HÜDA PAR'dan memurların zam talebine destek: Zam oranı enflasyonun üzerinde olmalı

HÜDA PAR'dan memurların zam talebine destek: Zam oranı enflasyonun üzerinde olmalı
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde hükümet ile sendikalar arasında toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili zam oranın enflasyonun üzerinde olması gerektiği belirtildi.

HÜDA PAR Genel Merkezi'nin yayımladığı gündem değerlendirmesinde memur maaşlarına zam oranı, mültecilere yönelik keyfî uygulamalar, tüketim çılgınlığı ve teşhirciliğin yol açtığı ahlaki erozyon ile Mardin Tarihi Müzesi'nin kiliseye devredilmesi konularına değinildi.

Açıklamada, hükümet ile sendikalar arasında toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili, "Yetkili sendikanın sürdürdüğü adil sözleşme mücadelesini destekliyoruz." ifadelerine yer verilerek zam oranın enflasyonun üzerinde olması gerektiği belirtildi.

"Kamu görevlilerimizin ve emeklilerimizin insanca yaşayabileceği bir ücret düzeni olması gerektiğini savunuyoruz"

2026-2027 yıllarını kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinin sürdüğü belirtilen açıklamada, "Milyonlarca memur ve memur emeklisinin beklentisi adil ve hakkaniyetli bir maaştır. Kamu çalışanlarının alın teri kuruş hesabıyla değil, adalet terazisiyle ölçülmelidir. HÜDA PAR olarak, yetkili sendikanın sürdürdüğü adil sözleşme mücadelesini destekliyor, kamu görevlilerimizin ve emeklilerimizin insanca yaşayabileceği bir ücret düzeni olması gerektiğini savunuyoruz. İlave derece, 3600 ek gösterge, kira desteği, bayram ikramiyesi, gelir vergisinin yüzde 15'e sabitlenmesi ve emekli haklarının güçlendirilmesi; yalnızca sendikaların değil, milyonlarca memurun ortak sesidir." denildi.

Açıklamanın devamında, hükümetin teklif ettiği zam oranın yetersiz olduğuna dikkat çekilerek, "Ne yazık ki hükümetin teklif ettiği; 2026 için yüzde 11+7, 2027 için yüzde 4+4 oranları, mevcut kayıpları dahi telafi etmekten uzaktır. Halkın mutfağında yangın varken, makyajlı tablolarla refah görüntüsü oluşturmak inandırıcı değildir." ifadelerine yer verildi.

"Memura, emekliye kemer sıktırmak kabul edilemez"

Kamu harcamalarındaki israfın devam ettiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

"Yoksulluk sınırının çok altında bir gelirle hayatını idame ettirmeye çalışan memura, emekliye kemer sıktırmak kabul edilemez. İtibar; gösterişli binalarda değil, adalet, hakkaniyet ve emeğe verilen değerde aranmalıdır. Gerçek bir maaş artışı için zam oranı enflasyonun üzerinde olmalı; gelir dağılımında adalet, üretimi artırmak, kaynakları hakça paylaşmak ve haksız aktarımları önlemekle sağlanmalıdır."

"Adil bir sistemden ve hakça paylaşımdan yana olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz"

Açıklamanın devamında görüşmelerin toplumun diğer kesimlerini de etkileyeceği ifade edilerek, "HÜDA PAR olarak emeğin zayi edilmediği adil bir sistemden ve hakça paylaşımdan yana olduğumuzu ve bunu savunmaya devam edeceğimizi buradan açıkça ifade ediyoruz." denildi.

Anayasa Mahkemesi'nin tedbir kararına rağmen Türkmenistan uyruklu mültecilerden haber alınamıyor

Mültecilere yönelik keyfî ve gayriinsanî uygulamaların artarak devam ettiğine işaret edilen açıklamada, son günlerde mültecilere yönelik hak ihlallerinin yaşandığı üç olay örnek olarak gösterildi.

Özbekistan vatandaşı Zebo Kadirova ve ardından eşi Bolt Asamoddin'in hukuksuz bir şekilde gözaltına alınarak Geri Gönderme Merkezi'ne götürüldüğü hatırlatılarak 4 küçük çocuğun hem annesiz hem babasız bırakıldığı belirtildi.

24 Temmuz'da gözaltına alınan Türkmenistan uyruklu Abdylla Orusov ve Alisher Sahatov'un akıbetinin ise hâlâ belirsiz olduğuna vurgu yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi bu iki ismin "Kesinlikle sınır dışı edilemeyecek yabancılar" kapsamında olduğu bilgisine yer verilerek tedbir kararına rağmen kendilerinden haber alınamamasının insanlık suçu olduğu ifade edildi.

"Geri Gönderme Merkezlerindeki gayriinsanî uygulamaların ölümcül boyutlara ulaştığını gösteriyor"

Çatalca Geri Gönderme Merkezi'ndeki kötü muamele ve ağır şartlar nedeniyle bir mültecinin intihar ettiği ve birkaçının ise intihara teşebbüs ettiği haberlerinin kamuoyuna yansıdığı belirtilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

"Bu durum, Geri Gönderme Merkezlerindeki gayriinsanî uygulamaların ölümcül boyutlara ulaştığını göstermektedir. Başta intihar vakaları olmak üzere tüm bu haksızlıklara karşı derhal etkin ve şeffaf soruşturmalar yürütülmeli, kamuoyu aydınlatılmalı ve sorumlular hesap vermelidir. İnsanlık onuruna ve hukuka aykırı bu uygulamalara derhal son verilmelidir."

"Tüketim, ihtiyaç olmaktan çıkarak bağımlılığa dönüştürülüyor"

HÜDA PAR'ın gündem değerlendirmesinde dikkat çeken diğer bir başlık ise tüketim çılgınlığı ve teşhirciliğin yol açtığı ahlaki erozyon oldu.

Yaygınlaşan tüketim çılgınlığının geleneksel ve sosyal medya aracılığıyla sürekli teşvik edildiği belirtilen açıklamada, "Reklamlar, moda endüstrisi ve özellikle influencer olarak isimlendirilen sosyal medya etkileyicileri aracılığıyla insanlar tüketmeye, daha fazla harcamaya, daha çok gösteriş yapmaya yönlendirilmektedir. Yedikleri, içtikleri, gezdikleri mekânlar ve satın aldıkları ürünlerle oluşturdukları içeriklerle kitleleri etkileyen bu kişiler, aslında kapitalist sistemin gönüllü işçileri olarak toplumu israfa ve gösterişe sürüklemektedirler. Böylece tüketim, ihtiyaç olmaktan çıkarak bağımlılığa dönüşmekte; açgözlülük, hırs ve kaynakların heba edilmesi olağan bir hayat biçimi haline gelmektedir." ifadelerine yer verildi.

"Kadın bedeni metalaştırılarak kapitalist piyasanın cazip bir ürünü haline getirilmektedir"

"Bu tüketim kültürü, yalnızca maddi nesnelerle sınırlı kalmayıp insan bedenini de bir gösteriş aracına dönüştürmektedir." diye belirtilen açıklamanın devamında şöyle denildi:

"Çıplaklık ve teşhir, özgürlük ya da çağdaşlık kisvesi altında pazarlanmakta; özellikle kadın bedeni metalaştırılarak kapitalist piyasanın cazip bir ürünü haline getirilmektedir. Oysa bir toplumu ayakta tutan en önemli unsurlardan biri mahremiyet ve iffet bilincidir. Mahremiyetin yıkılması, iffet duygusunun tükenmesi, medeniyetin çöküşünü beraberinde getirir. İnsan bedenini örtmek, insanı diğer varlıklardan ayıran en temel değerlerden biri iken, teşhircilik toplumları içten çürütmeye yönelik planlı bir saldırı halini almıştır."

"Mahremiyetin değerini yeniden öğreten politikaların hayata geçirilmesi zorunludur"

Tüketim çılgınlığı ile teşhirciliğin aynı zihniyetin ürünü olduğuna vurgu yapılan açıklamada, "Biri bireyleri mallara ve markalara esir ederken, diğeri insan bedenini pazarlama aracına dönüştürmektedir. Her ikisi de kanaati, tevazuyu, iffeti ve kaynakların doğru kullanılmasını yok etmekte; toplumları kimliksiz, değersiz ve savrulmuş hale getirmektedir. Bu gidişata karşı toplumda kanaatkârlık ve kaynakları verimli kullanma bilincini güçlendiren ve mahremiyetin değerini yeniden öğreten politikaların hayata geçirilmesi zorunludur. Aksi takdirde tüketim ve teşhir kültürü, medeniyetimizin çatısını içten içe çökertmeye devam edecektir." denildi.

"Süryanilerin bugün Mardin'de neredeyse hiç cemaati bulunmamaktadır"

Mardin Müzesi'nin şehrin tarihi ve kültürü açısından önemli bir yer edindiğine değinilen açıklamada, "1895 yılında inşa edilen bu yapı, Birinci Dünya Savaşı sonrası kamuya intikal etmiş ve yıllardır halkımıza hizmet vermektedir. Bugün, bu müzenin boşaltılarak belirli bir kesime tahsis edilmesi yönünde taleplerin yeniden gündeme geldiğini üzüntüyle görüyoruz. Oysa bu talepler; yerel mahkemelerden Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesi'ne kadar tüm yargı mercileri tarafından reddedilmiş, haksız oldukları hukuken tescillenmiştir. Üstelik bu talebin sahibi olan Katolik Süryanilerin bugün Mardin'de neredeyse hiç cemaati bulunmamaktadır; şehirde yalnızca birkaç aile yaşamaktadır. Buna rağmen aynı konunun tekrar tekrar gündeme taşınması, iyi niyetten uzaktır." denildi.

"Mardin Müzesi, halkın hizmetinde kalmalı"

Açıklamada son olarak, şu ifadelere yer verildi:

"Mardin Müzesi, halkın hizmetinde kalmalı; tarihimize ve toplumsal huzurumuza zarar verecek hiçbir girişime izin verilmemelidir. Yetkilileri bu hassasiyetle hareket etmeye davet ediyoruz."

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.