Rektör Durmuş: “Ahmet Tevfik İLERİ, Bir Memleket Sevdalısıdır”

Rektör Durmuş: “Ahmet Tevfik İLERİ, Bir Memleket Sevdalısıdır”
Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aydın Durmuş, Birlik Vakfı Batman Şubesi tarafından Geleneksel Çarşamba Buluşmaları kapsamında "Bir Memleket Sevdalısı Ahmet Tevfik İleri" konulu sunum yaptı.

Rektör Durmuş, Ahmet Tevfik İleri’nin 1911 yılında Rize’nin Hemşin kasabasında, İmamoğulları ailesinden Hafız Celal Efendi ve Fatma Hanım’ın evladı olarak dünyaya gözlerini açtığını, ilk ve ortaöğrenimini İstanbul’da kaymakam olan dedesinin yanında tamamladığını söyledi.

 

Ahmet Tevfik İleri’nin ortaokulunu bitirdikten sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girerek mühendis olduğunu belirten Rektör Durmuş, Tevfik İleri’nin üniversite yıllarından itibaren sosyal, kültürel ve siyasal alanlarda aktif olarak çalışmalar yaptığını, Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) önce üyesi ve daha sonra MTTB Başkanı olduğunu ifade etti.

 

Tevfik İleri’nin yaşamı, hitabeti ve çalışmalarıyla gençliği arakasından sürükleyen bir yapısı olduğunu ifade eden Rektör Durmuş, Tevfik İleri’nin Türkçe’nin daha yaygın bir şekilde kullanılması, yerli malına gerekli önemin verilmesi gibi gayelerle miting ve gösterilerin yapılmasına, İstiklâl Marşı çalınırken ayağa kalkılmasına öncülük ettiğini açıkladı.

 

Rektör Durmuş, Geleneksel Çarşamba Buluşmaları kapsamında yaptığı sunumuna şöyle devam etti:

O zor dönemlerde büyük gruplar halinde 18 Mart günleri Çanakkale Şehitleri’nin anılması gibi gelenekler onun bu dönemdeki öncülüğünde başladı.

Bulgar gençleri tarafından Razgrad Türk Mezarlığı tahrip edilmiş, gençlik galeyana gelip, “Buradaki mezarlığa gidip biz de aynısını yapalım” diye toplanmış, ancak Tevfik İleri, gençlere hitap ederek “Bizim geleneklerimizde hürmet vardır, biz onların mezarlarına çiçek götüreceğiz” diyerek olaya sağduyuyla yaklaşmıştır.

Batıl inanç ve itikatlara karşı olduğu gibi, dindar insanlara karşı olan samimiyetini ve alakasını hiçbir zaman esirgemedi. İnsanların en temel hakkı olan inancını öğrenme ve yaşamasına karşı hep saygılı olunması gerektiğini savundu. İslamiyet’e yönelik haksız eleştirilere karşı çıktı.

Ahmet Tevfik İleri, 1933 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Mühendis olarak mezun olduktan sonra Erzurum’da 1933-37 arasında Karayolları Kontrol Mühendisi, 1937’den 1942’ye kadar Çanakkale’de, 1942’den 1950’ye kadar da Samsun’da Bayındırlık Müdürlüğü yaptı. Samsunda Karayolları 7. Bölge’nin de ilk müdürlüğünü yaptı.

1950 de “Yeter! Söz Milletindir” sloganı etrafında örgütlenen ve seçimleri kazanan Demokrat Parti’den (DP) Samsun Milletvekili seçilerek Meclise girdi. Meclisin aktif bir üyesi olarak çalıştı. İlk DP hükümetinde Ulaştırma Bakanı olarak yer aldı. Kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi (1950-53). Bunların dışında Meclis Başkan Vekilliği (1953-55),ikinci kez Milli Eğitim Bakanlığı (1957), Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı (1957-58), Bayındırlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakan Vekilliği (1958-60) yaptı.

Bakanlığı döneminde Atatürk ve Ortadoğu üniversitelerinin açılışı, ilk ve ortaokullarda din dersleri düzenlemesi, din adamı yetiştirmek üzere İmam Hatip liselerinin ve Yüksek İslam Enstitülerinin başlatılması birçok tenkide maruz kalan Köy Enstitülerinin Öğretmen Okullarına dönüştürülmesi Yüksek Öğretmen Okullarının açılmasını sağladı.

TEVFİK İLERİ, İMAM HATİP OKULLARINI, İSLAM ENSTİTÜLERİNİ YENİDEN AÇTI

1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince “taşra medreseleri” kapatılmış, yerine 29 merkezde “imam hatip mektepleri” açılmıştı.

Bu okullar dört yıllık ortaokul seviyesine denk tutulmuş, yeterli devlet desteği sağlanamadığından, altı yıl gibi süre içerisinde “öğrenci azlığı” gerekçesiyle 1930’da kapatılmıştı.

Benzer şekilde Darü’l fünûn bünyesinde açılan İlahiyat Fakültesi de kapatılmıştı. Okulların kapatılması sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesine başka bir okul açılmamıştı.

3 Ocak 1951’de dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri: “İmam Hatip Okullarının açılması zaruretine kaniyiz. Çünkü Türk milletine hitap edecek, olgun, kültürlü hatip ve imamların yetişmesini arzu ediyoruz”  sözüyle imam hatip okulları 20 yıl aradan sonra yeniden açıldı.

İmam-Hatip okullarına kastı olanlardan hep saldırı bekleyen İleri, “Çok dikkatli olalım. Bu okulları doğmadan boğmak istiyorlar, mevcutları kapatmam için Türkiye’nin bütçesi kadar rüşvet teklif ediyorlar” diyordu.

 

RİSALE-İ NUR'DA BEDİÜZZMAN SAİD NURSİ, TEVFİK İLERİ İÇİN "İSLAMİYET'İN KAHRAMANI"

Bakanlığı boyunca vatanı ve milleti için elinden geleni yapmaya çalıştı. Risale-i Nur'da Bediüzzman Said Nursi, Tevfik İleri için "İslamiyet'in kahramanı" (Emirdağ Lahikası, s. 449) olarak iltifatta bulunulmaktadır.

Bayındırlık Bakanı olarak da Demokrat Parti’nin kalkınma hamlesine katkı sağladı. İlk Boğaz köprüsü onun bakanlığı zamanında ihale seviyesine kadar geldi ama 27 Mayıs darbesi nedeniyle ancak 10 yıl sonra gerçekleşebildi.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse, Tevfik İleri’yi yazısında şöyle anlatıyor: Sabahleyin gazeteleri okurken, aleyhinde haber göremeyince eşi  Vasfiye Hanım’a böyle seslenirmiş Tevfik İleri: ‘Demek ki, dün milletimiz için hayırlı bir iş yapmamışız Vasfiye Hanım!’

27 MAYIS DARBESİNDE İDAMLA YARGILANDI

27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin ardından diğer arkadaşları gibi İleri de Yassıada Mahkemesi’nde yargılandı.

27 Mayıs sabahı darbecilere ilk meydan okuyan mebustu.Askerler Demokrat Partili mebusları Harp Okulu’na götürüp burası bombalanacak diye de şayia çıkarmışlar. Herkes paniklemiş. Ama o bir köşeye çekilip namaza durmuş. Bir albay gelip bağırmaya başlamış ‘Tevfik İleri nerede?’ diye. Hem kıyamda hem rükûda hem secdede tekmelemiş. Selam verince yakasına yapışıp ‘Ben senin belalınım, seni öldüreceğim’ demiş. Ama aynı sertlikle cevabını almış: ‘Asıl bela, kendisini bela olarak gönderenin kim olduğunu bilmemektir.”

Savunmasını, “Ölüm belki de kurtuluştur. Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım.” sözleriyle bitirdi.

Ömür boyu hapis cezasıyla Kayseri Bölge Cezaevi’ne yollandı. Burada hastalanması üzerine Ankara Hastanesi’ne kaldırıldı. 31 Aralık 1961’de vefat etti.

24 Eylül’de Kayseri Cezaevi’nden eşi ve çocuklarına elveda satırları yazarak ömrünün sonuna yaklaştığını haber vermişti sanki: “Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor… Gerisi laf u güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm etmektir. Size mal mülk, servet bırakmadım. Ama şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz.” diye yazdı.

Allah bu zatlardan razı olsun, vatanı ve milleti için her türlü dert, cefa, işkenceye maruz kalan ve doğru bildiğinden bir milim geri durmayan bu insanlar sayesinde bugün ülkemiz ve vatanımız ayaktadır. Allah onları cennetlerin en güzeline yerleştirsin. Rabbim devletimizi daim etsin.

Kaynak:HÜR24 Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.