"Tarih müstekbirler ile mustazafların mücadelesine sahne oluyor"
Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi, 16-23 Mart Dünya Mustazaflar Haftası dolayısıyla yazılı bir mesaj yayımladı.
“Biz istiyorduk ki, yeryüzünde zaif bırakılmış kimselere/ mustazaflara iyilik edelim, onları varisler kılalım. Onları yeryüzünde iktidara getirelim. Firavun’a, Haman’a ve onların ordularına onlardan sakındıkları şeyi gösterelim. (Kasas: 5–6)" ayetiyle başlanılan açıklamada mazlum ve mustazafların yaşadığı sorunlara ve dünyada zulümlere dikkat çekmek amacıyla 16-23 Mart tarihlerinin 'Dünya Mustazaflar Haftası' olarak anıldığı hatırlatıldı.
Söz konusu hafta içinde, Halepçe katliamı, Şeyh Ahmet Yasin’in şehid edilmesi, Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatı ve naaşının kabrinden çalınması gibi önemli olayların olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Tarih, müstekbirler ile mustazafların mücadelesine sahne oluyor. Müstekbir ve mustazafların mücadelesi geçici, dünden kalan bir mücadele değildir. Dünya var oldukça da bu mücadele devam edecektir. Batılı emperyalist güçler, tankları, uçakları, askerleri ve yerli işbirlikçileriyle İslam coğrafyasını işgal etmekte, vahşi hayvanlar gibi saldırmaktadır. Sömürüye dayalı düzenleri neticesinde milyonlarca insan, açlık, katliam ve ölümü yaşıyor. İslam coğrafyasında, batı emperyalizmin sebep olduğu savaşlar ile bu savaşların sonucunda meydana gelen göçler de büyük acılara sebep olmaktadır." denildi.
Açıklamada, "Bugün İslam coğrafyasında Müslümanları topyekûn bitirmeye çalışan, bu şer odakları, bu coğrafyaları kan deryasına çeviren zalimler, 21. yüzyıl versiyonlarıdır. Büyük şeytan ABD ve yandaş şeytanlar, camilerde ibadet halindeki Müslüman kardeşlerimizi, okullarda ders okuyan çocuklarımızı, kadın, çocuk ve ihtiyar insanlarımızı katletmede hiçbir beis görmüyor." ifadelerine yer verildi.
Savaşların en yoğun yaşandığı yerler olan İslam topraklarında milyonlarca Müslüman hayatını kaybettiği, milyonlarcasının evini barkını terk edip hicret etmek zorunda kaldığı, yüzlerce şehrin de harap olduğuna değinilen açıklamada, Batı dayatması gaddar savaşlardan kaçan yüz binlerce Müslüman'ın, Avrupa kapılarında çok kötü muamelelere tabi tutulduğu, binlercesinin de denizlerde hayatlarını kaybetmek zorunda kaldığı belirtildi.
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Kendilerini insan hakları hamisi olarak gösterenler, kuklalarının tehlikeye girdiğini gördüklerinde bizzat kendileri sahaya iniyor ve bizleri yine mustazaf bırakmak, memleketlerimizi tarumar etmek, yeraltı zenginliklerimizi çalmak, şeref ve izzetimizi ayaklar altına almak için her türlü alçak yola başvuruyorlar.
16 Mart 1988'de Halepçe'de 5000 sivil Kürd'ü katledenler, devrin zalimine göz yuman emperyalist ABD ve Avrupa’dır. Bugün eğer halen Suriye, Myanmar, Yemen, Irak, Filistin, Mısır’daki katliamlar devam ediyorsa bunun tek faili kanlı elleri ve vahşi emelleri olan emperyalist Batılı devletleridir. Biz bu gerçeği hiçbir zaman unutmadık unutmayacağız."
Müslümanlara düşen görevin, Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed'in sünneti doğrultusunda yaşayıp, müstekbirlerle mücadele etmek olduğunun vurgulandığı açıklamada, "Bu vesileyle bir kez daha dünyanın dört bir yanında zulüm ve katliamlara maruz kalarak şehid düşen, zulüm altında hayatını kaybeden tüm mustazaflara rahmet diliyor, mücadele eden her nerede olursa olsun tüm Müslümanlara mücadelelerinde başarılar diliyoruz." temennilerinde bulunuldu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.