Solun Amerikan Sevdası!
Murat Belge, 15 Temmuz sonrası keskin bir savrulma yaşayan ve fakat bu savrulmayı izah etmeye kalkıştığında iyice küçülen “aydın”lardan biri.
Daha önce de söylediğimiz gibi Türkiye'deki birkaç Marksist teorisyenden biri sayılıyor.
Belge'nin Erdoğan düşmanlığı o kadar etkili ki onu “Proje gazetesi” olan Taraf yazarı yapabiliyor, mistik ve mesihyanik bir harekete yaklaştırabiliyor.
Erdoğan'ı eleştirdiği yazılarından birinde bakın nasıl bir savrulma yaşıyor:
“Bütün dünya ile kavga etmeyi, Erdoğan önderliğinde AKP iktidarı değişmez bir politika haline getirdi. “Düşmanlar”ımız günden güne değişebiliyor ama “bizim” konuşma tarzımız, üslûbumuz değişmiyor. (…)
Bunlara artık alıştık. Genel durum, genel tutum böyle. Ama bu arada Amerika özel bir yer tutuyor.
Önde görünen “suç”u Fethullah Gülen'i hâlâ bize teslim etmemiş olması. Sahiden mi istiyoruz teslim etmesini? Bundan ciddi şüphelerim olduğunu daha önce yazmıştım. Ama bu “teslim etmeme” konusu sürdükçe, buradaki anti-Amerikan kampanyada yakıt olarak kullanılacağı belli.
Gülen'in teslim edilmesinden çok daha vahim olan iddia, 15 Temmuz darbe girişimini Amerika'nın bir biçimde desteklemiş olması. Bu doğal olarak, “resmen” söylenmiyor. Söylenecek olsa her şeyin radikal biçimde değişmesi gerekir. Ama her fırsatta ve her düzeyde ima ediliyor. Böyle bir konuda ABD'nin ciddi sabıkaları olduğu için, imalar geniş kesimlerin algılamasında inandırıcı olabiliyor.
Öte yandan “haberleri vardı” ya da “gizli kapaklı destekliyorlardı” hattâ neredeyse “onlar yaptırdı” suçlamalarının nelere dayandığı bilmemekle birlikte Amerika'nın Tayyip Erdoğan iktidarından pek memnun olmadığını tahmin edebiliyorum. Şu konjonktürde Tayyip Erdoğan Amerika'ya yönelttiği suçlamaların dozunu yükseltirken Amerika bu dozu düşürmeye çalışıyor. Özellikle de Biden'ın tavrında, sözlerinde görebiliyoruz bunu. Ancak bu yumuşak tavır Tayyip Erdoğan ve iktidarından çok bundan bağımsız olarak yürümesi istenen Türkiye-Amerika ilişkileri açısından takınılıyor sanıyorum.
Peki neden? Niçin Tayyip Erdoğan Amerika'ya yüklenme gereğini ya da ihtiyacını duyuyor?
“Şöyle bir rasyonel açıklaması olabilir mi?” zihnimi kurcalıyor.
“Zarrab” demek istiyorum. Gene Tayyip Erdoğan'ın bu son Amerika ziyaretinde söylediği bazı sözler de bendeki bu “acaba”yı destekledi. “Biden'a sordum” demiş Erdoğan. “Bu kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?” diye sormuş. Bizim bakanlıklarımızın yaptığı çalışmalara göre “bu kişinin suçu bulunmuyor”muş.”
Belge içeriye o kadar dışardan bakıyor ki, Amerika'nın 15 Temmuz girişiminin neresinde olduğunu bir türlü anlayamıyor. Zaten 15 Temmuz sürecinde de halkın tepkilerini, tekbirlerini, sokağa çıkışını da anlayamamıştı.
Rıza Zarrab'ın ticari faaliyetleriyle devlet malını zimmetine geçirmediğini, Türkiye'den daha çok Amerika'nın çıkarlarına zarar verdiğini görmezden geliyor Murat Belge ve ona karşı Türkiye'de yapılan operasyonun da kaynağının Amerika olduğunu anlamak istemiyor.
Tamam, diyelim ki, Erdoğan ve çevresinin Amerikan düşmanlığı Zarrab meselesine dayanıyor. Peki, bay Marksist teorisyen, şuna da cevap verseniz memnun kalacağız: Solun, soldan devşirilmiş liberallerin, militan solun “AMERİKAN dostluğunu”, Amerika ile ittifakını nasıl izah edersiniz?
İşte bunu da biz anlayamıyoruz.
Kaynak:DOĞRUHABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.