29 Nisan 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara23°C
  • İzmir25°C
  • Antalya27°C

DEİZM MODASI!

Sadık Emre

29 Nisan 2018 Pazar 13:40

Türkiye’nin seküler macerası Cumhuriyetin kuruluşu ile başladı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bir dizi inkılâp gerçekleştirildi.

            Bunlardan en önemlileri; Şapka devrimi, Harf İnkılâbı, Kılık kıyafet ile ilgili düzenlemeler, Eğitimin birleştirilmesi (Tevhidi Tedrisat).

            Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze seküler hayat tarzı toplumda ivme kazanarak arttı. Serbest Piyasa modeli, Küreselleşme ve Uluslararası firmaların pazarı artırma çabaları Kapitalizmin her alanda aktifleşmesine neden oldu.

            Tüketim çılgınlığı ile insanlar AVM ve çarşı-pazar dolaşmaya, ihtiyaçları olmadığı halde satın almaya başladılar. Bu arada maneviyatı önemsemeyen hazcı tipler yetişti.

            Mutluluğu; pembe dizilerde, parada, malda, lüks eşyada, cinsellikte arayan yeni tipler ortaya çıktı. Bu tipler maddeci, çıkarcı, bencil tipler olup insanın çamur yönünü temsil ediyorlardı.

            Oysa insanın asıl özelliği ruh, yani mana idi. Seküler hayat tarzını benimsetme sürecinde; ruh devre dışı bırakılmaya çalışılsa da ruh insanı insan yapan bir etmen olarak devre dışı bırakılamadı.

            Semavi dinlerden Hıristiyanlık ve Musevilik tahrif olup kenara itilmiş; İslam’ın insana hitap eden, terbiye eden aynı zamanda sorumluluğunu gerektiren toplumsal düsturlar ise Laiklik ile örtülmüştü.

            Seküler  hayat tarzı insan için Ortaçağ Avrupa’sının bağnazcılığına karşı alternatif olabilirdi. Ancak İslam ilkeleri ve sunduğu hayat nizamı ile dimdik ayakta idi.

            Alternatif hayat nizamları olarak akıl ve bilim putçuluğu beraberinde Ateizmi getirmişti. Ancak insanın ruhunu besleme ihtiyacı ortadan kalkmamıştı.

            Sekülerizm ile Ateizm arasında bir yerde ve belirli bir zaman aralığında kalmaya mahkûm Deizm modası türetildi. Deizm de diğer türetilen akımlar gibi insan fıtratına uymuyordu.

            İnsanın kendi yaratıcısına karşı şablon koyarak inanması saçma idi. Kendi şartlı bakışı ve istediği şekilde sınır çizgisi koyması, format oluşturması ne akıl ile ne mantık ile izah edilebilir(Akıl putçularına izafen)

            Zira Allah insanı yaratıp mesajlarını elçisi ile gönderdiğini de bizzat kendisi söylemektedir. Dolayısıyla Tanrıyı kabul edip söylediklerini kabul etmemek dolaylı olarak yaratıcıyı kabul etmemektir.

            Bütüncül olmayan bir inanç insanın kurguladığı bir inanç olabilir. Orijini yaratıcı olan, mahlûkların tasvir edemeyeceği, tanım getiremeyeceği bir ezeli yaratıcının tüm kelamı kabul edilmeksizin kendini(Tanrı) kabul etmek mümkün olur mu?

            Batının filozofları ne tür bir akım getirirlerse getirsinler örümcek ağının yıkılması için gerekli süre kadar tutunabilirler. Fazlası değil.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.