve onlara yola çıkıp Müslümanların zekâtlarını toplamak için emir verdi ve buyurdu:

—Hatib ’in oğlu Sa’labe’nin yanından ve Beni Selim’den olan bir kişiyi kastederek- falanın yanından geçiniz. Onların zekâtlarını alınız.

Bunun üzerine zekât memurları çıktılar. Sa’lebe’ye vardılar ve ona Resulullah’ın (s.a.v.) sözlerini nakledip zekâtını istediler. Kendisine Resulullah’ın (s.a.v.) emirnamesini okudular.

Sa’lebe dedi ki:

—Bu ancak haraçtır! Bu ancak haraçtır!...Bu ancak haracın kardeşidir. Gidiniz! İşinizi gördükten sonra bana dönünüz.

İki zekât memuru Beni Selim kabilesinden olan kişiye doğru gittiler. Onların geleceğini işiten o zat, develerinin en iyisini zekât için ayırdı ve sonra o develerle onlara doğru yöneldi. Onlar bunu görünce dediler ki:

—En güzel develeri zekât vermek sana farz değildir. Biz de bunları almak istemiyoruz.

O şahıs ise onlara:

—Hayır, bunları alacaksınız! Zira zekât olarak alacağınızdan dolayı nefsim bunları vermeyi istiyor, dedi.

Onlar vazife olan zekâtı derledikten sonra Sa’lebe’nin yanından geçtiler. Ondan zekât istediler.

Sa’lebe onlara

—Emirnamenizi (tekrar) bana gösteriniz, dedi.

Emirnameye baktığı zaman şöyle dedi:

—“Bu haracın kardeşidir. Gidiniz. Ta ki ben kararımı vereyim” Onlar Sa’lebe’ den ayrıldılar. Resulullah(s.a.v)’e geldiler. Resulullah(s.a.v) onları görünce, kendileriyle konuşmadan önce:

—Vay Sa’lebe’nin haline, dedi.

Ve beni Selim’den olan kişiye bereketle dua etti. Bundan sonra onlar Sa’lebe’nin de öbürünün de yaptıklarını Resulullah’a naklettiler.

Bunun üzerine Cenab-ı Hak Sa’lebe hakkında şu ayetleri indirdi:

“Onlardan kimi de Allah’a şöyle kesin söz vermişti: Eğer Allah bize lütuf ve kereminden ihsan ederse muhakkak zekâtını vereceğiz, gerçekten salihlerden olacağız.

Ne zaman ki Allah, kereminden istediklerini verdi, cimrilik edip yüz çevirdiler. Zaten yan çizip duruyorlardı. Nihayet Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söylemeyi adet edindikleri için Allah’da bu işlerin sonunu kalplerinde kıyamet gününe kadar devam edecek bir nifaka çeviriverdi.” -Tevbe Suresi:75–77-

Resulullah(s.a.v)’in yanında o an da Sa’lebe’nin yakınlarından birisi bulunuyordu. O kişi Sa’lebe hakkında inen ayeti dinledi. Çıkıp Sa’lebe’ye geldi ve ona dedi ki:

—Annen olmasın! Cenabı Hak senin hakkında şöyle ayet nazil etti.

Bunun üzerine Sa’lebe çıkıp Resulullah’a (s.a.v) geldi. Zekâtının kabul edilmesini istedi.

Resulullah(S.A.V.):

—Cenabı Hak zekâtını kabul etmeyi bana yasakladı, diye buyurdu. Sa’lebe, yerden toprak alarak başına serpmeye başladı. Bu manzara karşısında Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

—İşte bu senin işindir sana emrettiğim, bana itaat etmedin ne zaman ki Resulullah ne zaman ki vefat etti, zekâtını Hz.Ebubekir’e getirdi. Hz.Ebubekir de onun zekâtını kabul etmedi Hz.Ebubekir’den sonra Hz.Ömer’e zekâtını getirdi. Hz.Ömer’de onun zekâtını kabul etmedi. Bilahare Hz.Osman’ın hilafetinde Sa’lebe’ye emri hak vaki oldu ve öldü.

HAZIRLAYAN: VEYSİ DEMİR HÜR24 HABER

Kaynak:HÜR24 Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.