Tülay Demircan Koyuncu

Tülay Demircan Koyuncu

Huyların anahtar kılavuzu "alışkanlık"

Huyların anahtar kılavuzu "alışkanlık"

Hayatın bize sunduğu yaşam biçimlerinden kendimize ait olanını seçip te yaşıyor muyuz?

  Sürdürdüğümüz hayatımız bize mi ait?

Yada toplumun, ailelerin oluşturduğu vazgeçilmesi imkansız bir yaşam şekline empoze mi edilmişiz?...

 

   Dünyadaki her insanın aslında kendine ait bir hayat biçimi olmalı.

Bu hayat topluma endeksli

Olarak yürütülmeli. Elbette ki, toplumlar dağılmadan huzurla devam edebilmesi için.

Herkes kafasına göre bir hayat yaşasa?

Olanlar olur.

Dünya delilerin yaşadığı hastaneye dönmez mi?..

Aslında şuan ki hali de hiç farklı sayılmaz.

Dayatılmış bir hayat yaşıyoruz.

İstem dışı...

Mutluluklardan uzak

Hele sevgiden...özellikle "aşk'tan"

Yöresel hayatlar yaşanmakta...

Ve yaşanan hayatlar insanlara doğal olarak vurgulanmakta.

Batıda yaşayan bir kadının eşinden boşanması çok doğal bir hareket ise...

Doğu da bu asla kabul edilmemektedir.

Gelinen yüzyılın bir önemi hala yoktur.

Daha kötüsü bu yaşam biçimlerini din algısı olarak beyinlere nüfus ettirilmekte.

Sanki batı da yâda güney de yaşayan vatandaşlarımız din den yoksun...

Din algısı sadece doğu ve kuzeyde yâda kırsal kesimlerde yaşanmakta...

 

   Yaşanılan hayatları mikroskop altına alıp inceleyecek olsak...

Beyinler allak bullak olur.

Görünüşlere aldanılarak vurgulanan...

Yaşama ait isimler takılmakta.

   Yaşanılan hayatlar alışkanlık mı?

Yoksa isteyerek severek yaşanılan mı?

   İster üst düzey okumuş insan olsun

İsterse kırsal alan da yaşamakta olan birey olsun. Bazen o kadar benzerlik yansıtmaktalar ki…

Ne midir?...

Alışkanlıkların yönlendirerek yaşattığı, normal görüntü süsü verilen

"Yaşantılar."

   Birbirlerini severek almışlardı.

Ya da öyle bir hissiyatla evlenmişlerdi.

Bir birlerine ihtiyaç duydukları her an beraber olmaktan hoşlanarak başlamıştı. İlişkileri.

Ve evlenmeye karar vermişlerdi.

Yıllar yılları kovalamış,

Hayatları rutin bir hal almıştı.

Kadın da erkek te çalışıyorlardı.

Kadın evde çoluk çocukla çalışmakta...

Erkek geçim derdine dışarı da.

  Evliliklerinde "aşk" çoktan ölmüştü. Fakat ikisi de bunun farkında bile değillerdi.

Çokta önemli değildi ki!!!

Lazım mıydı? yooook...

Aşk sadece flört döneminde yaşanan bir duygu değil miydi?...

 Aşk birde çoluk çocuk işiydi ya...

Denilerek duygulara gem vurulmakta idi

"Aşk" elbette ilk günlerde ki

Gibi coşkulu istekli

Olarak devam etmez.

Aşk'ı sevgiyle var etmeli ki...

Yüreklerde ateşler yansın...

Oysa alışkanlıklar haline gelmiş bir hayatı sürdürmeyi

Görev olarak alıp kabul etmekte, insanoğlu

Avrupalılar da dahi durum aynı.

Yalnızlık korkusuyla alıştığı huyunu suyunu bildiği kişi ile evli kalmayı tercih etmekteler.

    Alışkanlıkla devam ettikleri evliliklerinde, birbirlerini ne kadar ihmal ettiklerini anlayamaz hale gelmişlerdi.

Kadın eşine karşı süslenmekten çoktan vazgeçmişti. Günün yemek ve temizlik ilaçlarının kokusu artık parfümü

Olmuştu...

Erkekte de olay farklı değildi...

Akşam yorgun ve dolu bir beyinle eve gelince, yemek, tv seyredeyim mi ve horultulu derin uyku...

   Bazen bir birlerinden şikâyetçi

Olsalar da... Alışkanlık olarak evliliklerini bitirmezler.

  Bazen böyle alışkanlıkları bozan rüyalar görülür... En acısı olanından

Birbirlerini suçlayan eşler çıkar ortaya.

   Hayat sanki iş güç ile yaşanmalı...

Hayatın yoğun akışına virgül konmalı.

Kadın eşine onu hala sevdiğini belirtecek davranışlarda bulunmalı.

Erkek te eşine zaman ayırmalı. Sevdiğini hatta onun için ne kadar değerli olduğunu anlatmalı...

    Hz.Aişe validemiz Peygamber Efendimize sorar;"Beni seviyor musun Ya Resulallah?...

Cevabı gülümseyerek verir "kör düğüm gibi"

Aradan yıllar geçer...

Hz.Aişe zeki bir kadındır.

Eşine sorar; "Ey Allah’ın Resulu kördüğüm ne âlem de?"

Cevap tamda istediği gibi çıkar Allah’ın Resulunun dudaklarından "ilk günkü gibi"

   Nasıl sevgi dolu sözler...

Dudaklarımıza zikir olmalı sevgi sözcükleri...

  Alışkanlık olunmamalı...

Şimdi herkes biran düşünsün.

Sevgimiz alışkanlık mı?

Yüreğimizde hala kalan ateş mi?...

Yüreğimize

Yerleştirebileceğimiz anlamlı sözler ile noktalayalım...

“Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olurlar.” -Benjamin Disraeli-

“Alışkanlıklar alışkanlıktır, insan onu pencereden atamaz; ancak tatlı dille merdivenden birer adım aşağıya inmesini sağlayabilir.” -Mark Twain-

Kördüğüm gibi seveceksen

Uzat elini elime...

Alışma benim sevdama

Her gün daha çok sev beni

Âşık olmak için yaşlan...

Tekrar tekrar benimle.

Sevmeye alışalım...

Birbirimize ise hep yeniden

Sevdalanalım...

Alışkanlıklarımız hep yeniden aşk olması dileğimle…Değerli okurlarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tülay Demircan Koyuncu Arşivi