Roboski katliamının üzerinden 14 yıl geçti
Şırnak'ın Uludere (Qileban) ilçesi Gülyazı (Bujeh) ve Roboskî (Ortasu) köylerinden Irak'a geçen bir grup köylünün, F-16 savaş uçakları tarafından bombalanması sonucu 17'si çocuk, 34 köylü hayatını kaybetmişti.
28 Aralık 2011'de yaşanan olayın üzerinden 14 yıl geçti.
Savcılık raporuna yansıyanlar
Askeri savcılığın yaptığı soruşturma sonucu hazırladığı rapora göre, insansız hava aracı (İHA) ile yapılan keşif uçuşları sırasında saat 17.20 civarında Haftanin Deresi Vadisi'nde ."ısı kaynakları." tespit edilmiş, dönemin 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük, görüntülerin ."terörist olarak değerlendirildiği." sonucuna varmıştı.
Raporda, bu değerlendirmenin ardından topçu atışı yapmak istendiği bilgisi 2'nci Ordu Harekat Başkanlığı'na iletildi ancak hareket halinde grubun hem üç koldan ilerlemesi hem de kafilede motorlu araçların bulunması nedeniyle top atışının yeterli olmayabileceği değerlendirmesi yapıldı.
Rapora göre ."hava harekatının uygun olacağına." karar verilmesinin ardından dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Orgeneral Yaşar Güler onay için konuyu Genelkurmay İkinci Başkanı'nın makamına götürdü.
Rapora göre, en sonunda akşam saat 20.00 sıralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, evinden telefonla hava operasyonuna onay verdi.
4 bomba atıldı. 34 kişi hayatını kaybetti, bir kişi sağ kurtuldu
Sınır hattında bekleyen gruba ilk bomba saat 21.43'te, ikinci bomba 22.02'de, üçüncü bomba 22.16'da ve son olarak da dördüncü bomba saat 22.24'te atıldı.
Olay sonucu 17'si çocuk 34 kişi hayatını kaybetti. Bir kişi ise yaralı olarak kurtuldu.
TSK, olayın ardından yaptığı ilk açıklamada ."Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37-22.24 arasında hedef ateş altına alınmıştır.." ifadelerini kullandı.
Erdoğan. Üzüntümüz büyük
O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise olaydan 2 gün sonra yaptığı açıklamada, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında silahların katırlarla taşındığını hatırlatarak, ."O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere'deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük.." demişti.
Aileler tazminatı kabul etmedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan yine o dönem Uludere'de hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine 123 bin TL ödeneceğini açıkladı. Erdoğan, ."Bu paranın ölenleri geri getirmeyeceğini bizler de çok iyi biliyoruz. Fakat bizim amacımız acıları hafifletmek, yaraları sarmak, gönülleri kazanabilmektir. Bu para mağdur vatandaşlarımızın acılı ailelerin analarının ak sütü kadar helaldir ve haktır. Birilerinin iddia ettiği gibi birilerinin kampanya yürüttüğü gibi bu ödemeler meselenin üzerini örtme amaçlı değildir.." dedi.
Olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine ödenmek üzere Şırnak Valiliği'ne tazminat parası gönderildi ancak ailelerin kabul etmediği tazminatlar Başbakanlığın hesabına iade edildi.
ABD'nin rolü
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal, Mayıs 2012'de yayımladığı bir haberinde, söz konusu istihbaratın ABD yapımı İHA'lardan geldiğini öne sürdü.
Gazetenin ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine dayandırdığı haberinde, istihbaratın Türkiye ile ABD arasında 2007 yılında PKK'ya karşı kurulan istihbarat paylaşımı anlaşması çerçevesinde oluşturulan mekanizma kapsamında verildiği ancak hava operasyonu kararının tamamen Türkiyeli askeri yetkililere ait olduğu belirtildi.
Ancak askeri savcılık tarafından Ocak 2014'te tamamlanan soruşturma kapsamında hazırlanan raporda, istihbaratın ."Gözcü İHA'lar." tarafından alındığı belirtildi.
MİT iddiaları yalanladı
Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ocak 2012'de düzenlediği bir basın toplantısında MİT'in Uludere olayıyla ilgili yanlış istihbarat verdiğine ilişkin bir husus bulunmadığını ve olayla ilgili grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirilmediğini dile getirdi.
TBMM araştırma raporu
Olayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Uludere Alt Komisyonu Mart 2013'de çalışmalarını tamamladı.
84 sayfalık komisyon raporunda, sadece İHA görüntülerine dayanarak kimlik tespiti yapmanın mümkün olmadığı, ."Olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilememiştir." sonucuna varıldı. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı müfettişleri de konuyla ilgili inceleme yaparak, bir rapor hazırladı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili başlattığı soruşturmayı ."görevsizlik kararı." sonrası askeri savcılığa sevk etti.
Askeri savcılık da Ocak 2014'te şüpheli olarak adı geçen 5 askerin ."kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren bir sebep bulunmadığını." belirtti ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurular ve AİHM'nin başvuru reddi
Takipsizlik kararının ardından ailelerin avukatları karara itirazı etti ancak itiraz reddedildi. Dosya bunun üzerine 18 Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden Anayasa Mahkemesi'nde yapılan ön incelemede, başvuruda eksiklikler tespit edildi, tamamlanması istendi. Ancak başvuru, ."eksikliğin süresinde giderilmemesi." nedeniyle, 24 Şubat 2015 tarihli kararla reddedildi.
34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) bireysel başvuru yapıldı.
Mayıs 2018'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Roboski başvurusunu iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddetti.
Avukatlar da 2019 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na iki yeni delil sundu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Roboski Katliamı'nda"FETÖ izinin olduğunu", "Uludere olayının FETÖ yandaşları tarafından yapıldığını" açıkladı.
AİHM kararından sonra avukatlar bu açıklamayı gündeme getirip delil olarak gösterdi, aileler adına Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunarak yeni bir hukuki süreci başlattı.
17 ailenin yaptığı suç duyurusu Uludere ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi ama 25 Kasım 2020'de dosya için takipsizlik kararı verildi.
Ailelerin bu karara yaptığı itiraz da reddedilince Şubat 2021'de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) tekrar başvuru yapıldı.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.