Toplu arı ölümleri hakkında rapor yayımlandı
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği; Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Malatya illerinde yaşanan toplu arı ölümleri hakkında rapor yayımlandı.
İLKHA'nın daha önce "Ani yaşanan 'toplu arı ölümleri' arıcıları korkuttu" başlıklı haberle gündeme taşıdığı arı ölümleri hakkında rapor yayımlandı.
Arı ölümleri üzerine Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği; Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Malatya illerine gönderdiği uzmanların arılıklarda koloni kontrollerinde aldıkları numunelerinin laboratuvar sonucunu paylaştı.
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği; Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Malatya illerinde yaşanan arı ölümlerini incelemek üzere gönderdiği çalışma ekibinde; TAB Başkan Yardımcısı ve Tunceli Birlik Başkanı Kazım Doğan, Prof. Dr. Levent Aydın, Prof. Dr. Halil Yeninar, Doktor Öğretim Üyesi Aziz Gül -Doktor Erhan Erdost yer aldı.
Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Malatya illerinde yaşanan arı ölümleri üzerine arılıklarda koloni kontrollerinde aldıkları numunelerinin laboratuvar sonucunu paylaşan Sütçü İmam Üniversitesi'nden Prof. Dr. Halil Yeninar, "27-30 Eylül 2018 tarihleri arasında söz konusu illerde bulunan arılıklarda yapılan koloni kontrollerinde, 2018 yılı sonbaharda gözlenen kitlesel bal arısı ölümleri; iklim değişimine bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi biyotik ve abiyotik oluşumların nisbi ortak etkileri sonucu oluştuğu kanaatine varılmıştır." dedi.
Prof. Dr. Yeninar, "İklim değişikliği, günümüzde doğal ve tarımsal ekosistemler ile insan yaşamının her bileşenini farklı düzeylerde etkileyen küresel bir fenomen olarak ortaya çıkmıştır. İklimin değişimi; canlılar üzerinde doğrudan veya dolaylı etkileri ile yaşam için gerekli yeterli, kaliteli ve hijyenik su, hava ve besin kaynakları ile ekosistemi değiştirerek bitki, hayvan ve insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliğine bağlı anormal meteorolojik hava olayları ve hava kirliliği sonucu ekosistemde yaşayan bitki, hayvan ve insanların maruz kaldıkları hastalık sayı ve yoğunluklarında artışlar gözlenmektedir." diye belirtti.
"İklim değişikliği, yanlış bakım ve besleme uygulamaları bal arısının kitlesel ölümleri arttırmaktadır"
Son yıllarda hem doğal hem de insanların kontrol ve gözetiminde yetiştiriciliği yapılan bal arıları gibi tozlayıcı böcek popülasyonlarında yoğun kitlesel ölümler gözlenmekte olduğunu dile getiren Yeninar, "Tozlayıcı böcekler ile çiçekli bitkiler arasındaki karşılıklı faydalanmaya dayanan ilişkiler (tozlaşma vektörü – nektar ve/ veya polen) binlerce yıl içerisinde oluşmuş olup doğal karasal ekosistemler ile insan yapımı tarım plantasyon sistemlerine yardımcı olmuştur. İklim değişikliği; çiçek ve tozlayıcılar arasındaki ilişkileri istikrarsızlaştırarak bal arısı, bitki ortamı, parazit, zararlı ve hastalıkları arasındaki doğal dengeyi değiştirme potansiyeli taşımaktadır. İklim değişikliği nedeni ile oluşan habitat değişiklikleri, farklı parazit ve patojenler arasındaki etkileşim, zirai mücadele uygulamaları ile stress faktörleri, yanlış bakım ve besleme uygulamaları bal arısı kolonilerinde gözlenen kitlesel ölümleri arttırmaktadır." ifadelerini kullandı.
"4 ilde 100 kovan örneği talep edilmiştir"
Saha raporunu paylaşan Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Levent Aydın da "26-30 Eylül 2018 tarihleri arasında Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Malatya illeri Arı Yetiştiricileri Birlikleri katılımıyla yapılmıştır. Çalışmalar her odakta arıcı görüşmeleri ve direkt koloni muayenesi esasında yürütülmüştür. Her odaktan (4 vilayet) olmak üzere toplam 100 kovan örneği talep edilmiştir." dedi.
"Arı ölümleri yüzde 90'lara ulaşmıştır"
Arı yetiştiricilerinin şikayetlerini sıralayan Prof. Dr. Aydın, "Şikâyetlerde; arılar azalıyor, kovan sönmesi, kayıp yüzde 50'nin üstünde bazı noktalarda yüzde 90'lara ulaşmıştır. Varroa mevcut, laboratuvar sonucu İsrail akut paraliz ve Bozuk kanat virüsü onaylı (Elazığ). Tarlacı arı yok, yavru çok az genelde 10 cm2, ana arı yumurtlaması düzensiz ve yetersiz, şurubu almıyorlar, arılar siyah parlak veya kanatları yok. Bazı kovanlarda delik yavru gözü ve koku. Genelde 1-2 ile maksimum 5-6 çerçeveli koloniler ergin birey sayısı yetersi. Bu yıl bal olmadı." diye konuştu.
"Bal az miktarda ve kovanlarda polen sıfıra yakın ya da yok"
Saha çalışmalarında elde edilen önemli tespitleri sıralayan Prof. Dr. Aydın, şunları kaydetti:
"Bal az miktarda ve kovanlarda polen sıfıra yakın ya da yok. Sezon boyunca değişik zamanlarda 2 ile 9 arası varroa'ya karşı ilaçlama yapılmış özellikle Kullanılan ilaçlar ruhsatsız ve diğer zirai- veteriner ilaçlardan hazırlanmış (FLUMETHRİN, AMİTRAZ içerikli bazen kombine kullanım var) arıcılar tarafından iyi bilinen Konya Kazığı adlandırılan etken maddeler Tunceli hariç yoğun kullanılırken Tunceli'de ruhsatlı şerit ilacı kullanımı daha düzenli. Bu nedenle Tunceli'de diğer illere göre şikayetler daha az olduğu gözlenmiştir. Bingöl ve Elazığ da Antibiyotik ( neoteramiysi) kullanımı tespit edildi ve yasal olmayan varroa ilaçları ile aynı zamanda kullanılmıştır! Dışarıdan ve kontrolsüz ana arı girişi bulunmakta hatta yurtdışı orijinli ana arı bile bulunmaktadır. Ana arı değişimi periyodik ve düzenli değil. Arıcılık genelde atadan gelen şekli ile yapılmakta. Değişen çevre-iklim koşullarına uymamaktadır. Koloni bakımı ve yönetiminde ciddi eksik ve hatalar var. Arılar yayla veya daha iyi ortamlardan arıcıya yakın yere erken indirilmiştir. Yani arıcılar arıların kendilerine uyum sağlamasını bekliyor. Son nesil işçi arılar normale göre anatomik olarak daha küçük ve daha hareketsiz – uyuşuk görünüyor. Ana arı yumurtlama düzeni ve yavru sayısı düşük. Arıcılar güçlü kolonilerden zayıflara sürekli nakil eğiliminde aynı zamanda sönmüş kolonilerin ballarını kontrolsüz olarak sağlam kolonilere vermektedir. Kışlama için arıcıların çoğu güney vilayetlerine gitmektedir."
"Şu an görülen arı hastalık ve zararlıları arı ölümlerinde sebep değil bir sonuçtur''
Yaşanan arı ölümleri konusunda yorumlarda bulunan Aydın, "Son birkaç yıldır kış aylarının ılıman geçmesi ve ülkemizin pek çok çevre koşullarında kışın yavru olması ana arıların vaktinden önce yıpranmasına kaliteli yavru bırakmadığı gibi varroa gibi parazitlerin sıfırlanmamasına yol açmıştır. Kısaca Arıcı her yılki takvimini bırakmamış ve önlem almamıştır. Arının kışlaması ana arının dinlenmesi şarttır. Şu an görülen odur ki arıların immun dirençleri (bağışıklıkları) düşmüştür. Kısaca 'şu an görülen arı hastalık ve zararlıları arı ölümlerinde sebep değil bir sonuçtur' Arılar sıradan enfeksiyonlara direnemeyecek kadar zayıf ve güçsüzdür. Aynı şekilde düzensiz ve ruhsatsız ne olduğu-dozu belli olmayan etken maddelerle yapılan varroa mücadelesi hem arılara hem tüketiciye ciddi zarar vermektedir. Varroa'nın da hala kovanda görülmesi kullanılan maddelerin ne gibi sonuçlara yol açtığı ortadır. Çevre şartlarının değişmesi ve iklimdeki ısınma bu şekilde sürdürülebilir bir arıcılık yapmamıza en büyük engel olduğu da herkes tarafından iyi anlaşılmalıdır. Değişen koşullarda arıların biyoloji ve fizyolojisi de ciddi anlamda farklılaşmıştır. Bu nedenle koloni yönetimi ve bakım bu yeni koşullara adapte edilmesi gerekir. Varroa'nın var olduğu durumlarda virüs ve bakteriyel hastalıklar ile diğer zararlı etmenlerin tereddütsüz var olacağı iyi bilinmelidir. Birçok kişinin belirttiğinin tersine hayatta kalan koloniler en güçlü değil adapte olabilenlerdir. Bu da o kolonilerin güçlü ve verimli olduğunu göstermez." ifadelerini kullandı.
Arıcılara uyarı ve öneriler
Arıcılara uyarı ve önerilerde bulunan Prof. Dr. Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü.
"Arılar kışlamıyorsa ana arı, kaynağı bilinen ve yöreye uygun her ilkbaharda mutlaka değiştirmelidir. Arının kışlaması esas ve önemlidir. Sıcak ve ılıman alanlara kışlama için arıları götürmek ne kadar doğrudur? Varroa'ya karşı toplu mücadele artık bu iklim koşullarında kaçınılmaz ve ivedilikle çok özel öneme sahiptir. Varroa'ya karşı toplu mücadele yaklaşımı artık bir gerekliliktir. Sonbaharda mutlaka kovanda polen ve/veya polenli bal bırakılmalıdır. Polen arının yapı taşı ve zor zamanda koloninin en önemli desteğidir. Polensiz kışlama olmaz. İklim nektar ve diğer çevre koşulları dikkate alınarak koloni yönetimi ve bakımı bölgesel olarak tekrar gözden geçirilmelidir. Yeni bir çalışma planı oluşturulmalıdır. Bölgesel olarak gelecek 2 sezon sonbahar aylarında arı hastalık ve zararlılarının ülke genelinde haritalanması tamamlanmalı ve aynı şekilde ana arı üretim istasyonları da hastalıklardan ari hale getirilmesi sağlanmalıdır. Dışarıdan ana arı alımı yerine yöresel ve bölgeye uyumlu yeni ana arı üreticileri oluşturularak o bölgedeki ana arı kaynağı olarak zorunlu hale getirilmelidir. Periyodik sağlık kontrolleri yapılmalıdır."
"Yasak ilaç ve benzerleri üretimi, kullanımı mutlaka takibe alınmalı ve sert yaptırımlar uygulanmalıdır." diyen Aydın, "Zirai ve Belediye açık alan ilaç kullanımı (özellikle larvasitler) kontrol altında olmalı. Ülkemizde dağınık laboratuvarlar yerine arı ürün ve hastalıklarında bir adet merkez referans laboratuvar olmalı ve kâr amacı gütmemelidir. Profesyonel arıcı mutlaka sürekli ve yenilikçi eğitim programlarına katılımı sağlanmalı ve bazı eski-eksik–hatalı bilgiler bertaraf edilmelidir. Birliklerin de entegre olduğu kısa ve önemli bilgilerin paylaşıldığı bir erken uyarı sistemi olmalı (Bilgi kirliliği olmaması için) ve sadece yukarıdan aşağı şekillenmelidir. Her birlik yılda bir kez (sonbahar) genel değerlendirme toplantısı yapmalı ve alınan karar, önlem ve öneriler tutanak halinde merkeze bildirmelidir. Varroa için kullanılacak ilaçlar etken ticari şerit ruhsatlı." dedi.
"İklim değişikliği gibi çevresel etkenler ve arı hastalıkları arılara büyük zarar vermektedir"
Aydın, "Sonuç olarak, özellikle iklim değişikliği gibi çevresel etkenler ve arı hastalık-zararlılarının yan yana olması bağışıklığı düşen arılarımıza daha büyük zarar vermektedir. Bu şekilde sürdürülebilir bir arıcılık ile devam mümkün değildir. Bu nedenle önerilerin zaman geçirmeden uygulanması ivedilikle gerekmektedir." şeklinde konuştu. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.