Sidar Demir

Sidar Demir

Ramazan ve La-İlahe!

Ramazan ve La-İlahe!

Ramazan Ayı, takvimindeki aylardan sadece biri. Kendisi gibi 11 tane daha var. Ancak adı söylendiğinde dünya üzerindeki herkesin, sadece takvimdeki aylardan birinden bahsetmediğimizi anladığı tek ay.

 

Peki, neden bahsediyoruz Ramazan demekle? Ne anlatmaya çalışıyor olabiliriz? Buna herkesin birbirine benzer cevapları olacaktır. Kur’an’ın vahyedilmeye başladığı ay, oruç ayı gibi ve bunların hepsi de doğrudur.

 

Bense bugün o ilk Ramazan’a dönmek, o ilk Ramazan ile başlayanın ne olduğunu anlamaya çalışmak, bizim Ramazanlarımızın da bize, Allah’ın Elçisine yaptığı şeyi yapıp yapmadığını sorgulamak istiyorum.

 

O ilk Ramazan Allah’ın elçisini ayağa kaldıran, harekete geçiren günleri içeren Ramazan’dı. Kurtuluşu doğuda veya batıda değil o doğunun da batının da sahibinde aramaya çoktan başlamış bir insanın, arayışını ne kadar doğru yerde yaptığını kanıtlayan günlerdi o Ramazan günleri..

Akla gelebilecek her şeye köle olmuş, geleneklerin, hurafelerin emrine girmiş ve muhtemelen yine de doğru yolda olduğunu sanan insanların Tevhid’e çağrılmaya başlandığı o ilk Ramazan günleri…

 

Tevhid! Yani “La İlahe İllallah!” Yani “ilahlar yoktur, tek Allah’tan başka!” Sadece bu cümle bile insanın hayatında ilahlar olduğunun kanıtı. Ancak bunlar belki pek çoğumuzun zannettiği gibi putlar, heykeller v.s. mi? Eğer öyleyse bugün bize ne ifade edecek bu “tevhid kelimesi”?

Aslında bu ilahlar bugün belki de o günkünden bile çok daha fazla ve etkili. Özellikle de elinde Allah’ın kitabını bulunduran İslam dünyasında. Çünkü bizler kurtuluşu Allah’ın elçisinin aradığı yerde aramıyoruz. Kimimiz batıda, kimimiz doğuda, kimimiz bilimde, kimimiz felsefede, kimimiz sekülerizm de, kimimiz tasavvufta, kimimiz liderde, kimimiz önderde ve daha pek çok şeyde arıyoruz.

 

Oysa Allah’ın elçisi, elinde Kur’an olmadığı halde bu arayışı doğru yöne çevirmişti. İşte bu doğru yönelişi, ona Kur’an’ı getirdi. Bizim elimizde Kur’an olduğu halde, üstelik Nebimiz onun kurtuluşa, özgürlüğe, barışa ve mutluluğa götüren tek kaynak olduğunu hayatıyla ispatladığı halde hala arayışımıza yanlış yönde devam ediyoruz.

İşte Ramazan’ı oruç ayı yapan, onu bu kadar özel kılan aslında bu uyanışın, bu yönelişin, bu başlangıcın ve gösterdiği doğru adresin ayı olmasıdır.

O halde Ramazan’ın bizde de Kur’an’ın ilk muhataplarının hayatında başlattığı tevhidi uyanışı başlatması gerekmez mi? Bizim ilk Ramazanımız ne zaman gelecek? Elimizde Kur’an olduğu halde hala köleliğin, sömürünün, ahlaksızlığın ve pisliğin sistemleşmiş hali olan batıyı ilah edinerek nasıl ulaşırız kendi ilk Ramazanımıza? Elimizde Kur’an olduğu halde hala hurafenin, geleneğin, egemenliği altında inleyen, Allah’tan başka kişileri, kurumları, otoriteleri söz sahibi yapmış bir din anlayışı ile nasıl ulaşabiliriz kendi ilk Ramazanımıza?

 

Bir taraftan bizi “bikinili kadının giyinik, iç çamaşırlı kadının çıplak” olduğuna inandıracak kadar köleleştirmiş, aklımızı ipotek altına almış batının, diğer taraftan hala batıyı kurtuluş yönü olarak belirlemiş zihinlerin “La ilahe İllallah”ı nasıl gerçekleşebilir?

Oysa tartışılmaz kabul ettiğimiz her şeyin kölesiyiz demektir. Ne zaman samimi bir şekilde hayatımızda tartışılmaz kabul ettiğimiz şeylerin bizi sömürdüğünü kabul edecek ve onlardan kurtulmaya, tartışılmaz olanın sadece vahyi bilgi olduğunu kabul etmeye başlayacağız? Ne zaman izinden gidilecek önderler, liderler, kurtarıcılar belirlemekten kurtulup “en hakiki mürşid Kur’an’dır” diyeceğiz?

 

Bütün bunları yapmadan, yani kendi “La ilahe”mizi hayata geçirmeden bizim o ilk Ramazanımız gelmiş olabilir mi? Kendi “La ilahe” miz olmadan “İllallah”ımız olabilir mi? Sadece Allah’a kul olmazsak, bize doğru olduğu kabul ettirilebilen her şeyin kölesi olmaya mahkumuz demektir. Bunu Allah’ın kendisine muhatap aldığı “insan” nasıl kabul edebilir ki?

 

“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın “fıtrat”ına çevir. O insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte doğru din bu dindir. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum Suresi 30. Ayet)

 

Ramazan, Nebimize yaptığını bize de yapmalıdır. Ramazan, Allah’ın ayetlerinin Allah’ın kullarının hayatlarını inşa etmeye başladığı ay olmalıdır. Batıya ya da doğuya sövdüğümüz ya da köle olduğumuz değil, herkesin Allah’ın kulları olduğunu ve Allah’ın ayetleri ile buluşmaya hakları olduğunu kavrayıp harekete geçtiğimiz ay olmalıdır Ramazan. Bu Ramazan bizim ilahlarımızı çöpe attığımız, tevhidi uyanışımızın başladığı ilk Ramazanımız olmalıdır.

Selam ve Dua ile…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sidar Demir Arşivi