Elif Polat

Elif Polat

Manevi Farkındalık

Manevi Farkındalık

Manevi Farkındalık

           İnsanlar, hayatlarının bir döneminde mutlaka kendilerine var oluşsal sorular sormuş, cevaplar aramıştır. Bu dünya neden var, ben kimim, yaşama amacım ne, gibi sorular hayatımızı anlamlandırmamıza yardımcı olan gerekli ama bir o kadar da girift sorulardır. Tabiat ile uyumlu olduğumuz halde kendimizi farklı görüp nereye konumlandırmamız gerektiği de önem teşkil eder.

          Bu gibi soruları sormaya başlayan  biri deruni bir değer arayışı içine girmiştir. Çünkü kendi etrafında olup biten tüm bu muazzam kainat dengesi, kişiyi,  kendi yaptıklarını sorgulamaya, doğruluğunu araştırmaya sevk eder. Alışılagelmiş olan davranışları niçin yaptığını merak edip bunu kimin için yaptığını sormaya başlaması ile birlikte kişi kendi hayatını, taklid derecesinden çıkarıp tahkik derecesine ulaştırmayı amaçlar. Kendindeki nebati, hayvani ve insani duyguları ve istekleri fark edip hangisini yapması gerektiği üzerinde yoğunlaşır.

           Böyle derin bir şekilde düşünmeye başlayan kişi aslında "gaflet perdesi"ni aralamaya başlamıştır. Gaflet, kişinin bu dünyaya dalıp diğer alemi unutması, yani yaşam amacını ihmal etmesidir. Kişi, bu dünyaya dalıp nefsani isteklerinin peşinde koşarsa, dünyadaki tüm lezzetlere sahip olmak isteyen, hırsın ve hasedin kölesi olmuş biri haline dönüşür. İnsanın aslı ise mana alemindedir. Mana alemi ihmal edilip dünyaya tamah edilince kişide sürekli bir iç huzursuzluk ve tatmin olmama durumu meydana çıkar. Oysa mana aleminden sızan yansımaları fark edip ona göre hayatına bir düzen veren kişi ise gaflet perdesi aralamaya başlar. Kendisinde manevi uyanış hareket kazanır. 

          İnsan hayatının herhangi bir devrinde mutlaka bu sorulara yönelecek durum veya olaylarla karşılaşır. Ancak kimileri bunu fark etmez ya da görmezden gelir. Bu durum onların gönül gözlerinin kapalı oluşundan kaynaklanır. Bu konu hakkında Mevlana zehirli şerbet örneğini verir. Kimileri şerbeti görür görmez zehirli olduğunu anlar, kimileri dudağına değdirince anlar, kimileri içince anlar, kimileri ise hiç anlamaz. Dolayısıyla insanların anlam arayışları da birbirinden farklıdır. Ayrıca Mevlana'ya göre manevi farkındalığın önündeki en büyük engel, taklid düzeyinde bir yaşayıştır.  Neyi niçin yaptığının farkında olmayıp, etrafında gördüğü şeyleri olduğu gibi alıp yapmak, yaşam amacının es geçilmesidir. Madem, hikmet ve hakikat mü'minin yitik malıdır, o halde onu aramak da en önemli vazifelerinden biri olmalıdır. Hikmet ve hakikatten bihaber olan, onu nasıl arasın?

          Tüm bunlara baktığımızda bu dünyaya sadece yiyip içmek için gelmediğimiz sonucunu kolaylıkla çıkarabiliriz. Gözümüz ve gönlümüzdeki gaflet perdelerini yırtarak Hakim-i Mutlak ve Rahim-i Mutlak olan Allah azze ve celle'nin bizi bu dünyaya niye gönderdiğini düşünmemiz ve bu konu hakkında yapmamız gerekenleri hakkıyla yapmaya çalışmamız gerekir. Böylece hayatımız hem daha anlamlı hem de yaşamaya değer hale gelir.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Elif Polat Arşivi