Stoltenberg'in Türkiye ziyareti: Geç kalmış bir ziyaret
NTV Brüksel temsilcisi Güldener Somumut, ziyareti ‘Geç kalmış' diye niteledi, "Türkiye'nin stratejik açıdan ne kadar önemli olduğu, istikrarlı bir Türkiye'nin hem AB hem NATO müttefikleri açısından ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı" dedi. Cumhuriyet gazetesinden Duygu Güvenç ise, ziyareti ‘telafi çabası' olarak yorumlarken, "Rusya başta enerji alanı olmak için Türkiye için önemli. Ama bu işbirliğinin NATO'dan vazgeçip Rusya ve Çin eksenine yanaşmaya varabileceğine ihtimal vermiyorum" dedi.
Türkiye'ye NATO'dan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası en üst düzeyde ziyaret Genel Sekreter Jens Stoltenberg tarafından gerçekleştirildi. Darbe öncesinde Transatlantik hattında Türkiye'nin NATO üyeliğinden çıkartılması dahi tartışılır hale gelmişken, Stoltenberg, üst düzey temaslarında ‘hasar giderme' çabası damgasını vurdu. Darbeyi şiddetle kınayan NATO şefi, Türkiye'deki istikrarın kendileri için de önemine dikkat çekti.
Stoltenberg'in Türkiye ziyaretini ‘geç kalmış' diye niteleyen Sonumut, "Türkiye NATO'nun bir üyesi, bir partneri değil. Nasıl Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland darbe girişiminin hemen ardından Türkiye'ye geldi, NATO'dan da olay yerine gelip incelemeler yapıp Türk halkı ve yetkililerin ittifaka güvenini yenilemesi gerekiyordu. Ama altını çizmek gerekirse yazılı basın bildirileriyle Türkiye'ye desteklerini ilettiler" anımsatmasını yaptı. Türkiye'nin darbe girişimi sonrasında özellikle Rusya ile yakınlaşmasının ‘Batı ekseninde ve Brüksel özelinde Türkiye'ye bakışında değişiklik yaratmadığını' savunan Sonumut, ancak bir ‘algı değişiminin' de söz konusu olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
‘DİĞER MÜTTEFİKLER HERHANGİ BİR ŞEKİLDE TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN ATAMAZLAR'
"Türkiye'nin stratejik açıdan ne kadar önemli olduğu, istikrarlı bir Türkiye'nin hem AB hem NATO müttefikleri açısından ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bu yüzden de askeri darbe unsurlarının olmaması gerektiği ve askeri-stratejik-güvenlik açısından açıkları olmaması gereken bir Türkiye'nin gerekli olduğu ve bu konuda müttefiklerin destek vermeleri gerektiği anlaşıldı. Washington Anlaşması 14 maddeden oluşuyor ve hiçbir maddede üye ülkenin kurumdan atılmasını öngörmüyor. Türkiye kendisi talep etmedikçe diğer müttefikler herhangi bir şekilde Türkiye'yi NATO'dan atamazlar. Buna yönelik bir istek, talep ya da kapalı kapalı kapılar ardında işleyen bir süreç olmadığı gibi büyükelçilerle yapılan görüşmelerin hiçbirinde Türkiye'nin NATO'dan atılması gerektiğine dair imaları bile olmadı."
'TÜRKİYE'NİN BATI'DAN UZAKLAŞMASI SÖZ KONUSU DEĞİL'
Türkiye'nin Batı kurumlarından uzaklaşıp yüzünü Rusya'ya döndüğüne dair yorumların Batı'da karşılığı olmadığını söyleyen Sonumut şu gelişmelere de dikkat çekti: "18 aydan bu yana yaşanan sürece bakacak olursak, Türkiye'nin Çin hava sistemi ihalesini iptal ettiğini hatırlatalım. Bu son derece önemli. Türkiye aktif bir şekilde İncirlik'i açtı. Yabancı savaşçılarla mücadele ettiği gibi en çok yabancı savaşçı ihraç eden 8 ülke ile de işbirliği yaptı. Özellikle istihbarat konusunda IŞİD'le daha pro-aktif bir şekilde mücadele etti ve 3 milyon mültecinin Türkiye'de muhafaza edilmesini sağladı. Özellikle Avrupa'daki medyada Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığına dair soruların karşılığı yok."
‘TÜRKİYE, AB'YE SIRTINI DÖNÜYOR MU DİYE SORGULAMAK EN AZINDAN BİR TUTARSIZLIĞIN BİR GÖSTERGESİ'
NATO'nun Türkiye'ye 24 Kasım 2015'te Rus uçağını düşürdükten sonra Rusya ile gerilimi azaltmak gerektiğini telkin ettiğini de anımsatan Sonumut, "AB de aynı yönde açıklamalarda bulundu. Bunların ardından Türkiye-Rusya ile yeniden eski ilişkilerini tesis ettiği vakit, acaba Türkiye, AB'ye sırtını dönüyor mu diye sorgulamak en azından bir tutarsızlığın bir göstergesi" diye konuştu.
‘TÜRKİYE'NİN ÇIKMASI İSTENİRSE BM'DE VETO EDECEKLER VAR'
Sonumut'a göre, Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye'ye müdahalesi de facto olarak bu ülkeyi NATO'nun görev alanı haline getirmekte. Türkiye'nin daha önce de bu bağlamda Kuzey Atlantik Konseyi'ni 4 defa kurucu anlaşmanın 4. maddesi uyarınca toplantıya çağırdığını anımsatan Sonumut, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Türkiye, NATO'nun güney kanadındaki tehditleri dile getirdi. Bu toplantılarda kolektif savunma talebinde bulunmadı. Ancak güney kanadın güçlendirilmesi talebi olmuştu. Aralık 2015'de uzun bir liste gündeme getirildi. Bu hususta hem cumhurbaşkanı hem başbakandan hâlâ bu listedekilerin bir kısmının yerine getirildiği, bir kısmının da yerine getirilmediği yönünde serzenişi vardı. Bunu unutmamak lazım. İkinci unsursa BM'nin Türkiye'nin meşru müdahale hakkına imkân tanıyan maddesi. Türkiye'nin Suriye'ye giriş çıkış yapması kaydıyla, kalıcı olmaması kaydıyla buna hukuki bir zemin oluşturuyor. Ancak bir de koalisyon güçleri var. Bunun içinde İngiltere, Fransa ve ABD var ki, 3'ü de BMGK'nın daimi üyeleri. Rusya, Çin ya da Suriye'nin talebi doğrultusunda Türkiye'nin Suriye'deki konumuyla ilgili olarak bir şüphe gündeme getirilmesi ya da BMGK'da karar çıkartılması yönünde bir girişim olursa, bu 3'ü pekâlâ veto edeceklerdir. Bunun sinyalini de verdiler" dedi.
'TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ UÇAK DÜŞMEDEN ÖNCEKİ NOKTADA DEĞİL'
NATO'nun Karadeniz'de konuşlanma gündemi için Türkiye'den beklentileri bulunduğunu da söyleyen Sonumut, Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin de uçak düşmeden önceki duruma henüz dönmediğini anımsattı. Sonumut, şu tespitlerde bulundu: "Rusya Türkiye'ye tarım ürünleri ile ilgili ambargo uygulamaya devam ediyor. Halen vize muafiyetine yeşil ışık yakmadı. Bu hususta Almanya ve İtalya'nın aksine Türkiye, NATO içinde Rusya'yı savunan ya da NATO içindeki ahenge karşı Rusya'ya savunacak bir politika hiçbir zaman izlemedi. Örneğin bir Türk AWACS uçağı şu anda NATO'nun doğu kanadının hava güvenliğini sağlamak için Rusya'ya karşı görev ve faaliyette. O yüzden Türkiye'nin Rusya politikası yakınlaşmaya rağmen NATO içinde herhangi bir değişiklik olması beklenmiyor. İttifak üyesi içindeki konsensüse karşı gelmesi beklenmiyor, beklenemez de…"
‘ZİYARET TRAFİĞİ JOE BİDEN'IN ANKARA'YA GELMESİYLE İLE HIZLANDI'
Cumhuriyet gazetesi Ankara diplomasi temsilcisi Duygu Güvenç de Stoltenberg'in Ankara temaslarındaki mesajlarını 'bir telafi çabası' olarak niteledi. Batı'dan Türkiye'ye yönelik diplomasi trafiğinin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Ankara'ya gelmesiyle hızlandığını anımsatan Güvenç, Stoltenberg'e atfen "Darbeden yaklaşık 2 ay sonra yapılan bir ziyaret sadece Ankara'nın gönlünü almaya yönelik" diye konuştu.
‘NATO OLARAK BİZ ORADA YOKUZ MESAJI'
Türkiye'nin güney sınırına yönelik olarak Varşova zirvesinde savunma vaatlerini anımsatırken, Amerikan füze sistemlerinin yeni kullanılmaya başlandığını, Patriotların ise geri çekildiğini, İtalyan füzelerinin ise hâlâ yerleştirilmediğini hatırlatan Güvenç, Fırat Kalkanı operasyonuna verilen sözlü destek dile getirildiğinde NATO'nun kendisini Suriye'den ‘uzak tutmaya çalıştığı' görüşünde: "Yanıt çok net. NATO olarak biz bu sürecin içerisinde değiliz. NATO'nun üyesi ülkeler IŞİD karşıtı koalisyona destek veriyor. Ama biz NATO olarak orada değiliz. BM'nin tıpkı orada olmadığı gibi diyorlar."
Peki, Ortadoğu ve Suriye, NATO ittifakının ‘görev alanı' dışında kalırken, Türkiye'nin operasyonu bu tanımı değiştirme potansiyeli taşıyor mu? Güvenç'e göre, Türkiye bunu çok uzun zamandır istiyor, yıllardır bastırıyor. Ancak IŞİD karşıtı koalisyonda yer alan bazı ülkelerin operasyonun sadece Irak ayağında görev aldıklarını hatırlatan Güvenç, "Bunlar sadece eğitim ve malzeme desteği veriyorlar, Suriye operasyonuna da karışmıyorlar" dedi. Güvenç, şunları dile getirdi: "NATO içinde birçok üye ülke, Almanya da buna dahil, bunlar savaşçı uçaklar sağlamıyorlar, sadece yakıt ikmali yapan tanker uçakları var. Verilen desteğin bile bu kadar sınırlı kaldığını düşünürsek NATO'dan, NATO üyelerinden ve Konsey'den sınırla ilgili bir güvenlik beklemem."
Varşova zirvesinde güneydeki tehditlerin tanımlandığını dile getiren Duygu Güvenç, "Evet, NATO Akdeniz'deki varlığını artırıyor. Türkiye sınırının öneminin her geçen gün daha farkında. Ama buna rağmen Türkiye'nin talebine rağmen hâlâ doğru dürüst olmayan bir istihbarat işbirliği var. Yani tüm NATO üyesi ülkeler aslında birbirlerinin uçakları ve askeri faaliyetlerini görebiliyor ama istihbarat paylaşımına geldiğinde Türkiye ile birçok çekinceleri var ki o da AB sürecine uzanan, vize serbestisinde tıkandığımız bölüm" ifadelerini kullandı.
‘BAŞKALARININ PİSLİĞİNİ TEMİZLEMEK…'
Batı'nın Türkiye için çıpa olarak AB'yi gördüğünü ve bu çıpanın kopmasını istemediğini söyleyen Duygu Güvenç, darbe sonrası anti-demokratik uygulamalara ses çıkartılmamasında Fırat Kalkanı operasyonunun rolü bulunsa bile bunun Türkiye'ye Batı'nın gözünde fazla bir şey kazandırmadığı görüşünde.
"Benim kaygım şu ki, biz eğer Suriye'de sadece bizim olmayan bir pisliği temizlemek zorunda kalırsak, o zaman çok daha fazla endişeleneceğim" diyen Güvenç, şu değerlendirmede bulundu: "Eğer bu operasyon bir 1.5 ay içinde el Bab'a kadar uzanıp oradan Türk askerinin dönüşüyle tamamlanırsa başka bir şey. Rakka için Türk askerlerini sahaya sürmek gibi bir plan varsa bu başkalarının da pisliğini temizlemektir. Çünkü evet, Türkiye'nin Suriye'de çok yanlış politikaları oldu ama aynı yanlışları Washington'ın da yaptığını unutmayalım."
"Şu anda Türkiye'nin sınırından IŞİD'in temizlenmesine Batı olumlu bakıyor ama Türkiye'deki anti-demokratik gelişmeye de sessiz kaldıklarını düşünmüyorum. Türkiye'ye yönelik basın ve demokrasi, hukukun üstünlüğü uyarıları yapılıyor" diye ekleyen Güvenç, bunda Batı için Türkiye'nin AB çıpasının öneminin rol oynadığını, eleştirinin tonunun da önümüzdeki aylarda, raporlarla daha da artacağını öngörüyor.
‘TÜRKİYE'NİN RUSYA'YA BİR ŞEY DİYECEK GÜCÜ YOK'
Peki, Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşması? Güvenç, Rusya'nın Türkiye'nin önemli bir komşusu olduğunu dile getirerek, "Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin tarihine de baktığımızda özellikle son 20 yılda bu ilişkilerin hiçbir zaman stratejik olmadığını, tamamen ekonomiye dayandığını anımsatmak lazım" dedi. Güvenç, şu görüşü dile getirdi: "Evet Türkiye için başta enerji alanında olmak üzere Rusya ile ilişkilerini geliştirmek önemli. Ama ben bu işbirliğinin NATO'dan vazgeçip bugün Rusya ve Çin eksenine yanaşmak olabileceğine ihtimal bile vermiyorum. Çin'den uzun menzilli füze almak için hamleler yapıldı ve 3-4 yıl kamuoyu bunlarla oyalandı. Türkiye'nin Rusya'ya karşı herhangi bir şey diyebilecek gücü olduğunu sanmıyorum. Çünkü Fırat Kalkanı'nda Rusya'nın tepkilerine bakarsanız, hâlâ çok cılız. Belli ki Rusya'dan onay alınarak yapıldı. Amerika ile arayı açmak hedeflenmiş olabilir."
‘TÜRKİYE KARADENİZ'DE KAPIŞMAYA MÜDAHİL OLMAZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişiminden önce Karadeniz'in ‘Rus denizine dönüştüğü' eleştirisini de getirmişken, bütün bu gelişmeler Türkiye-Rusya-NATO üçgenine nasıl yansır? Güvenç, bu soruya Türkiye'nin Kırım politikasından hareketle yanıt veriyor. "NATO ve AB üyelerine rağmen Türkiye'nin kendi bağları kökleri olan nüfusa rağmen biz Rusya'nın işgalini tanımıyoruz ama yaptırım da uygulamayız" diyen Güvenç, "Bu anlamda bir parça NATO ile Rusya'yı dengeleme süreci devam ediyor. Bence Türkiye bu savaşın içine Karadeniz'e kıyıdaş ülke olarak girmez. Bu çatışmayı geçmişte olduğu gibi yine Batı'ya bırakmaya devam eder" yorumunda bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.