Mehmet Cemil EREZ

Mehmet Cemil EREZ

Saflar Ne Kadar Sağlam!

Saflar Ne Kadar Sağlam!

Tarihin sayfaların da gezinirken,  bugünlerde Kerbela hadisesinin olduğu ve bu olayın hüzünsel yönün çok içtenlikli oluşuyla karşılaşırız. Hemen bir hüzün kaplar, o anı hafızalarımızda canlandırmaya çalışırız, gözler yaşarır, bir hüzün kaplar bedenimiz.

                               Hz. Hüseyin’in yaptığının doğruluğu üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılmış ve yaptığının haklığını her dem ve mekânda saatlerce tartışmış, her ortamda bu konuda ne kadar çok şeyler bildiğimizi defaatle belli etmişizdir.

                               Hz. Hüseyin’in davranışındaki haklılığının bize kazandırdıklarına gelmezden önce biz birazda bu hadiseden ne dersler çıkararak, bu derslerin peşine düşmemiz gerektiğiyle ilgilenelim. Malumunuz bu konuda oldukça detay yazılmış ve çizilmiş ve hiç kimse Hz. Hüseyin haksızdı diyemez.  Çünkü Hz. Hüseyin yapması gerekeni yaptığı herkesimin kabul ettiği bir gerçektir.

                            Kerbela hadisesini ve diğer anlatılan olayları analiz ederken bize düşenin, biz olsaydık ibaresi kullandığımızda safımız neresi olurdu sorusudur. Bu soruya cevap hiç çekinmeden, tabii ki Hz. Hüseyin’in safında yer alırdık deriz. Bu söylem de kolaydır ve basittir. Çünkü bir bedel istenmediğinden hemen orada söyleyebiliyoruz.

                          Ankebut Suresi 2.Ayette, "İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?" emriyle imtihanın basit olmadığını, imtihanın gereği olarak söylediklerinde, insanların ne kadar samimi olduklarının ölçülmesi istenmiş.

                         Kerbela olayına bu bakış açısıyla baktığımızda olayın vahameti ve büyüklüğü daha fazla değer kazanıyor. İmtihan alanı söylemlerin ve lafların değil, hal ve davranışların nasıl şekillendiğini gösteriyor. Samimiyet ve bağlılık nasılda imtihan edilmiş, imtihan edilen ne idi? nasıl oluyordu, doğru bildiklerinin karşısında durabiliyordu insan, bu kadar mı basitti? Olmamalıydı. İnsanın doğru bildikleri bir anda karşı çıkılan davranışa dönüşmemeliydi. Bu kadar basit olamazdı.

                          Doğru bildiklerinin karşısına dünyevi menfaat, makam, mevki ve en önemlisi canını koyması istenmişti. Doğru bildiklerine karşı dünya ve içindekiler. Fahreddin er-Râzî: "Biz koltukların sıcaklığını hissetmemişsiz ki terk edilmesinin acısını his edelim."                                       söylemi sahip olduklarımızla imtihan edilmenin ne derece çetin olduğunu gösteriyordu.  Söylem olarak verdiğimiz cevapların etkisi ne kadar etkili olacaktı?

                         Bunlarla dopdolu bir tarihe sahibiz. Başımıza gelmeden okuyup geçtiğimiz ama başımıza geldiğinde gerçekten çetin bir imtihan dediğimiz tarih olan geçmişimiz.

                         Hz. Hüseyin’in duruşu söylenenlerle, kınamalarla ilgisinin olmadığı inandığı değerler için verdiği mücadelenin neticesi ne olursa olsun dik duruşunu sonuna kadar sürdürmüş ve bu duruş, gelen nesli doğru bildikleri için bedeli ne olursa olsun ödemeleri gerektiğine rehberlik etmişti.

                          Rabbim Hz. Hüseyin’in açmış olduğu kutlu mücadelenin ferdi olmayı bizlere nasip eylesin. Âmin...

                                                                                                                                            Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Cemil EREZ Arşivi