Neden İnanmadılar
Neden İnanmadılar
Hiçbir Peygamber yoktur ki kendi ümmetini Hakk’a ve hakikate çağırmış olmasın. Onların dünya ve ahiret saadeti için kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmış olmasın. Buna rağmen peygamberlere inanmayanlar her devirde var olmuştur. Hak ve hakikat ayan beyan ortada olmasına rağmen inanmayan, inanmamakta ısrar edenler hep var olagelmiştir.
Peki, bunun nedeni nedir? Gerçeği bildikleri ve gördükleri halde neden hala inanmamakta direniyorlar?
“Şayet biz söz dinleseydik yahut aklımızı kullansaydık bu çılgın alevli cehennemin ashabından olmazdık, dediler. Böylece suçlarını itiraf ettiler” (Mülk, 10-11)
Demek ki onlar da akıllarını kullanmadıklarının farkında. Buna rağmen nasıl oluyorlar da cehenneme koştular ve onların varisleri hala cehenneme koşmaya devam ediyor?
Kur’an-ı Kerim’de bunun sebepleri hakkında birçok açıklama mevcuttur. İnanmamanın nedenlerini kendi ağızları ile anlatıyor Kur’an:”Kitap ehlinden birçok kimseler, sizi iman etmenizden sonra tekrar küfre çevirmek istediler. Bu arzu, kendilerine hakikat açıkça belli olduktan sonra, içlerinde bulunan bir hasetten dolayı meydana gelmiştir.” (Bakara,109)
İçlerinde bulunan bir haset! Ne büyük bir felaket!
Hak ve hakikatin talibi olmayan, onu aramayan, hatta bunu düşünmeyen kişilere hakikat sunulduğunda şiddetle reddetmişler, üstünü kapatmaya çalışmışlar; hakikate davet edenleri öldürmeye çalışmışlardır. Bu nedenle birçok peygamber, kendi halkı tarafından reddedilmiş, mecnun ilan edilmiş ve öldürülmüş olanlar bile olmuştur. Bazıları da ellerindeki saltanat kaybolacak korkusuyla karşı çıkmış, dünyevi menfaatler uğruna ahiret hayatını satmıştır. Bazıları kibir ve gururlarına yenik düşmüş, inanmayı kendilerine yakıştıramamış ya da hakka çağıran kişiyi küçük görüp ona uymayı kendilerine yedirememişlerdir. Atalarının izinden dönmek istemeyenler, dönecekleri takdirde utanç yaşayacaklarını düşünenler de olmuş; bazılar da sırf içlerindeki haset yüzünden Hakka sırtını çevirmiştir.
Tüm bunlar geçmişte yaşanmış, olmuş bitmiş şeyler değildir. İnsanlık var oldukça bu durum elbette devam edecektir. Çünkü şu zamanımızda bile Hakka sırtını dönmüş insanlar, tarihten ibret almaksızın, mevcuttur. Kendilerini ateşe attıkları yetmiyormuş gibi bir de başkalarını da kendileriyle beraber ateşe atmak için her türlü oyuna, hileye ve düzenbazlığa başvuruyorlar.
Kimileri devlet diyerek, kimileri millet diyerek insanları kandırmaya çalışıyor ve onları uçuruma doğru sürüklüyor. Halkımızın içinde bulunduğu durum tam da böyle. Birileri, içlerindeki kini ve hasedi başkalarına da yaymaya çalışıyor ve böylece insanların amacı olan Hakk’ı unutturup amaçlarını boş ve sonucu sadece ebedi hüsran olan inançsızlığa yöneltmeye çalışıyor. İnanan insanları ise bir şekilde ya öldürerek ya da bastırarak silmeye çalışıyor.
Bu kadar ölüm, acı ve savaş neden Müslüman ülkelerde oluyor sanıyorsunuz? Çünkü hasedi tüm hücrelerini kaplamış birileri Hakk’a ve hakikate tahammül edemiyor. Çünkü onlar, gerçekleri böyle insanlık dışı olayların gerisinde bıraktırıp unutturmaya çalışıyor. Ama bilmiyorlar ki “Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saf,8) buyruluyor.
Yani onların yaptıkları sadece boş bir çabadır. Kim güneşi balçıkla sıvayabilir ki? Onlar istemese de, her türlü oyunu yapsalar da, bin bir çeşit hileye başvursalar da Allah nurunu tamamlayacaktır. Onlar görmek istemese de hakikat parıldayacaktır. İçimizdeki ve dışımızdaki tüm fitneciler, mazlum insanlara yaptıklarının hesabını verecek ve kendi kinlerinde boğulacaklardır. O gün onlara hak ettikleri şekilde “İla cehenneme zümera!” denilecektir! Bu yüzden içimizdekilerden başlamak üzere tüm Hakk düşmanlarına fırsat vermeyelim.
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.