Selman URUK

Selman URUK

Zor Zamanlar ve Hz. Ali

Zor Zamanlar ve Hz. Ali

Elbette, yetersiz, yetkinsiz, yüzeysel kelimelerimle Hz. Ali (k.s) gibi bir İnsan-i Kâmil’i anlatabileceğimi iddia etmiyorum. Sadece ona yaraşır birkaç söz söyleyebilirsem benim için ne âlâ…

 

Ortadoğu…Asya…Mezopotamya…Bu topraklarda yaşanan kavgalar…dökülen kanlar ve gözyaşları…çocukların, kadınların ve adamların feryad-u figanları… her tarafta ümitsizlik ve çaresizlik…

 

Tıpkı Asr-ı saadetten biraz sonraki zamanları hatırlatıyor. Hariciler ortaya çıkmış, münafıklık her yerde… Hz. Peygamber’in seçkin sahabeleri sürgünlere gönderiliyor, ikinci plana atılıyor hatta bağiy bir topluluk Ammar’ı şehid ediyor. Hilafet merkezi bir eşrafiyet merkezi olmuş. Sarayda hüküm sürenler adalet, özgürlük ve haktan vazgeçmiş, kendi nefislerini tatmine çaba sarf ediyorlar. Uzatmayalım… durum içler acısı, bazı sahabeler  “ahir zaman” da olduklarını düşünür olmuşlar.

 

Bugün ki ahir zamanla nerdeyse aynı durumlar. Ama arada tarihsel yer ve zaman farkı var elbette.

 

Tüm o ümitsizlik, çaresizlik ve çirkinliğin içinde bir yüce ruhtur Hz. Ali. Çölün yakıcı kızgınlığında sabır kılıcını kuşanmış kuyu kazmakla meşgul oluyor. Eyyübi bir sabırla 25 yıl boyunca kuyu kazıyor. Kuyu kazıyor, su buluyor ve Müslümanların hizmetine bırakıyor. Kendine değil kuyular. Kuyu kazıyor, su buluyor, hazırlıyor ve ümmete bırakıyor.

 

Zor zamanlardı. İslam düşmanları Müslümanlık kılığına bürünmüştü. İslam içten içe Bizans saraylarının karanlık entrikalarına, Sasani saraylarının şatafatına sığdırılmak istenir olmuştu. Hz. Ali fitneye mahal verecek hiçbir eyleme ve görüşe katılmıyordu. Kendini değil, ailesinin geçimliğini değil, konforu ve zevki değil; sadece İslam’ı ve İslam’ın geleceğini düşünüyordu.

 

“Fitne katlden daha büyüktür” emr-i şerifi gereği, fitneye sabırla direniyordu Hz. Ali. Sabrını kollarına vermiş, Arap yarımadasının sert ve geçirimsiz toprağında 25 yıl boyunca yorulmadı, kuyu kazmaya devam etti. Geceler boyunca takva elbisesini giyinip sessiz ama derin bir huşu ile ibadet ile geçirdi. Gündüzleri de İslami hükümetin maslahatına ne icap ediyorsa ondan yana rey kullandı. Kimsenin susamayacağı yerde sustu, kimsenin konuşamayacağı yerde hikmet ile söz söyledi.

 

Sabır etti. Ta ki Hz. Osman şehid edildi. İşte o an Hz. Ali kükredi ve meydan-ı harbe atıldı. Şimdi de savaşlar başlamıştı. Muaviye ve eşrafiyet düşüncesi taraftarları Peygamberin damadı, amcaoğlu sahabesine savaş açmışlardı. Hariciler, münafıklar ve müşriklikten kalma şahıslar komplolar içindeydi.

 

Zor zamanlardı.

 

Hz. Ali sabırla direndi. Sabrını kılıcına vermiş öyle bir sallıyordu ki şehadete kadar hiç yorulmadı.

 

 

Ve bugün zor zamanlardan geçiyoruz. Fitneye karşı halka hizmet, ıslah ve terbiye ile savaşan Hz. Ali lazım bize. Yapıcı, güven verici, barış taraftarı söylemlerle hareket etmeli bu zamanlarda. Hz. Ali gibi susmak ve çalışmak lazım. Kuyu kazıp toprağı suya doyurmak gerek.

 

Savaşı, ayrılmayı, kavgayı değil anlamayı ve tanışmayı vaaz etmeli halka ve de kendimize. Toplantılarımızda, tartışmalarımızda ortak paydaları bulabilmeyi ümit etmeliyiz. Dilimizi keskinlikten kurtarmalı ve yılanı deliğinden çıkartan silah etmeliyiz onu. Sabretmeliyiz. Allah sabredenlerle beraberdir. Selamet sabrın sonucudur.

 

Eğer gelecekse de ceng zamanı Aliyel Murteza gibi Zülfikarı kuşanıp zulmün kalbine hançeriz elbette.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selman URUK Arşivi