Sadık Emre

Sadık Emre

Kendini Bitiren Yapı!

Kendini Bitiren Yapı!

Yıllardır öğretmen yetiştireceğim, hakim ve savcı yetiştireceğim, asker ve polis yetiştireceğim deyip inançlı ve ihlaslı insanları sömüren yapı her şeyi güçte gördü.

İslam için yola çıktığı zannedilen Paralel yapı; Güçlü olayım, zengin olayım,İktidara geleyim diye yapmadığı kalmadı.Oysa ki gücün Allah’ta olduğunu unutmuşlardı.Ya da unutturmak istiyorlardı.

İslamın teslimiyet olduğunu ve İmanın tezahürünün amelden geçtiğini tabanlarına anlatmıyorlar ya da gizliyorlardı. Nitekim Kur’an ve Sünneti kabul etmenin İmani bir mesele olduğunu bildikleri halde bazı ayetleri furüat görüyorlardı.

Örtünme ayetlerini yok sayıyor, gerektiğinde İçki içmenin ve bayanların başı açık gezmesinin mübah olduğunu deklere ediyorlardı. Bunu Müslümanlara farz eden Allah’ı ve gönderdiği kitabı (haşa) baypass etmeye çalışıyorlardı.

Güç elde etmek için lokal, bölgesel veya ulusal düzeyde etkin olan diğer Cemaatleri de zayıflatmaya çalışıyorlardı.Tek amaç tüm gücün ve iktidarın ellerinde olması idi.

Nur cemaatlerine ve özellikle Hüda-Par’ın tabanlarını oluşturan Hizbullah’a karşı algı yönetimi oluşturdular. Günlerce “Hizbülvahşet” manşetleri ile Güneydoğuda Hizbullah’ı Yok etmeye çalıştılar.

Kasetler, şantajlar ve adam kaçırmalar ile kendilerine rakip, alternatif ve tehlike gördüklerini ortadan kaldırmaya, pasifize etmeye giriştiler.

Birçok masum Müslümanı oluşturulan algılarla hapse koydular. Zira algı oluşturan onlar, tutuklayan onlar, yargılayan onlardı.

Artık hiç kimsenin kendilerine engel olamayacağını ve dilediklerini yapabileceklerini zannediyorlardı. Hükümetin onlara kapıyı ardına açması, bürokraside istedikleri yerlere gelmeleri, yargıda, emniyet ve askeriyede yükselmeleri, eğitimi istedikleri gibi yönetmeleri Onları güç sarhoşu yapmıştı.

Kendilerine kapıyı ardına kadar açık hale getiren Hükümete ve Devlete de kafa tutar hale gelmişlerdi. Ya istedikleri gibi olacak ya da sonucuna katlanılacaktı.

Nitekim Parti yönetimlerini de istedikleri şekilde dizayn ediyorlardı. Öyleyse iktidardaki Partiyi de istedikleri şekilde dizayn edebilirlerdi.

Oysa baştan beri yanlış yapılan birşey vardı. Cenabı Allah’ın zalime bir süre verdiği konusunu atlamışlardı. İftira ve algılarla, kaset ve şantajlarla insanları, cemaatleri mazlum durumuna düşürmüşlerdi.

İkinci yanıldıkları nokta ise Cenabı Allah’ın sonsuz güç ve Kudret sahibi olduğu ve dilediğine yardım edeceği konusuydu. Allah’ın Müslümanları güçlü ve zengin olmalarıyla değil imanlı ve ihlaslı olmalarıyla izzetli kılacağını gözardı ediyorlardı.

İhlaslı olan tabanlarının potansiyelini güç ve iktidar kazanma yolunda harcayan üst taban sermayeyi bitirince açıkta kaldılar.

Buradan çıkarılacak bir ders de ihlaslı olmanın yanında basiretli ve akıllı olmanın gerektiğidir. Zira Müslüman Dinini okumasa, bilmese kendisine söylenenin Din olduğunu zanneder ki O da kullanılma sonucunu doğurur.

Müslümanın hedefi ise “Cı, Cu” olmak değil “İhlaslı ve İmanlı Muhammedi“ olmalıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Emre Arşivi