Tülay Demircan Koyuncu

Tülay Demircan Koyuncu

Ruh'un Orucu...

Ruh'un Orucu...

Bedenim açlığa dayanabilirken, Ey Ruhum ...neden doymuyorsun?... Asıl olan senin doyumsuz olmanken... Ben midemi tıka basa doyurmaya çalışmışım. Hep tersten okuyoruz hayatın hikayesini.

Değil miyiz ki!!! Kışın güneşine aldanıp, üşüyen bizler. Bedenlerimizi hasta ediyoruz. Hastalanan bedene ilaç bulunurken... kendi ellerimiz ile hasta ettiğimiz ruhlarımızı nasıl iğleştireceğiz?... Dünyanın hızla döndüğü kanıtlanmış Bir gerçek. Lakin hayatlarımız da dünyanın hızına ayak durmuş. Hızla yükselen istek çıtalarımız...

Hayatlarımızın seviyesini yükseltmezken,  ruhlarımızın seviyesini diplere vurdurmakta. Dünya öyle bir hal almış vaziyetteki, global kocaman bir köy olmuş. Köy denildiğinde akıllara gelen; küçük bir yerleşim alanıdır. Dünya ise çok büyük.

Peki, nasıl oluyor da dünya bir köy olabiliyor? Köyler küçük olduğundan herkesin yaşantı biçimleri (yani maddi ve manevi) aşağı yukarı benzer yaşantılar için dedir. Bir bir hayatlarına uyum sağlama adına. Aynı örf adet, gelenek ve aynı din üzerine yaşarlar. Bundan dolayı köylerde yaşam tarzlarına Müdahale olmaz. Lakin dünya bu kadar büyük ve değişik kıtalar üzerinde değişik iklimlerde ve hayat şartlarında yaşayan insan topluluklarına sahip iken. Nasıl oldu da büyük bir köy denilmeye başlandı?... İletişim çağını kullanan akıllı maddi çıkarlar üzerine yaşayan insanların çabasıyla elbette. İnsanları özendiren hayat biçimlerini Beyinlerine empoze ederekten.

Dünyanın en zenginlerinin yaşam biçimlerini, medyanın ballandıra ballandıra, sanki normal yaşamın onların hayatı olduğunu yansıtmaları var ki... Özenen özenene... Sonuç neye mi varır. Doyumsuzluklara... Hırsların benciliklere bürünmesine... Ve bedenlerin doymayan ruhlara sahip olmasına. Her insanın kendine ait bir yaşam tarzı vardır. Kimi çok zengindir. Ve o zenginliğin verdiği yaşam sürüklemesinde, bir yerde mecburi bir şekilde yaşamak zorunda olduğu hayat koşulları vardır. O koşullar doğrultusunda yaşamalıdır.(abartısız, ve gerçek zenginlikten kastım) Ha birde bu zenginlik deyimine sonradan görme mi yada bulma mı dersiniz.

Onlar var ki...insanları çileden çıkaran. (Örnek alınması en tehlikeli yaratıklardır.) İnsanlar zamanla maneviyat eksikliğin neden verdiği boşluğu, maddiyatlar ile doldurma çabasına sürüklenmekte. Neredeyse inançlar bile maddiyatların çokluğu ile ölçülür hale gelmekte. Aman ki ne aman... Amaçların biri de... İnsanların kendilerinde hissettikleri eksiklikleri, özentilere bağımlı hale getirilerek ruhlarını boyamak. Bu sistemde ki amaç ise, kapitalizmin hayatlara tecavüzü ile başarılı olmak.

Sözün özü; insanları maddi çöküntüyle maneviyatlarını yok etmek... Maneviyatsız milletler yöneltilmeye en uygun kobaylardır. Doymayan mideler var iken, daha tehlikeli doymayan ruhlara sahip edildik.

Suçluyuz... Her insan kendine ait olan oksijen kadar nefes alır. Her kalp ne kadar kan'a ihtiyacı var ise O kadar tompalar. Her insanın midesi ne kadar büyük ise o kadar yemek yer. Her mevsim kendine göre güzel değil midir?... Her yaşam tarzı kendine uygun olduğundan en güzel olanıdır. Çünkü kışın çilek yenmez. Kokusu da rengi de aldatıcı olur. Kendine ait olmayan zamanda bulunduğu için... Her mevsim kendine ait yaşanmalı...değil mi?...

Çok zengin bir aileye gelin gelmişti. İstediği de aslında olmuştu. Köy hayatını oldum olası sevmemişti. Oysa orda doğup büyümüştü. Köyüne gelen uzak akrabasının ona aşık olması ile yaşamı değişmişti. Bilmediği bir hayatı yaşayacaktı. Kolay sanmıştı. Ama iki beden büyük ayakkabı ile ne kadar yürüyüp yol alabileceğini...zamanla anladı.

Aşk...ne kadar yaşıyordu ki? Hayat şartları aşk'ı habis bir ur gibi Yavaş yavaş öldürmüyor muydu? İlerleyen ömründe anlatacağı tek hikayesi vardı;"taş yerinde ağırdır." Kardelen neden yaşayamaz bilir misiniz? Aldanıp çıkar karları, yalancı güneşe kanar. Bahar geldi sanıp, kendini bırakır. En güzeliyle yaşamak için hayatını. Kar'ların için de açtığını anlayınca... Yapacak bir şeyi kalmaz. Kısacık yaşar...hevesle yaşamak istediği hayatı öleme sunar. Her hayat kendine ait olan yaşam ile mutlu olabilmeli...

Her insan zengin doğar. Zenginliğinin farkına varabilmeli... Aldığın nefesin... Baktığın gözlerin... Sevdiğinin elini tutan ellerin... Ya aşkını öpen dudakların... Sarılabilen bir bedenin... Ne kadar zenginsin hala bilemedin... Bir vatanın bir de dinin... İsraf etmeden Şükür etmen için... Yetmiyor ise... Dünya senin olsa sana boş tur Dünya beşeri... Sevgilerim ile değerli okurlarım… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tülay Demircan Koyuncu Arşivi